Hakkari'den acı haber
Hakkari'de askeri `araç` devrildi! 2 asker şehit oldu, 5'ı ağır 7 asker yaralı
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Samanlı Köyü´nde askeri `araç` devrildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada, "Hakkari bölgesinde, 28 Ağustos 2018 tarihinde meydana gelen askeri `araç` kazası sonrasında, iki kahraman `silah` arkadaşımız şehit olmuş, dokuz kahraman `silah` arkadaşımız ise yaralanmıştır" denildi
2 ŞEHİT, 7 YARALI
Açıklamada, “Aracın devrilmesi sonucu 2 askeri personel şehit olmuş, 5’i ağır `olmak` üzere 7 askeri personel ise yaralanmıştır. Yaralı personellerin tedavileri sevk edildikleri Yüksekova Devlet Hastanesinde devam etmektedir. Konu ile ilgili adli tahkikat devam etmektedir” denildi.
Edit
26.08.2018 00:00, world
Rize'nin ve Karadenizin sevilen sanatçılarından atma türkücü Ahmet Çakarın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın külliyete davetlisi olacaktı külliyeye `uçak` fobisi olduğu için `araç` kiraladığı ve çok hız yapmayan oldukça dikkatlı `araç` kullanan biriydi ve araçta tek başına sadece o vardı, şimdi `polis` bu olayın bir suikast mi yoksa normal bir kazamı olduğunu araştırıyor.
Edit
25.08.2018 20:55, world
SONAR Araştırma, 29 Mayıs-3 Haziran arasında 26 ilde, 3000 kişi ile Türkiye’nin nabzını tuttu. Araştırma, İstanbul, `Tekirdağ,` `Balıkesir,` İzmir, `Aydın,` `Manisa,` `Bursa,` `Kocaeli,` `Ankara,` `Konya,` `Antalya,` `Samsun,` `Trabzon,` `Adana,` `Kırıkkale,` `Kayseri,` `Zonguldak,` `Kastamonu,` `Erzurum,` `Ağrı,` Muğla’ da yapıldı.
SONAR Araştırma, 29 Mayıs-3 Haziran arasında 26 ilde, 3000 kişi ile Türkiye’nin nabzını tuttu. Araştırma, İstanbul, `Tekirdağ,` `Balıkesir,` İzmir, `Aydın,` `Manisa,` `Bursa,` `Kocaeli,` `Ankara,` `Konya,` `Antalya,` `Samsun,` `Trabzon,` `Adana,` `Kırıkkale,` `Kayseri,` `Zonguldak,` `Kastamonu,` `Erzurum,` `Ağrı,` `Malatya,` `Van,` `Gaziantep,` Şanlıurfa, `Mardin` ve Hatay’da yüz yüze anket yöntemi ile yapıldı. CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AÇIK ARA ÖNDE Anketin ilk sorusu “Cumhurbaşkanlığı Seçimleri bugün yapılsa aşağıda sayacağım isimlerden hangisine oy verirsiniz?” oldu. Kararsızlar orantısal olarak dağıtıldıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 48,30, Muharrem İnce’nin yüzde 31,40, Meral Akşener’in yüzde 9,50, Selahattin Demirtaş’ın yüzde 8,20, Temel Karamollaoğlu’nun yüzde 2,10 ve Doğu Perinçek’in yüzde 0,50 oy oranına ulaştığı görüldü.
ERDOĞAN İKİNCİ TURU ALACAK SONAR’ın anketinde ortaya çıkan sonuçlara göre Cumhurbaşkanlığı yarışı ikinci tura kalacak. Cumhurbaşkanı `Recep Tayyip Erdoğan,` karşısında bu yarışı yüzde 53,7 ile kazancak.
CUMHUR İTTİFAKI MECLİS’İN YARISINI KAZANACAK SONAR, Cumhurbaşkanlığı seçiminin yanı sıra halka “24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan genel seçimlerde oyunuzu hangi partiye vermeyi düşünüyorsunuz?” sorusunu da yöneltti. Son rakamlara göre Cumhur İttifakı, Meclis’in yarısını kazanıyor.
`Muharrem İnce`
Edit
07.06.2018 12:28, world
Cezaevinde yakınları bulunan aileleri parti genel merkezinde kabul eden `MHP` Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Ramazan Bayramı öncesinde mevcut siyasi iktidar bir adım atarsa af çıkmasında yarar var" dedi.
MHP lideri Bahçeli'den `tartışma` yaratan af çıkışıyla ilgili yeni bir açıklama geldi. Bahçeli, cezaevinde yakınları bulunan aileleri parti genel merkezinde kabul etti.
Af talebini yineleyen Bahçeli, "Ramazan Bayramı öncesinde mevcut siyasi iktidar bir adım atarsa o bakımdan `biz` elden gelen gayreti gösteriyoruz. Konuyu istismar etmiyoruz. Bunları `biz` geçmiş dönemlerde de yaşadık. Çok sayıda af çıkmıştır. Bu defa da böyle bir affın yeni bir cumhuriyet hükümeti sisteminin oluşturduğu dönemde bütün siyasi partilerin desteğiyle çıkmasında yarar vardır diye düşünüyorum" diye konuştu.
Geçtiğimiz günlerde `Twitter` hesabından açıklama yapan Bahçeli, "Kader mahkumlarının talihini değiştirebilir, onların elinden tutabilir, zincirlerinden ve zindanlardan onları çekip çıkarabiliriz.Tartışma ve konuşmaya değmez mi?" demişti.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda ise af konusunun gündemde olmadığı belirtilmişti.
Edit
01.06.2018 19:43, world
Tevrat’ta Yer Alan Bu Ayet Yahudileri Tir Tir Titretiyor..!
Tevratta yazan kuzeyden gelen Aslan İsrail’i yıkar ayeti ve perde arkası
Allah kime nusret verir bilemem. Ama şunu net biliyorum: İsrail’i tarihten silecek kavim, kuzeyden gelecektir!
TEVRAT ŞÖYLE `HABER` VERİYOR
“Yehuda’da bildirin ve Yeruşelim’de işittirin; Memlektte boru (siren) çalın. Yüksek sesle bağırın ve deyin : Toplanın da duvarlı şehirlere (sığınaklara) girelim. Siyon’a doğru bayrak kaldırın (ya teslim olun); (ya da ) kaçıp sığının. Durmayın! Çünkü ben (Yehova), Şimalden (Kuzeyden üzerinize) bela ve büyük kırgın getireceğim! Arslan yerinden kalktı. Ve milletleri helak edici (kavim) yola düştü. (O ), Şehirlerin harap olsun, oturanı kalmasın diye, senin diyarını viran etmek için yerinden kalktı” (Yeremya, Bap 4, Ayet 5-7).
Yeremya’nın işaret ettiği o gün, büyük ihtimalle İsra Suresi’nde bahsi geçen şu vaade tekabül ediyor:
“(Ey İsrail oğulları, birinci helakinizden, yani Nebukadnezar ve Romalıların sizi yurtlarınızdan sürüp çıkarmasından ) Sonra, onlara karşı size tekrar egemenlik (devlet) verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. Eğer iyi ve dostça davranırsanız iyilik ve dostluk bulursunuz. `Kötülük` yaparsanız yine kendinize yapmış olursunuz.
Son (iki bozgunculuktan sonuncusu) bozgunculuğun zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide (Beyt-i Makdis’e) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yerle bir etsinler diye (üzerinize yine düşmanlarınızı gönderiz.)” (İsra, 6-7) Ve eminim o gün, aynı zamanda insanların akın akın İslam’a girdikleri gün olacaktır inşallah! (Nasr (Yardım) Suresi, 2-3)
İŞTE YAHUDİLERİ KORKUTAN HZ PEYGAMBERİN HADİSİ
“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek)Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye `haber` verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”(Müslim, Fiten, 82) Özellikle Paylaşalım herkes görsün.
Edit
28.05.2018 17:45, world
Mediar Araştırma Şirketi son seçim anketini yayınladı. İşte haberin ayrıntıları ve şok sonuçlar;
Mediar Şirketi 24 Haziran’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimlerine ilişkin araştırmasını kamuoyu ile paylaştı.
Araştırma 22-23 Mayıs tarihlerinde arasında yapıldı. Mediar’ın araştırması 26 ilde 4 bin 268 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi.
Araştırmaya göre, “24 Haziran seçimlerinde hangi partiye oy vereceksiniz” sorusuna, araştırmaya katılanların 39.61’i `AKP,` 22.61 `CHP,` 17.60 İYİ Parti, 11.39’u `HDP,` 5.31’i `MHP,` 2.29’u Saadet Partisi ve 0.49’u `Vatan Partisi` olarak yanıt verdi.
Bu araştırmaya göre, 24 Haziran seçimleri sonrasında AK Parti Meclis’teki çoğunluğunu kaybediyor.
Cumhurbaşkanlığın konusunda ise araştırmaya katılanların, yüzde 43.50’si Tayyip Erdoğan, 22.20’si `Muharrem İnce,` 19.31’i Meral Akşener, 12.79’u Selahattin Demirtaş, 1.61’i Temel Karamollaoğlu ve 0.60’ı Doğu Perinçek olarak yanıt verdi. Bu araştırmaya göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna `Recep Tayyip Erdoğan` ve `Muharrem İnce` kalıyor.
Edit
24.05.2018 21:33, world
Ülke Geneli 100 Bin Kişiye Sorulmuş 4 İttifak Modelleri Cumhur ittifakı Gene Darbe Yiyor
Ülke Geneli 100 Bin Kişiye Sorulmuş 4 İttifak Modelleri Cumhur ittifakı Gene Darbe Yiyor
Piar Araştırma şirketi `Nisan` ayı genel `gündem` araştırmasının sonuçlarını açıkladı. Araştırma sonucunda `AKP` ve MHP'nin oluşturduğu 'Cumhur İttifakı' marta göre yüzde 2.5 oy kaybetti. Buna sebep olarak ekonominin gidişatı gösterildi. Ankete göre TBMM çoğunluğu muhalefetin eline geçiyor.
Şirketin `Nisan` ayında yaptığı seçim anketinde katılımcılara “Bu Pazar seçim olsa kime oy verirsiniz” sorusu yöneltildi. Buna göre erken seçimlerin oy dağılımı şöyle:
Cumhur İttifakı: Yüzde 32.3
CHP: Yüzde 17.1
HDP: Yüzde 8.8
İYİ Parti: Yüzde 12.8
Saadet Partisi: Yüzde 1.8
Kararsız: Yüzde 11
Oy kullanmayacak: Yüzde 16
KARARSIZLAR DAĞITILDIĞINDA İTTİFAK 44 OLUYOR
Cumhur İttifakı: Yüzde 44.24
CHP: Yüzde 23.42
HDP: Yüzde 12.05
İYİ Parti: Yüzde 17.53
Saadet Partisi: Yüzde 2.49
Araştırmada katılımcılara farklı ittifaklar da soruldu. Buna göre partiler ve ittifak şekillerine göre oy dağılımı şöyle oluyor:
1. İttifak
AK Parti-MHP: 44.00
CHP-HDP: 32.20
İYİ Parti-Saadet Partisi: 23.29
Diğer: 0.51
2. İttifak
AK Parti-MHP: 44.70
CHP-İYİ Parti-SP-DP: 40.20
HDP: 14.90
Diğer: 0.20
3. İttifak
AK Parti-MHP: 41.56
CHP: 23.90
İYİ Parti-Saadet Partisi: 22.80
HDP: 11.40
Diğer: 0.34
4. İttifak
AK Parti-MHP: 46.80
CHP-İYİ Parti-HDP-SP-DP-BTP: 53
Diğer: 0.20
EKONOMİK SORUNLAR OY KAYBINA NEDEN OLUYOR
Piar Araştırma değerlendirmesinde, ‘Cumhur İttifakı’nın mart ayına göre 2.5 puan kaybettiğine dikkat çekiliyor. Değerlendirmeye göre bunun en önemli sebebi ekonomik bozulma olurken, başka bir sebep ise erken seçim sürecinde yaşananlardan kaynaklanan erozyon.
TBMM’DE ÇOĞUNLUK MUHALEFETE GEÇİYOR
Piar’ın değerlendirmesinde şu ifadeler kullanıldı:
“Özellikle 15 `CHP` vekilinin geçici olarak İYİ Parti’ye katılarak seçimlere girme hakkını elde etmesi psikolojik üstünlüğü muhalefet partilerinin eline geçirmiştir. Uzunca bir süredir belki de ilk defa gündemi muhalefetin belirlemesi, ‘Erdoğan’ı yendiler’ algısı, seçimi kazanma ümidini de artırmıştır. Bu sebeple sandığa gitme oranı da artmıştır. Sonuç olarak bugün ki oy oranlarının, seçim sandıklarına aynen yansıması durumunda TBMM çoğunluğu muhalefetin eline geçecektir.”
Edit
02.05.2018 13:39, world
Muhalefet partileri Erdoğan'ın karşısında en güçlü aday olarak Abdullah Gül'ü görüyorlardı.
Saadet Partisi'nin `Abdullah Gül` üzerinde durmasının Elbette başka nedenleri de mevcuttur.
CHP Saadet Partisi'nin önerdiği Abdullah Gül'ü kabul etmiş ya da etmiş gibi gösteriyordu. `CHP` iyi partiye 15 milletvekillini vererek İyi Partiyi de oyunun içine sokmuş oldu.
Bilindiği üzere iyi parti lideri Meral Akşener daha önceden Cumhurbaşkanı adayı olacağını belirtmişti.
Saadet Partisi've CHP'nin `Abdullah Gül` üzerinde anlaşmış gözüküyorlartı!
ama Meral Akşener bunların görüşlerini katılmayarak, Abdullah Gül'ü kesin olarak kabul etmemişti, bundan sebep `Abdullah Gül` güçlü bir koalisyon olmadığı için adaylıktan çekileceğini bildirmiştir. Burada Saadet Partisi'nin rolü çok büyük, SAADET Partisi Erdoğan lan yapılan 2 Saat 30 dakika görüşmesin'de neler konuşulmuş `sır` olarak bir daha kimse tarafından bilinmeyecek'dir.
Bu görüşmenin Detayı hakkın'da bir tek Meral akşener'in haberi vardı, oda bunu kripto fetöcüler'den öğrenmiş ve `Abdullah Gül` ismine bunun için `sıcak` bakmamış.
Erdoğan'ın muhalefet kaynatına SAADET üzerinden sunmuş olduğu `Abdullah Gül` modeli Fetöculer tarafından kabul edilmemiştir.
Şimdi gelelim Cumhurbaşkanı adaylarının analizine.
1. Aday Erdoğan
2.Aday Meral Akşener
3.Aday CHP'nin sunacağı kişi?
4.Aday Hdp'nin cezaevindeki PKK'lı köpeği.
5 . Saadetin adayı ?
Önümüze muhtemelen çıkacak 5 aday var!
BU PARTİLERİN YENİ STRATEJİLERİ NE?
CHP KENDİ ADAYINI ÇIKARACAK.
AKŞENER 100 BİN İMZA TOPLUYOR `HDP` (PKK) DEMİRTASİ.
ERDOĞAN 1. TURDA KAZANAMAZSA
İKİN TURDA
BÜYÜK İHTİMALLE `CHP` ADAYI KALACAKTIR.
İYİ PARTİ VE `HDP` CHP'Yİ DESTEKLEYECEK.
ÇÜNKÜ ERDOĞAN'DAN KURTULMAK İÇİN SON ŞANSLARI ONUN İÇİN.
SAKIN GENEL SEÇİMLE BAŞKANLIK SEÇİMİNİ KIYASLAMAYIN.
İKİ SEÇİMDEN ÇOK FARKLI
SONUÇLAR ÇIKACAK. ARKADAŞLAR
CHP'NİN OYU TÜRKİYE'DE %26 YI GEÇMEZ.
MHP'NİN SON KASIMDAN ÖNCEKİ SEÇİM'DE %16 CİVARI
DİYELİM İYİ PARTİYLE MHP'NİN OYLARI YARI YARI OLUYOR
İYİ PARTİ %8
HDP %13 AMA PKK NIN TEHDİTLERİ İLE
SON SEÇİM'DE %10 5 İNMİŞ ŞİMDİ GÜNEY DOĞU DA PKK HEKOMANYASI BİTMİŞ DURUM'DA.
AKP'DEN GİDECEK OYLARIN ADRESİNİ `MHP` OLARAK GÖRÜYORUZ..
Bizim değerlendirmemize göre `hdp` parajı aşamayacak.
İyi Parti `CHP` ile ittifak yapacağını göz önünde bulundurursak `Chp` iyi parti ittifağı seçimlere yaklaşık %34 civarın'da oyla yansıyacak.
Başkanlık seçimin'de
CHP,İyi,hdp ikinci turda birleşerek Erdoğan'a engel `olmak` isteyecekler.
Bu birleşme ile başkanlık seçimin'de %44 oy almaları büyük ihtimaldir.
ama bir diğer sıkıntı hdp'ye oy verecek Kürt seçmeni CHP'nin adayını başkanlık seçiminde ne kadar destekleyeceği ?
Akp `, MHP` birleşimin'de
Çıkacak oy oranı yaklaşık olarak 51-52 cıvarı.
Geriye kalan;
Yaklaşık %7 lik oran bu seçimin kaderini belirleyecek.
Erdoğan'a olumlu yansıması olabilir yada CHP'ye.
.
Bakalım bu seçim çok kızışma li geçeceğe benziyor...
Edit
02.05.2018 02:28, world
Bilindiği üzere MHP'nin açıklamaların'dan sonra Türkiye erken seçim sürecine girmiştir.
Erdoğan Devlet Bahçeli yaklaşık bir yıl önce'den başkan adayı olarak Erdoğan üzerin'de anlaşmaya vardılar.
Artın'dan Erken seçim kararı alınmış Seçim tarihi 24 Haziran olarak anlaşılmış,
Chp iyi parti Saadet görüşmeler yapmış ortak bir atay çıkarmak için, ama Meral Akşener ben önceden adaylığımı açıkladım, verdiğim sözden vaz geçemem, buraya kadar herşey normal işliyor.
Chp genel başkanı `Kılıçdaroğlu` Saadet liderine Siz Abdullah Gül'ü ikna edin `biz` gerekli garantiyi kendisine veriyoruz dedi, ardından `Hdp` Gül aday olursa gerekli desteği veririz dedi bir'de buna AKP'nin için'de bulunan kripto fetöcüler'de Gülü destekleyerek AKP'nin içindeki huzursuzluğu da eklersek Gül'ün AKP'nin için'den alacağı oylar Erdoğan'ın oylarını azaltır.
Chp'nin iyi partiye 15 milletvekilini transfer etmesi oldukça manidardır. `Chp` buna ne kadar'da bunu demokrasi için yaptık dedilerse'de bize bek inandırıcı gelmedi.
CHP'nin akıl hocası kim?
Bizim nacizane görüşümüz şu! Chp'nin
Abdullah Gül'ü aday göstererek
Erdoğan'ın karşısına çıkaracak ve
AKP'nin içindeki oyları bölerek AKP'nin içini karıştıracak. `CHP` ve `HDP` seçimler'de gizliden Meral Akşeneri destekleyerek. Asıl amaç Meral Akşeneri birinci turda olmassa ikinci tura bırakmak.
İkinci turda Gül'ün elendiğini düşünürsek saadet partisinin ve AKP'nin için"de Erdoğan karşıtlarının kripto fetöcülerin"de ikinci tur'da kullanacağı oylar %,90 Akşenere verilerek akşener'in kazanması sağlanacak.
Fetocular kendilerine `savaş` açan Erdoğan'dan intikamlarını bu şekilde almayı düşünüyorlar.
Meral Akşener bir Feto projesidir ve bunu da seçim bittikten sonra anlayacağız ama `iş` işten geçmiş olacak.
`CHP` neden Gül'ün aday olmasını istiyor anlatınız'mı!
Chp Bura'da Saadet partisini kullanıyor!
Fetönun `akp` içindeki kriptoları Gül'ün adaylığını ilan etmesin'den sonra devreye sokulacak,ve olaylar ister istemez farklı yönlere kayacak.
Bakalım 24 Haziran'da herşey belli olacak.
Kimin kazanacağını o `zaman` göreceğiz ..
Edit
25.04.2018 02:25, world
Bahçeli’nin beklenmedik bir anda gelen Erken seçim hamlesi, herkesi şaşkına çevirdi.
MHP’nin erken seçim çağrısına en çok şaşıran da AK Parti kanadı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Emin olun onlar da bunu beklemiyordu.
Peki Bahçeli neden böyle bir `manevra` yaptı?
Bazıları bunu İYİ Parti'yi hazırlıksız yakalayıp seçimlere sokmama hamlesi olarak görüyor.
Buna hayatta inanmam.
Bir; Bahçeli o kadar ucuz hesap adamı değildir.
İki; Bahçeli İYİ Parti’yi sanıldığı kadar ciddiye almıyor.Bence yanlış yapıyor.
İYİ parti şu anda FETÖ’cülerin son `umut` olarak baktığı partidir. İYİ Partinin üst yönetiminin çoğu, nasıl bir oyuna dahil edildiklerinin hala farkında değildir.
Partinin hem tavanı hem de tabanının Erdoğan ve Bahçeli düşmanlığıyla körleşen gözleri; bindikleri atın bir Truva atı olduğunu göremiyor.
Üç; Bahçeli erken seçim için 26 Ağustos 2018 Pazar günü’nü işaret etmişti. O `tarih` İYİ Partinin teşkilatlanma açısından seçime yetişebileceği bir tarih.
Mesele; İYİ Parti meselesinden çok daha derindir!..
Bahçeli büyük bir operasyonun kokusunu aldı.
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili genel seçimini, 3 Kasım 2019’da yapılacaktı.
FETÖ ve itlerinin ipini elinde tutan güçler, hesaplarını 3 Kasım 2019 tarihine göre yaptı.
Bütün hesap; Tayyip Erdoğan’ı başkan seçtirmemek üzerineydi.
Planlar yapıldı, tezgahlar kuruldu.
Bunun için AK Parti bir tarafta, `CHP,` `MHP,` `HDP,` `BBP,` Saadet Partisi ve diğer partiler diğer yanda bloklaştırıldı.
Bu planda sorun, MHP’deydi.
Bahçeli, `HDP` ile asla ama asla yan yana gelmezdi.
Hal böyle olunca ilk olarak MHP’ye operasyon yapıldı.
Bahçeli’yi partinin başından uzaklaştırıp, `HDP` ile yan yana gelinmesine ses çıkarmayacak birini `MHP` lideri yapmaya karar verdiler.
Erdoğan kininden gözü kararan Akşener, bilerek veya bilmeyerek bu role ‘Peki’ dedi.
FETÖ’cü hakim, savcı ve avukatların olağanüstü çabası ve hatta kamikaze kararlarına rağmen, hükümetin de desteğiyle Bahçeli koltuğu kaptırmadı.
Bu kez taktik değiştirip MHP’nin altına oymaya karar verdiler.
Teşkilatlara sızdırdıkları FETÖ’cüleri ve onların dolmuşuna binen safları MHP’den kopardılar.
Bu operasyonda amaç, MHP’yi barajın altına çekip cezalandırmaktı.
Böylece de AK Parti TBMM’de yalnız kalacaktı.
MHP masadaki çerezdi, ana `yemek` ise Tayyip Erdoğan’dı.
İşte o günlerde Bahçeli planları ve hesapları bozan bir çıkış yaptı;
- Bizim Cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan’dır. AK Parti ile ittifak yapmak istiyoruz.
Herkes çok şaşırdı!..
Bahçeli, seçimlere iki yıl varken masada elini açtı ve rakiplere gösterdi.
Kimse buna bir anlam veremedi.
Bahçeli bu çıkışıyla FETÖ’ye ve onun efendilerine adeta meydan okudu;
- Bu oyunda ben de varım.
Bahçeli’nin, “Bu memleket sahipsiz değildir. Devletin bekası, milletin geleceği için gerekirse dün `kavga` ettiklerimizle bugün kol kola gireriz” manasına gelen bu desteği, kartların tekrar karılmasına neden oldu.
Hesaplar bozuldu, planlar değişti.
2019 seçimlerinde AK Parti’yi ve Erdoğan’ı yalnız bırakma hesapları bozulan FETÖ ve avaneleri, bu kez başka bir operasyona karar verip hazırlıklara başladı.
Yeni Operasyon, Cumhur İttifakını dağıtmak üzerinedir.
Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin ortadan kaldırılmasına kadar varan alçakça planlar yapıldı.
FETÖ ve onun efendisi; İslam ve Türk düşmanı alçaklar yapılabilecek bütün kahpelikleri masaya yatırdı.
Bu hain operasyon için ülke ülke destekler alındı.
Bunun bir adımı; seçim güvenliğinin olmadığı, seçimlerde hile yapılacağı iddiasını seslendirip olası bir mağlubiyette seçimleri şaibeli hale getirmekti.
Şimdi bunu; OHAL üzerinden yapmaya çalışıyorlar.
Amerika’nın,“Türkiye’deki erken seçimin OHAL ortamında yapılmasından endişeliyiz” sözü de oyunun bir parçası.
OHAL kalkarsa FETÖ ile mücadele durma noktasına gelir. O yüzden OHAL’i kaldırmaya çalışıyorlar.
İlk adım, OHAL’i bahane ederek yapılacak seçim sonuçlarını illegal ilan etmek ve Erdoğan’ın başkanlığını tartışmaya açmak.
KİRAZ OPERASYONU
İç ve dış destekli bu büyük operasyonun kokusunu ilk olarak Bahçeli aldı.
Yaklaşık 1.5 yıl sonra yapılacak `seçimler` için kurulan tezgahı fark eden Bahçeli, bombayı patlattı;
“26 Ağustos 2018’de erken seçim yapalım.”
Bahçeli bu beklenmedik çıkışıyla; FETÖ alçaklarının kucağına el bombasının pimini çekip atmış oldu.
Emin olun Tayyip Bey böyle bir çıkış beklemiyordu.
Tayyip Bey FETÖ’nün 2019 seçimlerine yönelik bir planlı çalışması olduğunu biliyor, ama bütün ayrıntılarını bilmiyordu.
İşte o bilmediği kısımları ertesi gün Bahçeli kendisine anlattı.
Bahçeli seçimlerin erken değil, neden acilen yapılması gerektiğini madde madde sıraladı.
Bahçeli’nin gerekçelerini dinleyen Erdoğan, bunlara ikna olurken bir bomba da kendisi patlattı;
- Bu durumda 26 Ağustos’u da beklemeyelim. 25 Haziran’da erken seçim yapalım.
Aklınıza şu gelebilir.
Bahçeli’nin bildiğini Tayyip Erdoğan neden bilmiyor.
Onun da cevabını vereyim.
Bahçeli’nin, ‘Devletin derinlerinden’ gelen sesleri duyacak çok iyi bir kulağı var.
Daha derine girmeden dönelim meselemize..
İki yıl sonrasına hazırlanan hainlerin planları, seçimlerin iki ay sonra yapılacak olmasıyla darmadağın oldu.
Tezgah bozuldu, panik oluştu.
Panikleyen partilerin başında `Kemal Kılıçdaroğlu` vardı.
Bakmayın aday belirleme çalışması yapar gibi yaptığına.
FETÖ, CHP’nin adayını çoktannnn belirleyip dersine bile çalıştırmaya başladı.
Yok `CHP` Parti Meclisi’ymiş, istişare toplantısıymış falan, filan..
Bunlar hikaye.
CHP’nin Başkan adayı belli.
Bu adayı şimdilik Fetullah Gülen haini ve `Kılıçdaroğlu` biliyor.
Yakında CHP’lilere de öğretiler.
Kesin olarak söyleyeyim, son anda plan değişmezse o isim `Kılıçdaroğlu` değil.
CHP dışından da değil. `CHP` içerisinden, sağ kesim ve Kürtler tarafından karşı çıkılmayacak bir isim CHP’nin başkan adayı olacak.
Dün itibarıyla karar bu idi.
Bunun değişip değişmediğini de yakında öğreniriz.
Gelelim şu “Kiraz Operasyonu”na.
Dün `Kılıçdaroğlu` erken seçimle ilgili tuhaf bir açıklama yaptı;
- Haziran ayında ağaçlar çiçeğe durur. Haziran ayı aynı zamanda kirazların bol olduğu bir aydır. Hepinize iyi haziranlar diliyorum. Haziranın bir başka özelliği Haziran iyilerin galip geldiği; ama kötülerin yenildiği bir aydır.
Allah, Allah...
Siz ne anladınız bu laflardan?
İçerisinde bir tane bile mantıklı cümle yok.
1. Ağaçlar Haziran ayında çiçeğe durmaz, ilkbahar da durur. Bu da hava durumuna göre `Nisan` veya Mayıs ayıdır.
2. Kirazlar bol olur da, Kirazın seçimle alakası nedir? (Az sonra öğreneceksiniz)
3. Haziran’da iyilerin galip geldiği kötülerin yenildiği olay nedir? `Tarih` kitaplarını karıştırdım. İşin doğrusu tarihne Haziran ayında iyilerin kötülere galip geldiğine yönelik ne bir `savaş` ne de bir çatışma bulamadım. Yok böyle bir şey.
Gelelim şu kiraz meselesine...
“Kılıçdaroğlu’nun kirazla ne işi olur?” derken, bu laf bir yerlerden tanıdık geldi.
Sosyal `medya` sağolsun.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin benzerini aslında `biz` 2016 yılının Şubat ayında duymuştuk.
FETÖ’nün iti Emre Uslu Twitter’den şöyle yazmıştı;
- Mayıs ayında vişneler kirazlar çiçek açar. Her yer çok güzel olur... Kiraz en hızla olgunlaşan meyvedir. Çiçekler dökülmeden bir bakmışsın `meyveler` olgunlaşmış. Haziran’ı bulur bulmaz olgunlaşır kirazlar..
Vatan Haini Emre Uslu’nun bu sözleri yazdığında kimse Temmuz ayında hain bir darbe olacağını anlayamadı.
Kiraz, 15 Temmuz FETÖ darbesinin şifresiydi.
Benzer sözleri şimdi `Kemal Kılıçdaroğlu` yaptı.
Yine kiraz yine Haziran..
Tek bir cümlesi bile mantıklı olmayan bu sözler belli ki bir şifre.
Peki!.. `CHP` lideri kime şifreli mesaj gönderdi?
Devlet bunu acil olarak çözmelidir.
Dört başdanışmanı, bir milletvekili ve çok sayıdaki belediye başkanı FETÖ’cü çıkan Kılıçdaroğlu’nun Pensilvanya ile bağı açığa çıkartılmalıdır.
Haziran’da ne olacak bilmiyorum.
Bu şifreli sözlerden sonra, Erdoğan veya Bahçeli’nin başı ağrısa sorumlusu Kılıçdaroğlu’dur.
Buna olası suikast girişimleri de dahildir.
Buradan devlete çağrıda bulunuyorum;
1. Bahçeli’ye en üst düzey koruma olan VIP koruma sağlayın. Yediği içtiği her şeyi kontrol edin.
2. Kemal Kılıçdaroğlu’nu gözaltında tutun. `Polisiye` olarak olmasa da, attığı her adımı yaptığı her konuşmayı gözleyin.
FETÖ zındıkları ve emrine girdikleri kafirler sürüsü yıllardır bu millete tuzaklar kurdu.
Kurdukları her tuzağı Rabbim başlarına geçirdi.
Allahü teala Al-i İmran Suresi 54. Ayetinde mealen buyuruyor ki;
- Onlar tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların, hilekârlığa karşı `ceza` verenlerin, en güçlüsü, en hayırlısıdır.
FETÖ’nün Amerika’sı varsa. Bizim’de Allah’mız var.
Şüphesiz ki Allah daima galip gelicidir.
Cenab-ı Allah; kafirlerle işbirliği yaparak Ehl-i sünnet millete ve vatana tuzak kuran başta FETÖ `olmak` üzere, onların destekçilerinin tuzaklarını bozup hepsini birden“gadab-ı ilahi” ye uğratsın İnşallah.
Edit
22.04.2018 15:12, world
Bu yazıyı okumayı unutmayın.
Öncelikli olarak şunu ifade etmem gerekirse bu yazıyı kaleme alırken kesinlikle ve kesinlikle herhangi bir partinin mensubu değilim ve olaylara bir analizci olarak baktım Parti gözüyle kesinlikle ve kesinlikle bakmadım ve ona göre yazımı okumanızı tavsiye ederim.
ve yazıyı kesinlikle sonuna kadar okumanızı Rica ederim;
Türkiye'de yapılacak olan 2019 milletvekili seçimlerin'de oldukça süprizler yaşanacak.
Türkiye genelindeki anketler oldukça şaşırtıcı.
Bir önceki seçimde Akp tek başına ipi göğüslemiş ve hükümeti tek başına kurmuştu! 2019 Seçimlerine İlk defa katılacak olan İYİ parti ve MHP başkanlık seçiminde Erdoğan'ı desteklemesi ve AKP içerisin'de olan fetoculari partiden ayıklanmaması 2019 seçimlerinde eksi puan olarak AKP'nin hanesine yazılacak bir'de AKP bütün il ve ilçe başkanlarının çoğunu görev'den alması AKP'nin oldukça başını ağırtacak.
Gel gelelim 2019 seçimlerin'de
Hangi parti barajı aşacak hangi parti oy kaybedecek?
Öncelikli olarak Birinci parti AKP den başlıyoruz.
Son Referandum seçimlerin'de AKP İstanbul Ankara' ve Bursa'da kaybedilen oyları tekrar kazanmak için bu üç şehir'de tabiri caizse olağanüstü hal ilan etmiş.Erdoğan İstanbul'da ilçe ilçe mahalle mahalle dolaşmasının asıl nedeni bu!
İkinci sorun belediye başkanlarının görevden alınması! Belediyeler'de olan yolsuzluklar halkın çok ama çok tepkisini çekmiş.
Bu seçim'de AKP'nin İşi oldukça zor görünüyor.
Gelelim CHP'ye bu ülke'de CHP'nin oyun'da herhangi bir değişiklik olmaz oran çok az değişir.
Belli şehirler'de CHP ve HDP ittifak yapacak .
Gelelim MHP'ye bildiğiniz gibi MHP ikiye bölünmüş durumda bu MHP'ye oldukça oy kaybettirecek MHP'nin başkanlık seçimlerin'de Erdoğan'ı desteklemesi MHP'ye ayrı bir sıkıntı yaşatacak ama olumlu bir yanı da mevcut AKP seçmeninin MHP'ye yönelmesi de mevcut dedik ya 2019 seçimlerin'de oldukça sürprizler yaşanacak.
Gelelim İYİ partiye bu partilerin içinden bütün partilerden oy alabileceğini söyleyeceğimiz tek parti
Çünkü bünyesin'de MHP den CHP den AKP den ve diğer partilerden çok sayıda siyasetçi barındıran bir parti MHP de Devlet Bahçeli'ye kızan Ülkücüler ona bir ceza olsun diye oylarını Meral akşener'in İYİ partisi ne verecekleri kesindir.
Çünkü MHP'nin içerisinde Devlet Bahçeli'nin koltuğu bırakmasına çok sayıda ülkücü tepki olarak, oylarını iyi partiye vereceklerini belirtmişlerdir. Buradan alınacak Oyların sayesin'de ve diğer partililer'den de alınacak Oyların sayesinde Barajı rahatlıkla geçeceğini belirtmek istiyoruz.
Şunu da ifade etmek gerekirse.
ERDOĞANIN BAŞBAKANLK SEÇİMİNİ BİRİNCİ TURDA NORMAL ŞARTLAR'DA KAZANMASI OLDUKÇA ZOR OLACAK.
Ama bildiğiniz gibi ABD'de yaşanan seçimleri Biliyorsunuz Rusya' başkanı Putin'in parmağı deyince olaylar çok daha farklı gelişmiş oldu. Eğer 2019'a kadar Putin ve Erdoğan arasında herhangi bir sıkıntı yaşanmaması hâlinde. başkanlık seçimini Erdoğan'ın kazanması Büyük ihtimal dir.
Akp parti olarak seçimler'de oldukça fazla oy kaybedecek bu oyların çoğu MHP'ye akacak. MHP bu aylarla barajı aşma olasılığı yüksektir.
Chp ve hdp'de barajı geçecek ve
Artın'dan iyi partide barajı oldukça rahatlıkla geçecektir.
Meclise girecek partilerin sayısı 5 ulaşacak.
Meclisi çok partili bir dönem bekliyor ve bu olaylar AKP'nin sonunu hazırlayacak belki'de Erdoğan'da bunu istiyordur.
AKP'nin içerisin'de olan büyük bir fetocu gurub başka yollarla görevden alınmış olsa Erdoğan'ın başkanlığı tehlikeye girmiş olur bunun için AKP'nin içerisin'de bulunan bu yapılanmayı seçimlerle birlik'de tarihe gömerek onların sonunu getirmek istiyor bunun içinmi MHP ile başkanlık ittifakı yapmıştır?
Not: Eğer AKP 2019 seçimlerini beklerse çok büyük bir kayıp yaşayacak, bundan sebeptir ki seçimlerin 2018'de yapılması çok muhtemeldir,çünkü bu tarihe kadar oylar oldukça düşeceği için,MHP ve AKP birlikte erken seçime gitme olasılığı da çok yüksektir.
Bakalım zaman bizlere neyi gösterecek! zaman her şeyin ilacıdır..
Edit
16.04.2018 19:47, world
Bizlere Avrupa'daki Türklerler hakkında bir rapor yazın diyecek olursanız,bura'da yaklaşık 5 arkadaşla aynı zaman'da farklı camilerde ve `kahve` hanelerde, bulunarak izlenimlerimizi yazıya dökerek insanları bilgilendirmek istedik.
Öncelikli olarak Vakit namazları dışında mübarek gün ve geceler'de camiler'de olan yoğunluk Almanya'da Berlin, Stuttgart, Bremen,Hamburg, Köln Şehirlerin'de Yapmış olduğumuz araştırmaların sonuçları Malesef içler acısı!
Arkadaşlar bun'dan yaklaşık 2 sene önceki Camilerin mübarek gün ve geceleri ele alalım !
2 Sene önce camiler'de yer bulunamıyor cemaat dışarda kalıyordu.
Cami'de yaşlı orta yaşlı ve genç çocuk hepsi vardı.
Gelelim 2 Sene önceki kahvelere ilgiye kahvelerde en fazla 3 beş kişi olurdu.
Gel gelelim bu güne Camiler'de kandiller'de en az üç en fazla 4 saf
Bulunuyor bunların geneli yasli ve orda derece'de insanlar dan oluşuyor `gençler` 3,5 kişi çocuk 3,4 kişi oluyor yapılan incelemeler'de
Şuna dikkat ediliyor.
Kandil gecelerinin
Sabahı günü `Tatil` olması!
Gel gelelim kahvehanelere
Arkadaşlar İnanır mısınız Camiden fazla `kahve` haneler doluyor.
Her masada `oyun` oynanıyor Ayriyetten otomatikciler ve iddia oynayanlar bir koşuşturma beşin'de
Bu insanları bu bataklıktan kurtarmak lazım onları oraya alıştıranlar kimler?
Arkadaşlar şunu kendimize sormalıyız bizler nerede hata yapıyoruz bu gidişat nereye?
Şunu bir köşeye yazmak lazım
Bugünün yanlışları hep dünün hataları!
Ne den halla hatalar da ısrar ediyoruz!
Kahve haneler ve otomatikler dışın'da,
İnsanları engelleyen başka faktörler de elbet var..
Bu insanlar neden camiler'den uzaklaşmış?
Acaba 2 Sene önce ile bugün arasın'da ne değişmiş ?
Bizim gördüklerimizi aktardık
Gel gelelim sorunlara!
EN ÖNEMLİ SORUN?
Almanya'daki en büyük sorun camilere ait çocuk kreşleri halla kurulmaması çok büyük bir tehlikenin habercisidir. Bu ilerleyen zamanlar'da kendini açık açık belli edecektir.
Şuan görmüş olduğumuz sıkıntıların asıl ana kaynağı çocukların Alman
kreşlerin'de Almanlar dini bayramlarını çocuklarımıza aşılamaları.
Eğer bu olaya bir çözüm bulunmaması hâlin"de Allah korusun 10 Sene için'de Camiler'de çocukları göremeyeceğiz!
Eğer geleceğimizi düşünüyorsak
Çocuklara Sahib çıkmamız lazım
Bunun için Birlik ve beraberliğin oluşturulması lazım!
Buna en büyük desteği devlet yetkilileri vermesi lazım bu insanları birleştirmeliler .
GELELİM İKİNCİ PROPLEME
Arkadaşlar Camiler'de gençlerin ve çocukların vaktini harcayacaklari `gençlik` mekanları yok?
Çocukları Camiler'de tutacak
Faaliyetler yok!
Çocuklarla birlik'de geziler düzenlenmesi Birlik ve beraberliğin oluşturulması lazım!
Gençler arasında kopuklukları gidermenin çareleri aranmalı?
Buna Anneler babalar duyarlı olmalı.
Çocuklara değer verilmeli.
Camilerin temeli çocuklar üzerine inşa edilmeli!
Çünkü bizim buralarda ki geleceğimiz onlardır..
Bura'da Camii yönetimlerine çok büyük `iş` düşüyor.
İleriyi görebilen yöneticiler Camiler'de görev alsın
Camiiler müslümanların bütün sosyal faaliyetlerinin yapılabildiği bir yer olmalı.
Camisinden
Kreşine
Gençlik merkezi
Kütüphane
Yaşlılar için çay ocağı
Bu yazmış olduğumuz projeleri faaliyete geçirmek için uğraşmak lazım.
Allah Yolun'da olanlara ALLAH yardım eder.
GELECEĞİMİZİ GARANTİ ALTINA ALMAK İSTİYORSAK ÇOCUKLARIMIZA VE BAŞKALARININ'DA ÇOCUKLARINA
SAHİB ÇIKMAK ZORUNDAYIZ!!
BURALAR'DA GÜÇLÜ `OLMAK` İSTİYORSAK BİRLİK `OLMAK` ZORUNDAYIZ..
UFAK ÇIKARLAR UĞRUNA GELECEĞİMİZİ TEHLİKEYE! ATMAMALIYIZ!
KÂFİRLERE KARŞI İSLÂM DAVAMIZI MUHAFAZA ETMELİYİZ...
Edit
14.04.2018 01:37, world
AVRUPA'DAKİ TÜRKLER NE ZAMAN BİZ PKK ÜZERİN'DEN GENÇLERİMİZİ ZEHİRLEYEREK DEVLETİMİZE KURŞUN SIKAN BİR MİLLET OLDUK YAZIKLAR OLSUN BİZLERE YAZIKLAR OLSUN !!
Bu yazıyı okuyalım ve hakikatleri öğrenelim ve paylaşalım.
Türkiye'de ve Avrupa'da yaşayan Türkler bu yazımıza oldukça şaşıracaksınız.
Nasıl olur'da bir Türk Kendi Devleti'ne Kurşun sıkar diyeceksiniz.
Öncelikli olarak Avrupa'daki Türklerin yaşam alanı kısıtlanmış, birlik ve beraberliğin sağlanamadığı bir toplumun bölünmesi ve Paramparça olması kaçınılmazdır.
İşte bu nedenle Avrupa devletlerinin'de vermiş olduğu imkanlar buralarda yaşayan Türklere yaşam alanını zehir ediyor.
Öncelikli olarak şehir merkezlerin'de en işlek sokaklar'da marketler, restorantlar,düğün salonları, Dönerci sektörü kumar haneler eğlence yerleri malesef ve malesef çoğu pkk'lılara hizmet ediyor, buralar'dan pkk'ya her ay %60 ve %100 para transferi yapılıyor, diyeceksiniz firma ayakta nasıl duruyor, bu firmaların çoğu uyuşturucu işi yapıyor. buralar'da kazanılan parayı bu firmalar'da aklanıyor.
O ülkeler bunlara neden izin veriyor diyeceksiniz, bu iş devlet destekli zaden gizli olarak el altından bu sektörü bunlara vermişler Avrupa ülkeleri kendi kasaların'dan para vermemek için onlara böyle bir yol açıyorlar, bunun için Şehirlerin en merkez yerlerinde bir dükkanın değeri misalen 150 bin Euro ise, pkk'lılar oraya direkt olarak 450 bin Euro veriyor ve orayı alıyor, bu olayla ticareti ellerine alıyorlar.
Asıl sorun o miktarda paranın kaynağı neresi, işte o uyuşturucu dan kazanılan parayı bu şekilde alıyorlar ardından dükkanlar, lokantalar, düğün salonları, döner toptan satışı, kumarhane, eğlence mekanları vs açılıyor.
Avrupa'daki Türkler'in firmaları'da bu şebekelerle hiç bir yerde mücadele edemiyor, çünkü onların uyuşturucu'dan kazandığı para yok ve onlara karşı güçsüz kalıyorlar.
Ayrıca Türk gençlerini uyuşturucu işinde kullanarak, Türk insanını zehirleyecekler ardından o işi yapan Türkleri ihbar ederek hapishanelere atıyorlar. Artık o gençlerin sicili bozuk geleceği yıkılmış bir hal alıyor.
Anne baba oğlunu hapisten kurtarmak için, Türkiye'de almış olduğu arsayı ve yahut daireyi mahkemeye tazminat olarak ödeyecek ve çocuğunu kurtarmanın yolunu arayacaktır. çocuğunu kurtaran aileler çocuklarına nasihatler yapacak ağlayacak, sızlayacaklar, ama hiç bir faydası olmayacaktır, o çocuk onların ağına girmiştir.
Hapisten çıkınca hiç bir firmada iş bulamayacak olan o gençler, onların kapısına gidecektir, ve aynı işi yapmaya devam edecektir. bazıları uyuşturucu müptelası olacaktır.
Anne baba polise şikayet edecek, ama hiç bir sonuç alamayacak'tır.
Ayriyetten ufak çocuğu olan Anne Baba elinde olan çocuğu devlet tarafından elinden alınma Tehlikesi doğacak ve aileler parçalanacak, bunları gören diğer Türkler o Aileleri suçlayacak ve dışlayaçaktır. arkalarından atıp tutacaktır, ama onları kurtarmak için yardım etmeyecek,sonra aynısı ileride O'nun başına gelecektir.
Olaylar böyle devam edecek.
İşte
Bizim vatandaşımız,çarşıya çıkınca yemek yemek için onların lokantasına, eve Alışveriş yapmak için onların dükkanına, çocuğu evlendirmek için onların düğün salonlarını tutarak parasını pkk'lılara teslim Edecektir.
İşte onlara vermiş olduğunuz paralar ile Onlar Avrupa'da gençlerimizi uyuşturucu işin'de kullanacak, ve hapishanelere sokacak, gençlerimizi zehirleyecek, ve bu nedenle aileler parçalanacak. Türkiye'de de Askerimize polisimize kurşun sıkacaklar ve halkımızı öldürecekler.
Bu para miktarını Avrupa geneline vurursak 4 milyon Türk var, Türklerden kazanmış oldukları paranın Hesabını sizlere bırakıyorum.
Şunu ifade etmek de fayda var! pkk'lıların mekanlarına paralarını kaptırmayan düşünceli kardeşlerimizin sayısı az ama, bu bilinç de olmaları'da bize gurur veriyor.
pkk'nın büyümesi için katkı sağlamak, ve bilinçsiz bilgisiz yaşamak, vatanına sıkmış olduğun kurşunun Sayısını artırır.
Ne mutlu ülkesini seven ve düşmanıyla bilinçli mücadele eden yiğitlerimize.
Allah'ım sizin gibi Dinimizi, vatanımızı,bayrağımızı, seven yiğitleri korusun
Edit
01.04.2018 10:23, world
Edit
01.04.2018 02:02, world
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci'ye ceza kesen trafik polisinin açığa alındığı iddiası sosyal medyayı ayağa kaldırdı.
Polis memurları tarafından sosyal medyada oluşturulan “Polis Memurları Dayanışma Grubu”nda çarpıcı bir iddia ortaya atıldı.
Paylaşımı yapan kullanıcı, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci'ye ceza kesen bir trafik polisinin açığa alındığını savundu.
Grupta paylaşılan iddia şöyle;
"BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?"
Polis memurları tarafından kurulan grupta paylaşılan iddiaya göre Valiliğin koruma kararı olmadan kiralık arabasına çakar taktıran İstanbul Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci’ye trafik polis memuru tarafından 108 TL ceza kesildi. Polis memurunun İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Yelkenci’nin aracına ceza kesmesinin ardından Ömer Faruk Yelkenci polis müdürlerini arayarak “Benim kim olduğumu biliyor musun” dediği öne sürüldü. Yaşanan tüm bu olayların ardından kanun gereği İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Faruk Yelkenci’ye ceza kesen polis memuru açığa alındı.
Edit
13.03.2018 17:23, world
Ülkemizdeki iki grubun birbiriyle büyük savaşı.
Her şey ergenekoncuların hapishane'den çıkmasıyla başlıyor.
Ergenekoncu grupların tek tek içeriye alınması ile başlayan büyük bir süreç ardından bu sürecin ters tarafa işlemesi ile sonlanması.
Doğu Perinçekler Veli küçükler `Eski` Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un ve bunlara bağlı ekiplerin Hapise atılması ile başlanan büyük bir süreç ardından ergenekoncuların tek tek serbest kalması ile başlayan diğer bir süreç bunlar'dan en etkilisi Doğu Perinçek'in hapisten çıktıktan sonra yapmış olduğu `basın` açıklaması ve devlet büyüklerini oldukça tehditkar eleştirmesi ve özellikle Feto ve diğer cemaatlere yönelik yapmış olduğu konuşmayı
Aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz.
https://youtu.be/XgGGNVo1ijk
Asıl büyük olay bu konuşmadan önce yaşanmış cezaevine atılan ergenekoncuların serbest kalacağını anlayan Zekeriya Öz ve ekipi bu bilgiyi Devlet Büyükleri ile paylaştımı? bildiğiniz gibi Ergenekon süreçi için'de Zekeriya Öz hakkında basında ve halk tarafında çok cesur bir savcı olarak takdire şayan sözleri duyuyorduk ne oldu da bir anda O Savcı vatan haini oldu Bunun asıl sebebi ergenekoncuların cezaevinden serbest kalması ve yahutta fetocu olmaları nedeniyle mi burası bir soru işareti?
Ardından savcıların Can güvenlik nedenlerin'den dolayı Almanya'ya kaçmaları bunu fetocular mı Ya da devlet savcıları korumak amacıyla mı yaptı Burası da ayrı bir soru işareti?
Erdoğan'ın fetoculara karşı sert tutumu hangi tarihten itibaren başladı bunu da araştırmak gerekir!
Bu `tarih` ergenekoncuların daha fazla içeride tutulamayacak ları mecburen dışarıya çıkarılmaları serbest bırakılmaları kim tarafından yapıldığını'da biliyoruz! Artık Türkiye'de yeni bir sürece girildiğinin açık ve net göstergesi oldu.
Güç savaşlarının başladığı bir sürece girilmiş oldu.
Ardından Cumhur başkanı Fötö hakkında tutumu gittikçe sertleşmeye gittikçe büyümeye devam etmiştir.
Ardından iplerin koparılması bu bilinçli olarak mı Yapılmış Yani ergenekoncular serbest kaldı bu tehlike cumhurbaşkanına bulaşmasın Gülen cemaati Hedef gösterilsin onların üzerine gidilsin diye mi yapılmış Bu da ayrı bir soru işareti?
Cumhurbaşkanlığı ile gülenin arası tamamen bozulmasının diğer nedeni MİT müsteşarının ve dersaneler konusunun olduğu söylenmekte'dir bu da planın bir başka yüzü müdür acaba bizim bilmediklerimiz ve bilemeyecek lerimiz bu olayın için'de'mi saklanmakta'dır.
Ergenekoncular hapisten çıktıktan sonra bu operasyonları fiiliyata dökerek Erdoğana'da bura'dan bir mesaj göndermiş olabilirler! ve
yahut daha önceden konuşulmuş'da olabilinir, Çünkü Erdoğan'ın arkasında çok büyük bir Halk gücü var O'nu silmek öyle bir anlık mevzu değildir.
Ya da ergenekoncular Cumhurbaşkanına şunu da demiş olabilirler mi! Ya Bizim dediklerimizi yapacaksın ya da bulunmuş olduğun o makamı terk edeceksin Bu da olanaklar içerisinde çünkü ondan sonra yaşanan bütün hadiseler de Doğu Perinçek'in `ceza` evin'den çıkış'ta yapmış olduğu konuşma aklımıza geliyor!
Sadece bir Doğu Perinçek le alakalı bir mevzu değil Doğu Perinçek'in demiş olduğu gibi devletin gerçek sahiplerini `biz` onlara göstereceğiz. `biz` bunların kökünü kazıyacağız Erdoğanların, Abdullah
Güllerin Feto'nun ve diğer Cemaatleri bu ülkeden temizleyeceğiz bu sözler cezaevinden hemen çıkışta `basın` açıklaması ile yapılmıştır.
Erdoğan kardeşim dediği Abdullah Gül'ü silerek bir köşeye atmasının sebebi bu olay mı acaba?
Bildiğiniz gibi Bülent Arınç da ergenekoncular serbest kaldıktan sonra partiden herhangi bir görev yapamamaktadır ve diğer kurucu üyeleri de aynı şekil'de Parti'den irtibatları kesilmiştir.
15 Temmuz darbe kalkışmasının Feto'nun artık son çare olarak darbe yaparak ergenekoncuları ve devleti ele geçirerek `eski` günlerine geri dönmeyi planlıyorlardı bura'da ABD'den yardım alıyorlar ama İncirlik üstün'de yapılan toplantıyı içeri'de bulunan `Rus` ajan sızdırıyor Bundan sonrasını anlatmama gerek yok ondan sonra'ki hadiseler zaten Rusya'nın istemiş olduğu gibi devam etti. Bu yaşanan olay Doğu Perincek ve diğer ekibin elini güçlendirmiş oldu.
Doğu Perinçek ve diğer gruplar çoğunlukla Amerikan düşmanı olduklarından dolayı Rusya'nın yanında olmayı daha çok tercih etmektedirler.
Bu yaşanan olaya `Rusya` ve `ABD` güdümlü iki örgütün.
Türkiye'deki savaşçıda diyebiliriz.
Bu savaşta güçlü olan kimse Cumhurbaşkanı da onların tarafında `olmak` zorunda kalıyor bundan sebeptir'ki Erdoğan'ın birileri tarafından yönetildiği kuşkusu aklımız'da bir soru işareti bırakıyor?
Türkiye'de yaşanan bu olaylar iki Kutub'un birbiriyle vermiş olduğu savaşın etkileridir.
Sanmayalım'ki bu yeni gelen Güçler eskilerinden daha bak ve temizdir.
Fetocular ne kadar tehlikeli ise bu yeni gelen grupta onlar kadar tehlikelidir.
Erdoğan'ın vermiş olduğu kararlar da `kendi` iradesiyle almış olduğu herhangi bir karar olduğuna inanmıyoruz çünkü alınan kararlar maneviyata ve İslam'a karşı bir `manevra` tır bunlar ergenekoncuların kararlarıdır.
Zaten onların istemiş olduğu bir sürece doğru gidilmektedir bu süreçte oldukça tehlikeli bir süreçtir.
Bundan sebeptir ki
Erdoğan'ın onlara karşı seçimler'de Milliyetçi Hareket Partisi ile ittifak yapmasının bir başka nedeni de budur.
Bu şöyle anlaşılıyor bundan sonra devleti yönetecek olan kişiler birileri tarafından yönetilmek zorundadır. eskiden nasılsa Bugün de aynı şekilde devam edilmektedir bugün belki Rusya'nın büyük bir etkisi vardır Bu ilerleyen zamanlar'da başka bir yöne doğru da kayma olanağı da mevcuttur,aynı kalma olasılığı çok azdır.
Medya bize olayları çarpıtarak anlattığı için gerçek olan hadiseleri bilmemiz mümkün değildir.
Bu milletin `kendi` üzerine oynanan oyunu anlaması dileğiyle.
Türklerin hakim olduğu bir `dünya` kurulması dileğiyle.
Herkesi Allah'a emanet ediyorum
Edit
13.03.2018 17:11, world
Afrin’den Türkiye’yi kahreden acı haber: Şehitlerimiz ve Yaralılar VarAfrin kırsalında güvenlik güçleriyle teröristler arasında çatışma çıktı. Çatışmada şehit ve yaralıların olduğu bildirildi. Teröristlerin `ateş` altına alındığı bölgedeki yaralı askerlerde bölgeden tahliye edilerek Hatay’ daki hastanelere taşındı.. Afrin kırsalında güvenlik güçleriyle teröristler arasında çatışma çıktı. Teröristlerin `ateş` altına alındığı bölgedeki yaralı askerlerde bölgeden tahliye edilerek Hatay’daki hastanelere taşındı. Haberler.com’un bölgeden edindiği ilk bilgilere göre; çatışmada 3 askerimiz şehit olurken, 7 askerimiz de yaralandı.
Edit
01.03.2018 22:03, world
İşkence görüp hapis yattılar!
Türkiye’nin `karanlık` yıllarından birisidir 28 Şubat. O kara yılların üzerinden 20 yıl geçti. Tankların yürüdüğü, Müslümanların yargılandığı süreçte, Gebze, büyük bedeller ödedi.
Paylaş
Tweetle
Google
Paylaş
28 Şubat 2017 - 09:58 - Güncelleme: 28 Şubat 2017 - 12:04
Gebze Belediye Başkanı Ahmet Penbegüllü, Başkan Yardımcıları ve `Meclis` Üyeleri `işkence` gördü. Penbegüllü 13 ay hapis yaşadı, baskı gördü. Bu süreçte yakalandığı amansız `kanser` hastalığına yenik düşerek, yaşamını kaybetti. Gebze’de gazeteciler de tutuklanıp, hapis yattı. Engin Kaya, Gebze’de Batı Çalışma Grubu ile ilgili yaptığı `haber` nedeniyle hapis yattı.
TANKLAR YÜRÜDÜ
Refah Partisi iktidarı döneminde, TSK içinde ki bazı gruplar, ellerinde ki yetkiyi, mevcut iktidara karşı ‘irtica’ bahanesi ile kullandı. O dönemde tanklar Ankara’da yürüdü. Bildiriler yayınlayan TSK, iktidarı sindirmek için çeşitli yollar denedi. Bu dönemde en büyük bedellerden birisini ise Gebze ödedi. Gebze Belediye Başkanı Ahmet Penbegüllü o dönemde Gebzespor’a yapılan yardımlar ve `Güreş` İhtisas `Spor` Kulübü üzerinden, yargılandı. Penbegüllü, `işkence` gördü, 13 ay hapis yattı ve bu `karanlık` günlerde yakalandığı kansere yenik düşerek, yaşamını yitirdi. O dönemde Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetleri ile ilgili yaptığı `haber` nedeni ile Gebze `Kitap` Fuarı sahibi Engin Kaya’da hapis yattı.
YURDAGÜL PENBEGÜLLÜ’DEN YÜREK BURKAN SÖZLER
10 Yıl Gebze Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Penbegüllü’nün eşi Yurdagül Penbegüllü, o günleri ve eşinin ölümüyle ilgili şunları paylaştı; "Eşime haksız yere `işkence` eden, hapse atan ve hastalanıp ölümüne neden olanları Allah'a havale ediyorum. Benim canımı aldılar. Eşimle beraber ben de öldüm. Şu an yaşıyorum ama aslında yaşayan ölüyüm ben, çünkü benim can yoldaşımdı. Şimdi o kadar ihtiyacım var ki eşime, anlatamam. Her şeyini özlüyorum. Her `gece` rüyama giriyor."
CUMHURBAŞKANI SAHİP ÇIKTI
"Sıkıntılı günlerimizde en büyük destekçimiz Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dı." diyen Penbegüllü, "Her `zaman` aradı, 'Bir ihtiyacınız var mı? İlik nakli için yapacağım bir şey var mı?' diye sordu. Eşim öldüğü `zaman` da aradı, yalnız bırakmadı. Allah razı olsun kendisinden. Cumhurbaşkanımız sayesinde şimdi rahat bir Türkiye var. Daha da iyi olacağız inşallah. Kendisini çok seviyoruz." ifadelerini kullandı.
ELEKTRİKLE İŞKENCE ETTİLER
O dönemde Gebze Belediye Başkan Yardımcısı olan `Kocaeli` Büyükşehir Belediyesi Hukuk Baş Müşaviri Necmi Özen de 10 yıl birlikte çalıştıkları Ahmet Penbegüllü ile gözaltına alınıp, `işkence` gördüklerini anlattı. Ellerinde belge, delil olmamasına rağmen 4 gün boyunca sürekli `işkence` gördüklerini ifade eden Necmi Özen, "İşkenceye sırayla çağırıyorlardı. Sonra benim adım okundu. Gözümü bağladılar, ellerim kelepçeli olarak `işkence` odasına gittik. Üzerimizdeki her şeyi çıkardılar. Kollarımı, bacaklarımı bağladılar. İnce teli ayak uçlarıma, başka yerlerime bağlayıp cereyan verdiler. 'Başkanın en yakın adamı sensin, yaptığı suçları biliyorsun. Bu suçları söyle seni bırakacağız' dediler. Arada yine cereyan verdiler." diye konuştu.
Edit
28.02.2018 13:18, world
BAKAN SOYLU YA NEDEN OPERASYON ÇEKİLİYOR?
AKP'nin içinde kripto fetöcüler gizliden gizliye çalışmalarına devam ediyorlar.
Bu gurub Şimdi ise Soyluyu `yemek` istiyor .
Bildiğiniz gibi soylu İçişleri bakanlığı koltuğuna oturduğu süreç herkesin malumudur.
15 temmuz'da `eski` bakan ala'ya ulaşılamaması ve bir çok `akp` vekilinde o geçe darbe korkusun'dan medyanın ve halkın içine çıkamaması herkes tarafından bilinmektedir. Soylunun o geçe göstermiş olduğu. üstün cesaret ve vatan severliği herkesin takdirini toplamış ve halkı birbirine kenetlemiş halkla birlik'deTRT binasına darbecilerden kurtarmış. O süreçten sonra soylu İçişleri bakanlığına geldi.
Oldukça kısa bir süre sonra fetödan emniyet teşkilatının içini temizleyerek işe koyuldu.
Ardın'dan bakan eve gitmiyor geçe gündüz emniyetin olduğu binalarda kalıyor şunu söylüyor bu ülkeden PKK yok etmeden hedefimize ulaşamayız diyerek operasyonlara aynı anda hem şehirlerde hem dağlarda başlatıyor. Ardından şu sözü söylüyor kim PKK'ya göz yumuyorsa onları'da yargının karşısına çıkaracağız ve yargılayacağız diyor doğudaki kaçak `elektrik` kullananlar tesbit ediliyor sorumlular cezalandırılıyor ve büyük operasyonu başlatıyor artın'dan hdp'nin ve PKK'nın şehir yapılanmasına tek tek operasyonlar yapılıyor çok sayıda gözaltılar oluyor. Bu operasyonlar hdp'nin başkanlarına kadar gidiyor Demirtaş ve diğerleri tutuklanarak cezaevine atılıyor bu operasyonlar Süleyman Soylu tarafından yaptırılıyor ve artindan o meşhur sözü söylüyor bunların kökünü kazıyacağız o kandili de o teröristlerin başına yıkacağız uzandıları ülkemizde ve yurt dışında imha edilecek dediği süre çok değil. pkk dağda ve şehirde büyük kayıplar vermeye başladı. artık pkk içeride hiç Bir saldırı yapamaz duruma geldi. artık PKK'nın içerideki kolları kesilmiş ülke rahat bir nefes almışken birileri bu olaydan rahatsız olacak'ki, AKP'nin içerisinde olan, bir gurub Kripto fetöcü,Süleyman Soylunun böyle giderse AKP'nin doğudaki oyları tehlikeye girebilir diyerek yaygara koparmaya başlıyor.
Bir'de Soylunun polislere şu mesajı da o malum kişilerin elini güçlendiriyor ve bu olaylara eklenince.
Soylunun tarihe geçecek o mesajı şöyle idi.
Polislerim Bundan sonra `okul` önlerinde eroin ve benzeri şeyleri satanların ayaklarını kırın ve suçunu bana adın ben gereğini yapmazsam Bana da Süleyman Soylu demesinler dedi.
Ardından bu olay Başbakan'a sorulunca o öyle söylememiştir dedi.
Soylu buna cevap olarak benim polisim benim ne dediğimi çok iyi biliyor diyerek Başbakan'a da gerekli mesajı göndermiş oldu.
AKP'nin içerisinde rahatsız olan kriptolar bunları Soyluya açık açık söyleyemiyorlar.
Bunları Berat Albayrak'ın kulağına fısıldıyorlar.
Berat Albayrak bu konuyu soylu'ya ileterek şu konular hakkında biraz daha şeffaf davranmasını ister ama Bunun karşılığında soylu'dan çok büyük bir `tepki` alır.
Soylu Herkes `kendi` görevine bakarsa çok daha iyi sonuçlar elde edebiliriz'dedi.
Albayrak Başbakanın da bulunduğu Parti içinde üst düzey yöneticilerle bu konuyu masaya atarlar bu olaya bir çözüm bulmak için çalışmalar başlatırlar.
Albayrağın benim görüşüm şu bizim `Ankara` büyük şehir belediyesi adayımız henüz yok bunu Cumhurbaşkanımıza Soylu olarak belirtelim diyerek görüşünü bildiriyor o toplantıda olanlar da bunu onaylıyor lar.
Ondan sonraki süre içerisin'de
REİSi Cumhura olaylar farklı aktarılıyor.
Cumhurbaşkanına Soylu'nun ismi `Ankara` büyükşehir belediye başkanı olarak aktarılıyor ve Cumhurbaşkanı da bu olaya olumlu yaklaşıyor.
Basbakan ve Albayrak oradaki tartışmayı da Soylu'yu `Ankara` Büyükşehir Belediye Başkanı yaparak kapatmayı planlıyorlartı.
ama bir sorun vardı Soylu'yu halk çok seviyordu?
Bunun için kamuoyunun Yok lan ması gerekiyordu Soylu'nun görevden alınacağı gizlice sosyal medyada ve normal medyada halka duyuruldu ve halkın tepkisi,ne olacak diye beklenecek ardından kesin olan yapılacak. Bundan sonraki süreçte Albayrak `Kendi` çevresine Süleyman Soylu hakkında o bundan sonra benimle aynı `fotoğraf` karesinde yer almayacakdır sözü
nü söyleyerek Soyluya gerekli mesajı gönderiyor.
Soylunun buna karşın yayınladığı mesajı hepimiz `Medya` üzerinden okumuşuzdur.
Soylu eğer haksız bir şekilde görev'den alınırsa bu AKP'nin tarihe karışması demektir..
REİSi Cumhurun dediği gibi
Onların inine gireceğiz ve bunuda
Soylu PKK'nın ve FETÖ'nün inine girerek gösterdi.
Edit
22.02.2018 12:10, world
== Belki == bu size göre bir komple teorisi olabilir ama bize göre bu gerçekler yaşanacak ve çok yakında.
Ona göre yazıyı okuyun.
Bildiğiniz gibi Deniz Yücel Büyükada'daki gizli toplantıda yakalanarak cezaevine atılmıştı almanya ile Türkiye arasında büyük krizin başlangıç noktası olmuştu.
Bu kadar gerginliklerin ve sıkıntıların yaşanmış olduğu bir süreçte bir ajan mahkeme kararı kesinleşmeden bir anda serbest bırakıldı.
Zaten olayın'da asıl sorunu orası almanya defalarca Türkiye'den DenizYücel'i talep etmiş ve bunun karşılığında Türkiye Almanya'dan çok önemli birilerini istiyordu bu Almanya tarafından defalarca reddedilmiş di aynı şekilde Türkiye'de Almanya'nın talebilerini ret ediyordu.
Bu görüşmeler uzun uzun uzamıştı en sonunda almanya çok önemli olan ajanını kurtarmak için Türkiye'nin teklifini kabul etmek zorunda kaldı!
Bu Takasın yapılabilmesi için devletin en üst kademesinde olan başbakan bütün randevulerini iptal ederek ansızın Almanya'ya giderek alınacak kişiyi kendi gözleriyle görecek ve takas ondan sonra başlayacakdı ve istihbaratın en güvenilir elemanları tarafından Bilakis Başbakanın emri ile Türkiye'ye getirilecekdi.
Çünkü Almanya'nın ajanı da bu denli çok önemliydi bura'da devlet kesinlikle bir hata istemiyordu bundan sebep, Başbakan almanya'da iken Deniz Yücel de Türkiye'den aynı saatlerde serbest kalmış ve bu olay halk tarafından çok büyük bir tepkitoplamıştı.
Eğer hükümet göstere göstere birini serbest bırakıyorsa bir de 2019 seçimlerine'de çok az bir süre kalmışken böyle bir hatayı yaparak hem iktidarını hem de başkanlığını kesinlikle tehlikeye atacaklarını düşünüyor musunuz?
Hayır Hayır biz kesinlikle düşünmüyoruz. getirmiş oldukları kişiyi hemen açıklanırsa bunun Deniz Yücel e karşılık olduğu anlaşılır, bunun için seçime çok yakın bir zamana kadar bunu saklayacaklar seçim sürecin'de golü atacaklar bugün sevinenler o gün ağlayacak, bunu bir köşeye not edin.Bu sizlere lazım olacak. Hükümet Böyle yaparak bir taşla iki kuş Vuracaktır.
Eğer Deniz Yücel karşılığında hiçbir şey alınmasaydı Devlet Bahçeli bu olay karşısında sessizliğe bürünmez'di.
Bunun karşılığında Türkiye onlardan çok ama çok önemli birini almıştır.
Bu kişinin de Adil Öksüz olma olasılığı çok yüksektir, çünkü darbenin bir numaralı şahsı almanya'da olduğuna dair istihbari bilgilerimiz mevcuttu ve bunun için uzun süreli bir pazarlık iki devlet arasında gizlice yapılmıştı,çünkü Başbakan almanya'da iken Deniz Yücel aynı saatlerde Türkiye'den serbest kalıyorsa Bu normal bir şey değil.
Kesinlikle burada bir takas kinusu vardır,bunu henüz kamuoyuyla paylaş mamalarının Birçok nedeni olabilir!
Seçim malzemesi.
Bu şahıs ABD konsolosluğu tarafından aranmış.
Feto'nun kara kutusu, içerideki Kripto fetocuların kaçmaması için ve ona Karşı bu olayı duyan CIA ve fetöcüler onu ortadan kaldırma yoluna gidebilirler ve başka başka nedenler.
Bundan sonrasını ABD düşünsün!
Bekleyelim ve görelim..
Savaş yeni başlıyor.
Bu savaşın tek bir galibi var o da 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷Türkiye.🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷. Türkiye🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Edit
22.02.2018 12:06, world
Son dakika... Haberler geliyor! Savaş gemileri yola çıktı!
Rusya ile ABD arasında gerilim git gide arıyor... ABD'nin Karadeniz'de iki savaş gemisi birden konuşlandırarak Rusya'nın artan etkisine karşı bölgede askeri varlığını artırmayı hedeflediği belirtildi. İki ülke arasındaki gerilim, Karadeniz'de tansiyonu yükseltebilir.
CNN'e konuşan ABD'li bir askeri yetkili, Rusya'nın artan etkis
Edit
21.02.2018 23:32, world
Belki bu size göre bir komple teorisi olabilir ama bize göre bu gerçekler yaşanacak çok yakında.
Ona göre yazıyı okuyun.
Bildiğiniz gibi `Deniz` Yücel Büyükada'daki gizli toplantıda yakalanarak cezaevine atılmıştı `almanya` ile Türkiye arasında büyük krizlerin başlangıç noktası olmuştur.
Bu kadar gerginliklerin ve sıkıntıların yaşanmış olduğu bir süreçte bir ajan `mahkeme` kararı kesinleşmeden bir anda serbest bırakıldı.
Zaten olayın'da asıl sorunu orası `almanya` defalarca Türkiye'den `Deniz` Yücel'i talep etmiş ve bunun karşılığında Türkiye Almanya'dan çok önemli birilerini istiyordu bu `Almanya` tarafından defalarca reddedilmiş di aynı şekilde Türkiye'de Almanya'nın talebilerini ret eriyordu.
Bu görüşmeler uzun uzun uzamıştı en sonunda `almanya` çok önemli olan ajanını kurtarmak için Türkiye'nin teklifini kabul etmek zorunda kaldı!
Bu Takasın yapılabilmesi için devletin en üst kademesinde olan başbakan bütün randevulerini iptal ederek ansızın Almanya'ya giderek alınacak kişiyi `kendi` gözleriyle görecek ve takas ondan sonra başlayacakdı ve istihbaratın en güvenilir elemanları tarafından Bilakis Başbakanın emri ile Türkiye'ye getirilecekdi.
Çünkü Almanya'nın ajanı da bu denli çok önemliydi bura'da devlet kesinlikle bir hata istemiyordu bundan sebep, Başbakan almanya'da iken `Deniz` Yücel de Türkiye'den aynı saatlerde serbest kalmış ve bu olay halk tarafından çok büyük bir `tepki` toplamıştı. Eğer hükümet göstere göstere biri serbest bırakıyorsa bir de 2019 seçimlerine'de çok az bir süre kalmışken böyle bir hatayı yaparak hem iktidarını hem de başkanlığını kesinlikle tehlikeye atacaklarını düşünüyor musunuz? `biz` kesinlikle düşünmüyoruz. getirmiş oldukları kişiyi hemen açıklanırsa bunun `Deniz` Yücel e karşılık olduğu anlaşılır, bunun için seçime çok yakın bir zamana kadar bunu saklayacaklar seçim sürecin'de golü atacaklar bugün sevinenler o gün ağlayacak, bunu bir köşeye not edin. Sizlere lazım olacak. Böyle yaparak bir taşla iki kuş Vuracaklar.
Eğer `Deniz` Yücel karşılığında hiçbir şey alınmasaydı Devlet Bahçeli bu olay karşısında sessizliğe bürünmez'di.
Bunun karşılığında Türkiye onlardan çok ama çok önemli birini almıştır.
Bu kişinin de Adil Öksüz olma olasılığı çok yüksektir çünkü darbenin bir numaralı şahsı almanya'da olduğuna dair istihbari bilgilerimiz mevcuttu ve bunun için uzun süreli bir pazarlık gizlice yapılmıştı,çünkü Başbakan almanya'da iken `Deniz` Yücel aynı saatlerde Türkiye'den serbest kalıyorsa Kesinlikle burada bir takas vardır bunu henüz kamuoyuyla paylaş mamalarının Birçok nedeni olabilir!
Seçim malzemesi
Bu şahıs `ABD` konsolosluğu tarafından aranmış, Feto'nun kara kutusu, içerideki Kripto fetocuların kaçmaması için ve ona Karşı bu olayı duyan CIA ve fetöcüler onu ortadan kaldırma yoluna gidebilirler ve başka başka nedenler.
Bundan sonrasını `ABD` düşünsün!
Bekleyelim ve görelim..
Savaş yeni başlıyor.
Bu savaşın tek bir galibi var o da Türkiye.
Edit
19.01.2018 17:10, world
Trabzon'da `korkunç` kaza: 2 ölü!
Otomobillerini çalıştırmak isterken uçuruma yuvarlandılar. Trabzon'un Sürmene ilçesinde arızalanan otomobillerini çalıştırmak isterken uçuruma yuvarlanan çift hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, Sürmene ilçesinin Baştımar Mahallesi’nde, Kadir ve Güler Şahin çifti akşam saatlerinde arızalanan otomobillerini yokuş aşağı doğru itekleyerek çalıştırmak istedi. Bu esnada aracının kontrolünü kaybederek uçuruma yuvarlanan Şahin çifti olay yerinde hayatını kaybetti. Nöbetçi savcının incelemesinin ardından cenazeler Sürmene Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
Edit
20.09.2016 23:00, world
Trabzon'da `korkunç` kaza: 2 ölü!
Otomobillerini çalıştırmak isterken uçuruma yuvarlandılar. Trabzon'un Sürmene ilçesinde arızalanan otomobillerini çalıştırmak isterken uçuruma yuvarlanan çift hayatını kaybetti. Edinilen bilgiye göre, Sürmene ilçesinin Baştımar Mahallesi’nde, Kadir ve Güler Şahin çifti akşam saatlerinde arızalanan otomobillerini yokuş aşağı doğru itekleyerek çalıştırmak istedi. Bu esnada aracının kontrolünü kaybederek uçuruma yuvarlanan Şahin çifti olay yerinde hayatını kaybetti. Nöbetçi savcının incelemesinin ardından cenazeler Sürmene Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Olayla ilgili inceleme başlatıldı.
Edit
26.12.2015 20:23, world
Edit
01.11.2015 09:49, world
Istihbaratın vermiş olduğu bilgilere göre, özellikle büyükşehirlerde bulunan Yoğun olarak Sandıklara gidilen bölgelerde alınan bilgilere göre bombalı saldırının olacağı ihbarı gelmiş bulunmaktadır. vatandaşlarımıza bu bölgelerde oy kullanılacak olanlara özellikle ,oyları kullandıktan sonra bölgede fazla kalabalık oluşturmamak için oralardan uzaklaşmayı tavsiye ediyoruz. istihbarat birimlerinin vermiş olduğu bilgiye göre, İstanbul başta `olmak` üzere `Ankara` ,İzmir gibi sandıkların yoğun olduğu bölgelerde bombalı saldırı yapılarak .seçimleri sabotaj yapmak istiyorlar seçimlerin yapılmamasını sağlayarak, ülkemizi karıştırmak istiyorlar. bu bölgelerde sivil polislerin de aktif görev yapacaklarını da belirtmek istiyoruz. Vatandaşlarımızın bu bölgelerde Mümkün mertebe uzak durmalarını, herhangi bir kargaşaya müdahale etmemelerini önemle rica ediyoruz. seçimin ülkemiz ve Devletimiz adına hayırlar getirmesini temenni ediyoruz...
Edit
28.10.2015 14:28, world
Almanyada PKK yanlısı çok sayıda firma bulunmaktadır halkımızı uyarmak istiyoruz Eğer ülkemizde PKK'nın kurşunlarına bizimde katkımız olmasın diyorsanız bu firmalara `para` verip ülkemizde Kurşun sıkmayalım Bizler tek tek bu firmaları deşifre ediyoruz halkımızın bu tehlikeye karşı uyarıyoruz Öncelikle buxtehude festhalle ile başlıyoruz burada `düğün` yaban Türklerin dikkatli olmalarını tavsiye ediyoruz burada yapılan düğünlere toplantılara kesinlikle iştirak etmeyelim tavrımızı rengimizi belli edelim zamanla orada diğer Türk kardeşlerimiz düğünlerini toplantılarını yapmayacaklardır Eğer ülkeni seviyorsan vermiş olduğun Bir kuruşun karşılığı ülkemize Kurşun olarak döneceğinin sakın unutmayalım Eğer ülkemizi ve devletimizin devamlılığını istiyorsanız..
Bu mesajı da sayfalarımızda paylaşalım !!
Edit
15.09.2015 18:35, world
Özyönetim iddiasıyla seçimlerden bu yana saldırılarına hız veren ve operasyonlarla büyük darbe alan PKK’dan ilk ‘haydi barışalım’ mesajı geldi.
Kandil'deki KCK Yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu, Avrupa'da PKK ile aynı çizgide yayın yapan Med Nuçe TV'ye konuştu.
Açıklamalar, `HDP` heyetinin Kuzey Irak'ta Kandil'deki PKK yöneticileriyle görüşmesinin ardından geldi.
HDP'nin bir süredir üstü kapalı ve zayıf şekilde yaptığı 'saldırıları durdurun' açıklamalarını sanki resmi bir ateşkes talebi varmış gibi yansıtan Karasu, "PKK'ya yapılan ateşkes çağrılarına ne diyorsunuz?" sorusuna 'şartlı evet' dedi.
Karasu "tahkim edilmiş bir ateşkes" ve "arabulucular gözetiminde bir müzakere" vurgusu yaptı.
Mustafa Karasu, "Biz tahkim edilmiş bir ateşkes çerçevesinde, arabulucular gözetiminde bir müzakereye, bir demokratik çözüme hazırız" diye konuştu
Edit
14.09.2015 01:16, world
Edit
14.09.2015 00:01, world
Edit
13.09.2015 13:55, world
Trabzon'a şehit ateşi düştü !
PKK `terör` örgütünün Şırnak ve Silvan'da polise düzenlediği iki saldırıda 3 `polis` memuru şehit oldu, 6 `polis` memuruyla bir sivil vatandaş yaralandı.
İlk saldırı bugün sabah saat 05.45'da düzenlendi. Şırnak'ta `polis` kontrol noktasına bomba yüklü araçla saldıran PKK teröristleri 2 `polis` memurunu şehit etti. Saldırıda 5 `polis` memuru da yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren 2 PKK'lı öldürüldü, kaçan diğer teröristleri etkisiz hale getirmek için hava destekli operasyon başlatıldı.
Hain saldırıda Trabzon'un Tonya İlçesi İskenderli Mahallesinden olduğu ifade edilen `polis` memuru Soner Yıldırım'ın da şehit düştüğü bildirildi.
Şehit `polis` memuru Yıldırım'ın, daha önce `Zonguldak` Kilimli'de görev yaptığı ve ardından Şırnak'a atandığı kaydedildi.
Ailesinin `Trabzon` Erdoğdu Mahallesinde oturduğu kaydedilen Şehit Soner Yıldırım'ın, babasının da 112'de ambulans şoförü olarak çalıştığı kaydedildi.
5 TERÖRİST ÖLDÜRÜLDÜ
Şırnak'taki bombalı saldırının ardından başlatılan operasyonda çıkan çatışmada 5 terörist öldürüldü. Bombalı saldırı sırasında nöbet kulubesinde hasar meydana gelirken, olay yerinde bulunan akrep `tipi` 2 zırhlı `araç` kullanılmaz hale geldi. Hasar gören zırhlı `araçlar,` olay yerine getirilen vinçlerle Şırnak Emniyet Müdürlüğü kademesine götürüldü.
Patlama sonrası çıkan çatışma nedeniyle Şırnak-Uludere Karayolu trafiğe kapatılırken, bölgede başlatılan hava destekli operasyonlar sürüyor.
Edit
13.09.2015 13:50, world
Uzman Mete Yarar: Teröristlerin 3'te 2'si öldü
Güvenlik uzmanı Mete Yarar, Dağlıca'yı, PKK'nın Suriye'de öğrendiği yöntemleri ve hava operasyonlarını anlattı.
Eski bir Bordo Bereli, güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar, Hürriyet'e PKK'nın Suriye'de öğrendiği ve Türkiye'de devreye soktuğu yeni `savaş` yöntemlerini anlattı.
Buna göre, `terör` örgütü PKK'nın dağlardaki savaşı şehirlere taşımasının sebepleri var. Ayrıca `mafya` hesaplaşmalarında bile `kadın` ve çocukların çatışmalardan uzak tutulmasına rağmen, PKK'nın asker ve polisi `kadın` ve çocukların yanında şehit etmesinin de bir amacı var..
İşte `eski` Bordo Bereli güvenlik uzmanı Mete Yarar'ın sözlerinden bazı bölümler:
HAVA OPERASYONLARINDA DAĞ TAŞ MI VURULUYOR
- "Hava operasyonlarında sadece dağı, taşı vuruyorlar" kanısı var toplumun bazı kesimlerinde...
- Ben de bu sorunun cevabını bulabilmek için yerinde çekim yapmaya İncirlik'e gittim ve hava operasyonunun pir parçası olan bir tanker uçağına binerek havada beş saat kaldım. Operasyona katılan pilotlarla yüz yüze konuştum. Gizlilik sınırlarını aşmamak kaydıyla bazı görüntüleri izleme fırsatı buldum.
SON 25 YILIN EN BÜYÜK HAVA HAREKATI
Hava Kuvvetleri'nin teknolojik anlamda gelmiş olduğu nokta, dağın taşın vurulmasına müsade etmiyor. Geçen gün yapılan 100 uçaklık hava harekatı, son 25 yılın en büyük hava operasyonuydu. Ve Kandil'de bulunan 1500 kişilik aktif gücün üçte ikisi etkisiz hale getirildi.
- Peki bu kadar başarılıysak Dağlıca baskını nasıl gerçekleştirildi.
- Gelinen noktada teröristler, artık dağdan şehre inerek `eylem` yapmıyor. Şehirden dağa çıkarak yapıyor.
PKK BUNU SURİYE'DE ÖĞRENDİ, DUYGUSAL KOPUŞ İSTİYORLAR
- PKK, güvenlik görevlilerini eşi ve çocuklarının yanında öldürerek ya da uykudayken kafalarına kurşun sıkarak neyi hedefliyor.
- PKK `terör` örgütü, Suriye'de yalnızca bomba yapmayı öğrenmedi. Başka bir şeyi daha fark etti. O da; bir yerin hakimiyetini sağlamak için askeri gücün yetmediği ve asıl bölünmenin duygusal kopuşlarla olduğu gerçeği.. Bu yüzden de insanların canını acıtan, travma gerçekleştirecek ve duygusal kopuşlara yol açacak kahpece saldırılara başladı. Son zamanlardaki eylemlerin temel amacı, toplumun `sinir` uçlarını harekete geçirmektir.
PKK MAFYANIN ÖTESİNE GEÇTİ
Mafyanın `kendi` arasındaki savaşlarda bile `kadınlar` ve çocukların dışarıda tutulduğu bir gerçekken, PKK mayfanın da ötesine geçti.
Edit
12.09.2015 23:13, world
Milli Görüş'e 26 Milyon Euro'luk DavaAlmanya İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı 26 milyon Euro yolsuzluk iddiasıyla yargılanacak. Köln Eyalet Mahkemesi savcılığın iddianamesini kabul ederek davaya izin verdi.
Mahkeme dava tarihlerini belirliyor. İki hafta içinde dava tarihlerinin açıklanması bekleniyor. Davanın sanıkları Milli Görüş Teşkilatı `eski` başkanı Yavuz Çelik Karahan, Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ve muhasip Ali Bozkurt. Üç yönetici sanık 11.3 milyon Euro kurban bağışı yolsuzluğu, 9.5 milyon Euro imamların sigortalarını ödememekle vergiden kaçınma ve 5.2 milyon Euro vergi kaçakçılığıyla suçlanıyor. `Mahkeme` üç ayrı davayı birleştirdi. Sanıklar nitelikli dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma suçlarından yargılanacak.
15 YILA KADAR
Nitelikli dolandırıcılık suçu Alman `ceza` yasasının 263. maddesine göre 6 ay ile 10 yıl arasında hapis cezası öngörüyor. Vergiden kaçınma suçunun cezası Alman `ceza` yasasının 266 A maddesine göre 5 yıla kadar hapis. Vergi kaçakçılığı konusunda ise Alman Yargıtay'ın kararı var. Bu karara göre 1 milyon Euro'yu aşkın vergi kaçakçılığında `ceza` tecil edilemiyor ve hapis cezası şartı var. Bu durumda bir milyonu aşkın vergi kaçakçılığı en az 2 yıl hapis cezasıyla başlıyor. Sanıkların üç suçtan 15 yıla kadar hapis talebiyle yargılanması söz konusu.
SORUŞTURMA 6 YIL SÜRDÜ
Almen istihbaratının gözetimindeki Milli Görüş Teşkilatı şubelerine Köln Savcılığı'nın talimatıyla 2009 yılı sonlarına doğru `Almanya` çapında baskınlar düzenlendi. Baskınlara bağışlarda dolandırıcılık, zimmete `para` geçirme, imamların sosyal sigortalarını ödememe ve vergi kaçakçılığı şüpheleri gerekçe gösterildi. Almanya'nın 17 kentinde 26 Milli Görüş şubesine düzenlenen baskınlarda çok sayıda belgeye el konuldu. Köln Savcılığı bu belgeler ışığında Milli Görüş hakkında üç ayrı soruşturma başlattı. Birinci soruşturmada 2005-2009 yılları arasında 377 bin kişiden alınan kurban bağışlarının yüzde 30'nun akibeti araştırıldı ve yaklaşık 11.3 milyon Euro kurban bağışının amaç dışı kullanıldığı belirlendi. İkinci soruşturmada ise Milli Görüş Teşkilatı, çalıştırdığı imamların `hastalık` ve emeklilik primlerini ödemeyerek, sigortalara 9.5 milyon Euro zarar vermekle suçlandı. Üçüncü soruşturmanın konusu ise 5.2 milyon euro vergi kaçakçılığı davasıydı. Soruşturma yaklaşık 5 yıl sürdü. Köln Savcılığı üç soruşturma üzerine hazırladığı iddianameyi Köln Eyalet Mahkemesi'ne geçen yıl sunarak, dava açtı. İddianameyi inceleyen Eyalet Mahkemesi davaya izin verdi.
Edit
11.09.2015 18:30, world
Amerikalılar Yalan Söyledi! -Ladin'in Eşi Gerçeği Açıkladı-
Obama'nın, Amerikalı haydutların Şeyh Usame bin Laden'i vurması açıklaması ve sonrasında orada gerçekte neler yaşandığına dair batı medyasında farklı spekülasyonların ortaya çıkmasıyla birlikte demokratik propaganda ve dezenformasyona maruz kalan insanlar, tüm bu hikayelerin güvenilirliğiyle ilgili şüpheye düştüler.
Açıktır ki Amerikalıların arzusu, Şeyh Usame'nin son anlarını O'nun geçmişi ve karakteriyle uyuşmayan son derece olumsuz bir şekilde sunmaktı. Bin Laden'in cesedinin fotoğraflarının ve videosunun yayınlanmasını yasaklayan Amerikalıların, O'nun cesedini İslami kurallara uygun bir şekilde denize gömdükleri iddiası, Amerikalıların yalan söyledikleri şüphesini daha da güçlendirdi.
Belli ki, Şeyh Usame bin Laden'in meskenine yapılan baskın ve O'nun katledilmesiyle ilgili sızdırılan ve röportajlarda, TV Showlarında ve kitaplarda periyodik olarak işlenen "Gizli Bilgiler", gerçeği kesinlikle yansıtmıyordu. En son dezenformatik sızıntı ise, geçtiğimiz günlerde El Kaide liderinin şahsi korumalığını yaptığı iddia edilen Abdüllatif isimli birinin, Bin Laden'in yanından hiç ayırmadığı patlayıcı kemeriyle istişhadi `eylem` yaptığını iddia etmesiydi.
Ancak bu versiyon da yanlıştır ve Şeyh Usame'nin şehadeti hakkındaki gerçeği gizlemek amacıyla yayılmıştır. Peki, Pakistan'ın Abbutabad kentinde 2 Mayıs 2011 günü gerçekten ne olmuştu? Bu soru, Şeyh Usame bin Laden'in şehid edildiği evine yapılan baskın esnasında kendisiyle birlikte olan Yemen asıllı eşi Emel Seda tarafından cevaplandı (bu haberin yayınlanmasından sonra link, Twimail site yönetimi tarafından silindi fakat metin, YouTube'a yayınlandı ve şu ana kadar kaldırılmadı).
Emel es-Seda, Şeyh'in şehadetinin gerçek hikayesini anlattı ve cesedinin ortadan kaybolmasının sırrını ortaya çıkardı: Saldırı başlayıp askerler helikopterlerden atlamaya başladıkları `zaman,` o anda evde bulunan kardeşler onlarla çatışmaya girdiler. Çatışma çok ağır ve sarsıcıydı. Evimize saldıranlar, Amerikan ve Pakistan askerleriydi. Onlar beraber hareket ediyorlardı. O kadar çoklardı ki bir anda hepsi de avluyu ve evi sarmışlardı. Saldırı anında Usame, `kendi` odasındaydı. Derhal bir `silah` aldı ve pencereye koştu. Çatışmanın ilk dakikalarında yüzüne bir mermi isabet etti ve hemen oracıkta şehid oldu(inşallah).
Ve bu, Şeyh için Allah'ın bir lütfu idi. Biraz sonra Amerikalılar, odaya girdiler ve Şeyh'in cansız bedenini buldular. Cesedi alıp evin dışına çıkardılar ve Amerikan `deniz` piyadelerine ait bir helikoptere götürdüler. Helikopter havalandıktan bir müddet sonra çok şiddetli bir patlama oldu. Muhtemelen isabet almıştı. Helikopterin parçaları her tarafa yayıldı. İçindeki herkes öldü ve parçaları etrafa dağıldı.
Aynı şey Şeyh'in cesedine de oldu. Amerikalılar, zaferlerini tüm dünyada kutlamak için O'nun cesedini göstermek istiyorlardı fakat Allah(s.v.t.), onların bu planlarını alt üst etti. Allah, Şeyh'in cesedini bile onlardan aldı. Onlara hiçbir şey bırakılmadı ve bu yüzden, O'nun cesedinin denize gömüldüğü hikayesini uydurmak zorunda kaldılar. Allah, O'nu bu dünyada iken de öldükten sonra da düşmanlarından korudu. Allah O'nun şehadetini kabul etsin ve kendisine cennette en yüksek dereceleri nasip etsin! Bu hikayeye ilaveten şunu da hatırlatmak isteriz ki; Amerikalılar, Abbutabad'daki bu olaydan bir müddet sonra,
Ağustos 2011'de, Fox TV aracılığıyla Afganistan İslam Emirliği'ne bağlı mücahidlerin içerisinde El Kaide liderine yönelik düzenlenen operasyona katılan "6.Tim"e ait bir helikopteri vurdukları bilgisini vermişlerdi. Bu olayda 22 SEAL üyesinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı. Başkan Obama, ölen askerlerin arkadaşlarına ve ailelerine başsağlığı dilemişti. Muhtemeldir ki bu sızıntı, 2 Mayıs 2011 gecesi Abbutabad'da Şeyh Usame bin Laden'in cesediyle birlikte ölen Amerikan askerlerini gizlemek için bir girişimdi.
Edit
11.09.2015 02:02, world
GEBZE’DE NELER OLUYOR?
Gebze’de her geçen gün terörü lanetleme protestoları devam ediyor.Bu akşam da vinç ve kamyonlar sokağa indi..
Gebze’de bu akşam saatlerinde E-5 Karayolu Anibal Kavşağı İstanbul istikametinde `eylem` yapıldı.Ağır vasıta diye tabir edilen vinç ve `kamyon` sürücüleri Karayolunu trafiğe kapattı.Kilometrelerce oluşan kuyruk sonrasında dakikalarca kornolar eşliğinde `terör` ve saldırılar lanetlendi.Daha sonra `araç` ile sürücüler E-5 Karayolu Anibal Kavşağı İstanbul istikametinden olaysız bir şekilde ayrıld
Edit
09.09.2015 23:36, world
`Diyarbakır` Cumhuriyet Başsavcılığı, `HDP` Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında 2 ayrı soruşturma başlattı.
HDP heyeti durduruldu
Açıklamada, Demirtaş'ın bugün yaptığı `basın` açıklamasının `suç` unsuru içerdiği iddia edildi. "Türk milletini, devleti, devletin kurum ve organlarını alenen aşağılamak" suçundan soruşturma izni verilmesi ve dokunulmazlığın kaldırılması talebiyle `Adalet` Bakanlığı'na fezleke gönderildi.
İkinci soruşturmanın gerekçesi ise, "Cumhurbaşkanı'na hakaret, suça tahrik ve `terör` örgütü propagandası yapmak" olarak gösteriliyor.
Başsavcılık'tan yapılan yazılı açıklamada, şöyle denildi:
"09/09/2015 tarihinde `HDP` Eş Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Selahattin Demirtaş tarafından `Diyarbakır` ilinde yapılan `basın` açıklaması içeriğindeki beyanlarının `suç` unsuru içermesi nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığımızca 2015/30431 ve 2015/30432 sayılı soruşturmalar başlatılmakla, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen 2015/30431 soruşturma dosyası "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyet Devletini, Devletin Kurum ve Organlarına Alenen Aşağılamak" suçundan, Türk `Ceza` Kanunu'nun 301/1,4 maddeleri suçundan, Anayasanın 83'ncü maddesi uyarınca "Soruşturma İzni Verilmesi" ve "Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması" talebi ile `Adalet` Bakanlığı'na fezleke ile gönderilmekle, Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen 2015/30432 soruşturma dosyası "Suç İşlemeye Alenen Tahrik Etmek (Türk `Ceza` Kanunu'nun 214/1 maddesi), Cumhurbaşkanına Hakaret (Türk `Ceza` Kanunu'nun 299/1,2,3 maddeleri), `Terör` Örgütü Propagandası Yapmak (3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 7/2 maddesi)" suçlarından, Anayasanın 83'ncü maddesi uyarınca "Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması" talebi ile `Adalet` Bakanlığı'na fezleke ile gönderilmiştir"
Edit
07.09.2015 23:53, world
Dağlıca'da Şehit Edilen 16 Askerin Kimliği Belli Oldu
Dağlıca'da PKK'nın hain saldırısında şehit olan askerlerin kimlikleri ve memleketleri belli oldu.
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi Dağlıca kırsalında PKK'lı teröristler yola yerleştirdikleri patlayıcıları, Dağlıca Tabur Komutanlığı'ndan operasyona gitmek üzere ayrılan askeri iki zırhlı aracın geçişi sırasında patlattı.
Genelkurmay Başkanlığı, yaptığı açıklamada 16 askerin şehit, 6 askerin de yaralı olduğunu duyurdu.
16 şehidin isimleri ve memleketleri şöyle: (Rütbe ve isim/Doğum tarihi/Memleket)
Piyade Kurmay Yarbay İlker Çelikcan / 1976 / Erzurum-Olur
Piyade Çavuş `Tolga` Artuğ / 1991 / Iğdır
Muhabere Uzman Onbaşı Özgür Yatakdere / 1993 / Manisa-Salihli
Piyade Er Adnan `Ergen` / 1990 / Muğla-Seydikemer
Piyade Er Uğur `Yıldız` / 1987 / Tokat-Erbaa
Piyade Er Resul Coşkun / 1992 / `Konya` Kadınhanı
Piyade Onbaşı Fatih Duru / 1988 / Çanakkale-Ezine
Piyade Er Cihan Aksarı / 1988 / Düzce
Piyade Uzman Çavuş Tayfur Hançer / 1990 / Ardahan-Göle
Topçu Uzman Çavuş Tuğrul Köseoğlu / 1987 / Konya-Ereğli
Piyade Er Muharrem Öksüz / 1995 / Konya-Karatay
Astsubay Kıdemli Çavuş Cemre Salih Gözen / 1990 / Mersin-Tarsus
Bakım Üstçavuş Okan Taşan / 1988 / Erzurum-Şenkaya
Bakım Uzman Çavuş Harun Saltalı / 1986 / Kahramanmaraş- Andırın
Bakım Astsubay Çavuş `Deniz` Göçkün / 1992 / Balıkesir-Karesi
Bakım Astsubay Mustafa Özdemir / 1992 / Bilecik-Bozüyük
Edit
07.09.2015 22:59, world
Yarbay 'Şehitlerimi bırakamam' diyerek gitmiş
Dağlıca'daki pusuda şehit olan askerlerin arasında Tabur Komutanı Yarbay İlker Çelikcan da vardı. 39 yaşındaki şehit, geçen hafta 30 Ağustos'ta yarbaylık rütbesine terfi etmişti. Şehit Yarbay geride 2 çocuk bıraktı.
Dağlıca Tabur Komutanı Çelikcan, askerlerinin şehit haberini alınca " Şehitlerimi bırakamam" dedi ve kobra `tipi` zırhlı araçla yola çıktı. Ancak Kurmay Yarbay İlker Çelikcan ve beraberindeki diğer askerler de pusuya düşürüldü.
Hakkari Dağlıca'da şehit olan askerlerden Yarbay İlker Çelikcan'ın, `haber` tabura ulaşır ulaşmaz "Şehitlerimi orada bırakmam" deyip bölgeye gittiği öğrenildi.
Kara Harp Okulu'ndan 1999 yılında mezun olan Çelikcan, bir süre Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yaptı. Bordo bereliyken kurmaylık sınavını kazandı ve geçen hafta da 30 Ağustos'ta yarbaylık rütbesine terfi etti.
39 yaşındaki Yarbayın Bursa'nın `Nilüfer` ilçesindeki evinde yas var. Şehidin Erzurum'un Olur ilçesi'ne bağlı Köprübaşı köyündeki `baba` evi de acı haberle yıkıldı..
Evli ve 2 çocuk babası şehit askerin, eşi Malatya'da `doktor` olarak görev yapıyordu.
Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, `Twitter` hesabından şehit tabur komutanına rahmet diledi. `Eski` İçişleri Bakanı Efkan Ala da şehidin ailesini arayarak başsağlığı dileklerini iletti.
Edit
07.09.2015 15:42, world
DAĞLICA'DA NE OLDU?
Büyük bir çatışma… 400 kiloluk patlayıcı maddelerle tuzaklanmış menfezler… Mayınlı tuzağa düşen zırhlı araçlar…
Ve ardından gelen şehit haberleri… Hala Türk Milleti kaç şehidinin olduğunu bilmiyor çünkü çatışma büyük, `gece` devam eden harekatın sonuçları ancak bugün ortaya çıkacak gibi görülüyor…
Önce şunu bilelim; büyük çatışma demek, ne demek?
Dağlıca olayında iki farklı çatışma yaşandı; ilki, konvoyun mayınlı tuzağa düşürülmesi, ikincisi ise çatışmadaki birliğe takviyeye gelen askerin de çatışmaya girmesi…
Alınan bilgilere göre teröristlerin de Cudi eteklerinden inerek çatışmanın çapını genişletmesiyle durum vahim bir hal almış, dolayısıyla kısmi çatışma büyük çatışmaya dönüşmüştür.
Büyük çatışmada doğal olarak birlikler araziye dağılır. Her unsur `kendi` cephesindeki teröristleri yok etmek için `manevra` yapar. Yani kimin nerede olduğunu bilmek zorlaşır.
Büyük çatışmada yaralanan askerler acil tahliye edildiği için, kimliğini o anda tespit etmek zorlaşır.
Büyük çatışmada şehit düşen varsa, onu arayıp bulmak `zaman` alır.
Büyük çatışmada harekatın sonucunu bir anda vermek mümkün değildir çünkü yaralı askerler değişik hastanelerde, karakollardaki askerler değişik mevzilerde, olası şehitler de vatan toprağının bir köşesine sarılıp sonsuz uykuya daldığı için, birlik yoklamasını çıkarmak almak uzun `zaman` alır.
Asker şehit düşmüştür ancak arazide henüz bulunamamıştır, onu buluncaya kadar aramak zorundasınız. O anda bu askerin şehit mi düştüğü ya da teröristler kaçırdı mı, bilemezseniz, bilemediğiniz için de bir açıklama yapamazsınız.
Şu an Dağlıca’da harekatın devam ettiğini, hava şartlarının çok kötü olduğunu dikkate alırsanız, oradaki komutanlar için “Allah yardımcıları olsun” demekten başka elinizden bir şey gelmez.
12 Eylül 1992’de yaşanan Aktütün çatışması da böyleydi; iki askerimizi tam 36 saat aradık, sonunda vatan toprağının bir köşesine sarılıp sonsuz uykusuna dalıp gitmiş olduğunu gördük. Ama o arada o askerlerimizin ne olduğu yolundaki soruların hiçbirine cevap veremedik; Allah bu acıları kimseye yaşatmasın!
Yani?
Yani Genelkurmay Başkanlığı haklı; Dağlıca’da yaşanılan çatışmanın sonuçlarını bir anda kamuoyuna duyurması mümkün değildi, belki bu akşam sonuçlanabilir…
Biz Türk Milleti olarak şu soruyu acilen sormamamız gerekiyor; Mehmetçik nasıl bu duruma geldi?
İşte Dağlıca’nın yeri:
Haritaya dikkatli bakarsanız, Dağlıca ve Yeşiltaş’ın üç yönde zaten kuşatılmış olduğunu görürsünüz; güneyde Avaşin Barzani PKK bölgesi, güneydoğuda Çarçele PKK yurt için ini ve kuzeyde Cilo Dağı pkk ini.
Bu çatışma olmasaydı da Dağlıca tehdit altındaydı, olsa da…
Buradaki mesele; Avaşin’de kesin terörist varlığı bilinmesine rağmen, bu tehdidin yok edilmesi için HÜKÜMET neden sınır ötesi harekatı yaptırmadı?Ayrıca Cilo Dağı ve Çarçele’deki terörist tehdidi bilinmesine rağmen HÜKÜMET bu tehditlerin yok edilmesi için neden yurt içi özel harekatı yaptırmadı?
SADECE BU NEDENLERLE HÜKÜMET DAĞLICA ŞEHİTLERİMİZİN SORUMLUSUDUR!
Şimdi durum nedir?
Bu akşam muhtemeldir ki Dağlıca’da kaç şehit kaç yaralımız olduğunu öğreneceğiz. Bunun yanında kaç teröristin öldürüldüğünü de öğreneceğiz.
Ardından şehit törenleri gelecek…
Devlet erkanı bu törenlere katılacak…
Ve ardından şehitlerimizin dramlarını okuyup üzüleceğiz, ağlayacağız…
Şimdiye kadar hep böyle oldu…
PEKİ SONRA NE OLACAK?
Bölgedeki tehdit bitti mi? HAYIR!
İşte size pkk `terör` örgütünün yurt dışı inlerini gösterir harita:
Haritaya dikkatlice bakarsanız şu an PKK’nın Hakurk, Basyan, Avaşin veZap inleriyle hala Şemdinli, Çukurca, Dağlıca, Hakkari kuşatma altında.
Öte yandan yurt içindeki dağlık arazilerde teröristlerin geçici inleri var ve bu teröristler hala oralarda.
Bir de buna şehir içindeki adı YDH olan teröristleri ekleyiniz; şu an Doğu ve Güneydoğu hala ağır ve yakın bir tehdit altındadır; siyasetin terörle mücadelesi bırakın pkk’ya darbe vurulmasınU
Edit
07.09.2015 15:15, world
Am Donnerstag den 16. April 2015 beginnt um 6:00Uhr bis 24:00Uhr der 3. bundesweite und der 1. europaweite Blitzmarathon in Hamburg.
Auch dieses Jahrs sind auch wieder Straße in und um Finkenwerder betroffen. Die Polizei steht auf dem Finkenwerder Landscheideweg und auf höhe der Ostfrieslandstraße 91 (Die dortig Schule bzw. gegen über der Aral Tankstelle). Dazu steht die Hamburger Polizei noch auf der Finkenwerder Straße/Köhlbrandbrücke.
Hier nochmal die drei "Kontrollstellen" in und um Finkenwerder:
Finkenwerder Landscheideweg
Ostfrieslandstraße 91
Finkenwerder Straße/Köhlbrandbrücke
Edit
14.04.2015 23:35, world
Papa iki ay önce burada mı iki yüzlü davrandı, bugün orada mı iki yüzlü davranmaktadır?
Tarih 12 `Nisan` 2015. Türkiye Müslümanlarıyla Ermeniler arasında çıkan ihtilaftan bir asır sonra. Yer, Aziz Petrus Bazilikası. Papa Françesko, paskalya günü sebebiyle ayin idare edecek…
Bu, `kendi` inanışlarına göre bir program. Ne var ki burada bir başka niyetin daha olduğu seziliyor. Paskalya, bazilika ve oraya toplanmış Hıristiyanlar bir başka maksada alet edilmekte. Yoksa Ermenistan cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın orada işi ne? Eğer “o da Katolik, bu yüzden ayinde” denirse sorulacak soru bellidir: “Dünyadaki katolik devlet adamı, adı geçen insandan mı ibarettir?”
Yalnızca Serj Sarkisyan Vatikan’da bulunduğuna göre bir plan işletilmektedir. Nitekim `dünya` Ermenileri lideri II. Karekin’in orada olması da bu fikri teyit etmekte.
Papa ayinin hemen başında bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında yirminci asırda ilk soykırıma Paskalya, bazilikain maruz kaldığını iddia etti. Sonra da “bir kötülüğü gizlemek veya inkâr etmek, bir yarayı tedavi etmeden kanamasına müsaade etmektir” dedi… Ermeni diasporasının, bu konuşmayı elde etmek için Vatikan vakfına yüklü bir bağış yapıp-yapmadığını bilmiyoruz. Ama; belli ki 24 `Nisan` yaklaşırken böyle bir paskalya vesile edilerek Katolik dünyasının mânevi rehberinin ağzından Türkiye’yi kınayacak bir çift söz alınmak istenmiş.
Ermeniler o sözü almış oldular…
Bu meselede Ermeni tarafını anlamak mümkün. Bir asırdır bir iddiaya inanmış, onunla bilenmişler. Onlar, tarihî bir ihtilafın taraflarından biri. Papa ise taraf değildir. Bir `din` adamının hukuktan, adaletten yana olması şarttır. Yoksa taşıdığı hiç bir sıfatı hak etmez. Bir kere bir ayinle politik demeç iç içe geçemez. Bir bazilika `mahkeme` salonu değildir. Papa `mahkeme` reisi, papazlar da hakim değil. Diyelim ki öyledir. Papa kendisi için böyle bir vazife ihdas etmiştir. O `zaman` orada kendisine `suç` isnad edilen taraf temsilcisi niye yoktur? Papa, ayinden bir kaç gün evvel neden Türk tarihçileri dinlemedi? Neden sadece 1915’teki mukatelede/karşılıklı vuruşmada ölen Ermenileri andı da Ermenilerin öldürdüğü Türk, Kürt vs Müslümanları yok saydı?
Mezkür şahıs, bu asırdaki diğer soykırımları niçin dile getirmedi? İstilacı batılıların Çanakkale’de 253 bin Müslümanı şehit etmeleri de bir `soykırım` sayılmaz mı? Nazi’lerin Yahudilere yaptığı `soykırım` değil mi? Fransızların Cezayir’de 1.5 milyon Müslümanı katletmeleri 20. Asırda değil de milattan evvel mi oldu? Yahudilerin Filistinli Araplara zulmü soykırımın tâ kendisi değil mi? Ermenilerin Dağlık Karabağ’da Azeri Türklerine yaptıkları şeksiz ve şüphesiz `soykırım` iken Papa bunu niçin konuşmaz? Çinlilerin Şarki Türkistan’da yaptığı nedir? Budist `din` adamlarının Arakan Müslümanlarına yaptıkları `soykırım` değil midir? Beşar Esed’in yaptıklarının adı nedir? Batının Endülüs Müslümanlarına, Afrikalılara, Kızılderililere, Pigmelere, Mayalara yaptıkları soykırımın en insafsızıdır. Papa Françesko bunları hiç hatırlar mı?
Soykırım, vahşi batıya mahsus bir ırk ve `inanç` yok etme usulüdür. Ermeniler, Osmanlı devletinde en sadık azınlık unsuruyken onları kışkırtıp felakete sürükleyen Ruslar ve batılılar olmuştur. Papa, gerçeklerin gizlenmesini istemiyorsa bunları diyeceğine Ankara’nın “biz arşivlerimizi `dünya` tarihçilerine açıyoruz, Ermenistan da açsın!” çağrısına kulak vererek diğer tarafı buna ikna etme yolunu tercih etmeliydi. Böylece bir kan davasının nihayetlenmesine yardımcı olabilir.
Katoliklerin dini lideri, Türklerin `soykırım` yaptıklarına samimiyetle inanıyorsa iki ay evvel Türkiye’ye gelmemeliydi. Ya o gün gelmeyecek veya bugün bu konuşmayı yapmayacaktı. O gün burada mı iki yüzlü davrandı, bugün orada mı iki yüzlü davranmaktadır?..
Edit
14.04.2015 15:50, world
Huffington Post, Türkiye ve Suudi Arabistan'ın Suriye'deki Esad rejimini yıkmak için askeri ittifak kurmaya hazırlandığı iddia ettiHuffington Post'un iddiasına göre, iki ülke konuya ilişkin üst düzey görüşmeler gerçekleştiriyor. Görüşmelere yakın kaynakların Huffington Post'a yaptığı açıklamalara göre, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki müzakereler Katar arabuluculuğunda yürütülüyor.
''TÜRKİYE KARADAN, SUUDİ ARABİSTAN HAVADAN''
Planlanan ortaklık çerçevesinin, Türkiye'nin karadan asker göndermesini, Suudi Arabistan'ın da hava saldırılarıyla destek vermesini öngördüğü iddia edildi.
Haberde, Şubat ayında Washington'a giden Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamid El Tani'nin söz konusu görüşmelerden `ABD` Başkanı Barack Obama'yı da haberdar ettiği belirtildi.
Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmelere katılan bir kaynak, müzakerelerin başarılı bir şekilde ilerlemesi halinde, iki ülkenin `ABD` desteklesin ya da desteklemesin, Suriye'ye müdahale edeceğini öne sürdü.
Edit
14.04.2015 15:44, world
Rize’nin yüksek kesimlerinde bahar mevsimi yaşanırken, beklenmedik `kar` yağışı doğada eşine as rastlanılır bir görsel ziyafet oluşturdu.
Rize’de bahar mevsiminin gelmesi ile `doğa` yeşerip ağaçlar çiçek açarken yüksek kesimlerde etkili olan beklenmedik `kar` yağışı güzel görüntüler oluşturdu. Doğu `Karadeniz` Bölgesi’nde doğal güzellikleri ile dikkat çeken İkizdere İlçesi’nde yeşeren çimenler ve çiçek açan ağaçlar yağan `kar` ile beyaz örtüyle kaplandı. Bu buluşma ise eşine az rastlanılacak manzaraları ortaya çıkardı.
Edit
12.04.2015 20:00, world
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde `kaçakçılık` faaliyetine müdahale eden askerlere, teröristlerce taciz ateşi açıldı.Şemdinli ilçesinde konuşlu 34. Hudut `Tugay` Komutanlığına bağlı askerler, yurda kaçak yollarla getirilen malzemelerin Anadağ köyü yakınlarındaki kayalık bölgeye bırakıldığını tespit etti. Bunun üzerine söz konusu bölgeye giden askerlere, `terör` örgütü PKK üyelerince uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldı. Güvenlik güçlerinin anında karşılık verdiği saldırının ardından teröristlerin bulunduğu bölgeye `top` atışı yapıldı. Saldırıda herhangi bir can kaybı ya da yaralanma olmadığı bildirildi.
Edit
12.04.2015 19:23, world
Selçuk `Aydın` 30 saniyede Selçuk `Aydın` 30 saniyede nakavt etti
Avrupa ve Kıtalararası boks şampiyonlukları bulunan Selçuk `Aydın,` Almanya'nın Bielefeld kentinde Sırbistanlı rakibi Misa Nikoliç'i ilk raunda nakavt etti. `Avrupa` ve Kıtalararası boks şampiyonlukları bulunan Selçuk `Aydın,` Almanya'nın Bielefeld kentinde Sırbistanlı rakibi Misa Nikoliç ile bu akşam saat 22.00’de unvan maçına çıktı.
Bir yıllık hazırlıkların ardından Almanya'nın Bielefeld kentine dönen şampiyon boksörbu akşam çıktığı karşılaşmada rakibi Nikoliç'i ilk roundda 30 saniyede nakavt etti.
Maç sonrası açıklamalarda bulunan Selçuk Aydın;
“Bir yıl aradan sonra hazırlık maçı gibi oldu. Kazanan ve kaybeden oluyor. Hakem bence erken bitirdi. `Biz` bu galibiyetle çok sevinecek bir `insan` değiliz. Bizim hangi ligde mücadele ettiğimizi görsünler. İlerleyen zamanlarda daha güçlü rakipler ile çıkacağız. Burada hazır olduğumuzu göstermek istedik.” açıklamalarında bulundu.
Edit
12.04.2015 13:21, world
İstanbul Adliyesi’nde şehit edilen Savcı Kiraz’ın hâkim eşi Yasemin Kiraz; eşi ile geçirdiği son akşamı anlattı. Kiraz meslektaşlarına o `gece` Çanakkale’yi anlatan “Son Mektup” filmini izlediklerini söyleyerek, "Eşim çıkışta ‘Allah bize de böyle şehit olmayı nasip etsin’ demişti" dediCumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde iki terörist tarafından rehin alındıktan sonra şehit edildi. Tüm Türkiye ardından gözyaşı döktü ama `ateş` yine düştüğü yeri, ailesinin, yakınlarının en fazla da eşi ve iki çocuğunun yüreğini yaktı. Savcı Kiraz ile hâkim eşi Yasemin Kiraz 10 ay önce, geçen haziran ayında HSYK'nın `yaz` kararnamesiyle Gaziosmanpaşa Adliyesi'nden Çağlayan'daki İstanbul `Adalet` Sarayı'na atandı.
Yasemin Kiraz icra mahkemelerinde göreve başlarken, Mehmet Selim Kiraz da Memur Suçları Bürosu'nda görev aldı. Berkin Elvan'ın dosyasına bakan 5'inci savcı olan Kiraz, soruşturması ile binlerce `polis` arasından şüpheli sayısını üçe düşürdü. Arkadaşlarına sık sık “üzerinde büyük bir yük olduğunu” dile getirdiği öğrenilen Savcı Kiraz, 31 Mart Salı günü DHKP-C'li teröristler tarafından rehin alındı. 7 saat 50 dakika sonunda da şehit edildi.
'HİSSETTİM'
Habertürk'ün haberine göre, eşinin rehin alındığı saatlerde adliyede olan Hâkim Yasemin Kiraz o anları; taziye için kendisini evinde ziyaret eden meslektaşları ile paylaştı. Rehin alma olayını `haber` aldığında, teröristlerin `eylem` yapıp, gideceklerini zannettiğini söyleyen Hâkim Kiraz, olayı takip ederken öğlen namazını kaçırdığını, müzakerelerin uzaması üzerine ikindi namazını kıldığını ardından da Yasin-i Şerif ve Kuran okumaya başladığını aktardı. Kendisiyle birlikte yanında bulunan arkadaşlarının da dualar ettiğini söyleyen Kiraz, “Şehit olduğu anı hissettim” dedi.
Eşiyle birlikte olaydan bir `gece` önce Çanakkale Zaferi'ni konu alan “Son Mektup” isimli filmi izlediklerini ve filmden çok etkilendiklerini de anlatan Hâkim Kiraz eşinin çıkışta kendisine “Allah'ım bize de böyle şehit olmayı nasip etsin” dediğini söyledi. Taziyeye giden meslektaşları Hâkim Yasemin Kiraz'ın çok metanetli olduğunu aktardı.
'SON MEKTUP'
Çanakkale `Deniz` Zaferi hakkındaki “Son Mektup” filmi harp günlerinde yazılan ve uzun yıllar sonra adresine kavuşan bir mektubun duygusal hikâyesini anlatıyor. Özhan Eren, senaryosunu yazdığı ve yapım-yönetimini üstlendiği Son Mektup'ta başrolü Tansel Öngel ile `Nesrin` Cavadzade paylaşıyor.
'GÖRÜNTÜ' BAŞVURUSU
Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın hâkim eşi Yasemin Kiraz ile babası Hakkı Kiraz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir dilekçe vererek “rehin” görüntülerinin halen yer aldığı YouTube, Google ve resen tespit edilecek diğer sitelere erişimin engellenmesini istedi. Başsavcılığa verilen iki ayrı dilekçede, `terör` örgütü üyelerinin Kiraz'ın makam odasında çektikleri resimleri kendilerine yakın olan `medya` kuruluşları ile paylaşarak örgüt propagandasını yaptıkları anlatıldı, görüntülerin bazı sitelerde halen yayınlandığı kaydedildi. Dilekçede “Bu görüntüler başta `biz` ailesi `olmak` üzere tüm halkımızı, hatta yabancı `basın` organlarının duyurması sonucu birçok ülke vatandaşlarını derinden yaralamıştır” denildi.
Görüntülere ve haberlere erişimin engellenmesi yönünde nöbetçi hâkimlik kararı bulunduğu hatırlatılan dilekçede, “Buna rağmen resimlere ve haberlere YouTube ve Google sitelerinden çok rahat bir şekilde ulaşılmaya devam edildiğini üzülerek görmekteyiz. Bu siteler, bizlerin ve Türk halkının manevi şahsiyetlerini ve `mahkeme` kararlarını hiçe sayarak vurdumduymaz tavırlarını sürdürmektedirler” ifadeleri kullanıldı. Dilekçede, “Başta ailesi `olmak` üzere kişilik haklarını açıkça ihlal eden ve tüm Türk halkının manevi duygularını inciterek nefretini celbeden ve `terör` örgütünün propagandasını içerir görüntülerin yer aldığı linklere bu mümkün olmadığı takdirde görüntülerin yer aldığı siteye erişimin tamamen yasaklanmasını saygı ile arz ederiz” denildi.
Edit
10.04.2015 00:43, world
BÜYÜK AIRBUS A390 içinde tanıtan düzlem 9.000 `deniz` mili (yaklaşık 16.600 kilometre) uçuşların uluslararası hizmet için hedeflenmiştir. A390 motorları 340.000 £ her aşkın bindirmeler gelişmekte turbofan altı Rolls-Royce ile güçlendirilmiş olacak. AIRBUS yaklaşık 1760 yolcu yolcu yük olacak uçağı çalıştırmak için başabaş noktası göre. gelecekteki `uçaklar` için önerilen özellikleri arasında altı restoran, üç duty free mağazaları, bir diskotek ile bir salon vardır, iki tam boy `film` tiyatrolar, 14 hatlı bowling salonu, su kaydıraklı yüzme havuzu, `düğün` şapel, tamamen işlevsel `sağlık` kliniği, ve bir 11.000 hacim kütüphanesi. İki büyük uluslararası taşıyıcılar zaten `emir` vermiş ve yeni jetleri hizmet başlaması planlanıyor olduğu 2008. geç `yaz` Whoa !!!!!!!!! Cehennem 1760 kişilik bir uçaktan geliyor olması gerekir
Read more at http://sydneyairlines.doomby.com/pages/airbus-a390.html#RLmLQjxUzozumA6q.99
Edit
08.04.2015 22:15, world
Tel-Aviv, Londra, New York şeytan üçgeni belli ki bizim için epey proje hazırlamış durumdaDün sessiz sedasız bir `haber` düştü ajanslara. RAF Milldenhall, RAF Alconbury ve RAF Molesworth kapanıyor.
Üçü de Amerikan üssü ve üçü de İngiltere'de.
Ayrıca aralarında Belçika, İtalya, `Almanya,` `Hollanda` ve Portekiz'in de olduğu ülkelerde toplam 15 Amerikan üssünden çekiliyor Washington. Yani ilk bakışta "Amerika kaçıyor" gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Dünyayı yöneten ÜST AKIL kabuğuna mı çekiliyor?
Küresel Güçler Washington'u ETKİSİZ ELEMAN haline mi getiriyor? Bu soruları sadece ortaya çıkan fotoğrafa bakarak cevaplamaya kalkarsak tereddütsüz "EVET" demek mümkün.
Pentagon'un yılda "500 milyon dolar tasarruf yapacağız" şeklindeki bahanesi de "KAÇIŞ" habercisi gibi karşımızda sırıtıyor. Ancak kazın bir de ayağına bakmak lazım. İşte maalesef hiç yapamadığımız da bu!!!
Amerika kaçmıyor, savaşın şeklini değiştiriyor.
Yıllarca bu projeye yatırım yaptılar. Afganistan'a girdiler, sayelerinde EL-KAİDE doğdu. Irak'a girdiler, sayelerinde IŞİD dünyaya geldi. Ortadoğu kan gölüne döndü, etrafında hatta çok uzağında olanlar bile etkilendi. Şimdi kucaklarında iki tane SAVAŞÇI çocukları var. Kıtalararası `uçak` kaldırmaya, masraf yapmaya, Amerikan askerlerinin artık ölmesine lüzum yok.
2015 yılını milat ilan ettiler. `Televizyon` programlarına en ünlü analizcileri, CIA'ya çalışan dünyaca ünlü gazetecileri sürüyorlar. "2015 çok hareketli geçecek. Dünyada yeni haritalar çizilecek" diye yaygara yaptırıyorlar.
Amerika'nın işine gelmeyen liderlerin bu yıl içinde halledileceğini ilan ediyorlar.
Hem Avrupa'daki üslerini kapatıp, binlerce askerini çekeceksin hem de istediğini "TIK" diye halledeceksin... Peki bu nasıl olacak?
Dedik ya ellerinde EL-KAİDE ve IŞİD gibi gözünü budaktan sakınmayan iki savaşçı `evlat` var diye. Suudi Arabistan'a bu iki çocuğu sopa olarak gösterip "Gönderirim ha üzerinize" dersin, petrol fiyatlarını düşürürsün... Petrol fiyatları `düşünce` en büyük üreticilerden `Rusya` batma noktasına gelir.
Putin'i minicik Suudilerle halletme rüyasını gerçeğe yaklaştırırsın. Hatta bu öyle bir `silah` ki, yıllardır halledemediğin Küba'nın devrimci Castro'sunu bile hizaya getirip Washington'a yaklaştırırsın. Çünkü EL-KAİDE ve IŞİD sopasıyla tehdit ettiğin Suudi Kral sayesinde düşen petrol fiyatları üretici-satıcı Venezuela'ya da diz çöktürmüştür.
Venezuela Küba'ya yıllardır bedava petrol vererek Castro'yu sübvanse etmekte, rejimin ayakta kalmasını sağlamaktadır.. Fiyatlar `düşünce` zarara uğrayan Venezuela'dan petrol yardımı kesilir... `Biz` de televizyonlardan büyük şovlar eşliğinde "Aaa `ABD` ile Küba barıştı" diye bakarız. Bizim solcularımızdan "Yaşasın `dünya` barışı" diyenler bile çıkabilir.
Avrupa'da, Paris'te yaşananların arkasında da hep bu ÜST AKIL var.
Avrupa'ya diz çöktürmek istiyorsan, savaşçı evlatları Paris'e sürersin... Almanya'da, İsviçre'de, Avusturya'da da camiler yaktırırsın. Hristiyan-Müslüman savaşına çanak tutarsın...
Müslümanları Avrupa'da hallettirir, göçe zorlarsın.
Çıkan kaoslardan, yıkımlardan ve yangınlardan Yahudi baronlara ve ülkene tek mermi atmadan milyar dolarlar kazandırırsın.
İstediğini de Washington'a bağlarsın.
İsrail'i rahatlatırsın.
Kaoslardan beslenip, enerji hatlarına inen ve Amerika'yı ahtapot gibi saran üst akıl işte bu mermisiz silahı keşfetmiş durumda.
Dünyanın her yerinden binlerce askerini çekip, üslerini kapatmaya hazırlanırken, CIA beslemeli gazetecilerine "Yeryüzünde yeni haritalar çizilecek" diye bağırtmanın altında bu yatıyor. Adamlar onun için" 2015 çok hareketli geçecek" diyerek kendinden emin olmanın doruk noktasına çıkıyor. `Gezi` olaylarının kokusunu alıp Tünel'deki cafelerde o dönemde `kamp` kuran PULİTZER ödüllü bir Amerikano da ekranlara çıkıp aynı sözleri haykıranlardan.
"Türkiye'nin alacağı kararlardan bir gün sevinip, ertesi gün üzülen `olmak` istemiyoruz artık" diyerek de ekliyor.
Yani bağlı olduğu ÜST AKLIN 2015'te Türkiye'yi de ihmal etmeyeceğine işaret ediyor pervasızca.
Tel-Aviv, Londra, New York şeytan üçgeni belli ki bizim için epey proje hazırlamış durumda.
Pervasızca ve fütursuzca saldıracaklar.
Önemli olan `biz` ne yapacağız?
Mersin'de birileri çocukların eline `para` verip bayrak yaktırdığında birbirimize mi gireceğiz? "Yeni haritalar" çizenlere cetvel mi olacağız?
Evlatlarımızı iki ağaca sokaklara mı teslim edeceğiz? Oyunlara mı geleceğiz?
Yoksa `oyun` bozan mı olacağız?
Ne?
Edit
05.04.2015 17:03, world
Artık giderek içimizdeki YABANCILARI daha net göreceğiz! Düne kadar sadece bize benzeyenleri görürdük! Çok kez de tanımazdık! Ama şimdi hem bize benzeyenleri hem de benzemeyenleri göreceğiz! OKMEYDANI’ndaki aramalarda yani yapılan baskınlarda BİR İNGİLİZ AJAN ele geçirildi! Büyük ihtimal gazeteler ve televizyonlar bunu görmeyecekti! Ama ben söylemek istedim!
Dün burada “ÖNEMLİ İSTİHBARAT NOT’larım var” dedim! Hatta “Birkaç güne kadar da yazarım!” sözü verdim! Ama Bekir Hazar’la yaptığımız toplantıdan sonra bu NOT’ları YAZ-BOZ’a taşımaya karar verdik! Yani bu hafta YAZ-BOZ’da hiç bilmediğimiz çok özel İKİ NOT izleyeceksiniz! İzlerken de devletinizle ve milletinizle gurur duyacaksınız! Gözyaşı dökerken mutlu olacaksınız! Ve kesinlikle ve kesinlikle “İyi ki bu memleketin çocuğuyum!” diyecekseniz…
Gelelim bugünkü NOT’larımıza…
Neler var neler…
Yazıya başlarken Okmeydanı’ndaki aramalarda yakalanan İNGİLİZ’den sözettik! Önceden bunlara elimizi süremezdik! Şimdi elimizi attığımız gibi yakasından tutup alıyoruz! Peki bu kadar mı?
Değil elbette!
Şimdi Suriye’ye gidelim…
YPG güçlerine, IŞİD’e bakalım… İçeride ne olduğunu anlamamız için hemen yanıbaşımızda ne olup bittiğini eksiksiz olarak bilmek durumundayız!
Neyse… Uzatmayalım…
ADI: KONSTANDİNOS ERİK SCURFIELD …
Bu arkadaşın annesi Yunan babası ise İngiliz… Uzun `zaman` önce kılık kıyafetini değiştirip Irak üzerinden Suriye’ye geçti! YPG kampına katıldı…”IŞİD vahşetine karşı Kürtler’i yalnız bırakamam!” diyerek… Sanki IŞİD’te İNGİLİZ yokmuş gibi… YPG’de YABANCI SAVAŞÇILARDAN oluşan bir TABUR vardı! İsmi de ROJAVA’nın ASLANLARI’ydı… Bizim ERİK bu ekibin altın çocuğuydu! Nedeni çok iyi eğitimli olmasıydı! Kendisi buraya gelmeden önce İngiliz Kraliyet Donanması’ndaydı! Çok bilinen bir askerdi! Çünkü özellikleri onu MI6’e kadar taşımıştı! Zaten İngilizler DENİZCİLERİNİ ne hikmetse MI6’e bağlamayı çok severdi! `JAMES BOND` karakterini meydana getiren IAN FLEMING de denizciydi! Erik de denizci ve ajandı! Kürtlerle birlikte IŞİD’e karşı savaşıyordu! Manchester doğumlu Erik bulundukları yere düşen `TOP` MERMİSİ nedeniyle can verdi! HASEKE’nin TELBERAK Köyü’nde Kürtler için savaşırken hayatını kaybetti yani… Cenazesi UNION JACK (Birleşik Krallık Bayrağı) ve YPG bayrağının sarılı olduğu tabutla kaldırıldı! İşin en `ilginç` tarafı Erik’in kod adıydı!
Kürtler ona KONSTANDİNOS isminden dolayı KEMAL ismini vermişti! Tabutunda böyle yazıyordu! Garip! Ama daha da garibi Çağlayan’da SAVCI kKiraz’ı şehit edenlerin Konstandinos’un memleketi olan Yunanistan’dan `emir` almasıydı! Lavrion kampından gelen telefonla katiller tetiği çekiyor ve savcıyı şehit ediyordu! Peki sizce BORÇ içinde yüzen Yunanistan’ın bize bu operasyonu yapacak gücü var mıydı!
Elbette yoktu!
Kim onları ayakta tutmak için `PARA` VERİYORSA kampları yaşatan ve Türkiye’ye sorun taşıyan da onlardı! Hem DHKP-C’de, hem YPG’de, hem IŞİD’de bunlar ve kullandıkları adamlar vardı! OYUNU kurup bölgeyi `ateş` çemberine alacaklar ve Türkiye’yi durduracaklardı! Geniş düşünün ve rolleri dağıtın! İngilizler bir yandan IŞİD’e adam yağdırıyor bir yandan da etkili ajanlarını KÜRTLER’in yanına sokuyordu! Kim kazanırsa kazansın onlar kazanacaktı!
Haksız mıyım!
Türkiye’de 45 şehir saat 10:36’da karanlakta kaldı! `Saatler` 12:36’yı gösterirken şehit savcımız kiraz rehin alındı! Teröristler saat 15:36’ya kadar süre tanıdı! Yukarıda yazdım! Bu adamlar en ince ayrıntıya kadar düşünüp `oyun` kurardı! Türkiye’ye de önceki gün böyle bir akılla gelip saatlerin sonundaki 36’yı görmemizi istediler! Dün 36 ile ilgili yorumumu yaptım! Osman Gazi ile başlayıp Vahdettin ile biten 600 yılda 36 Padişah vardı! “37’ncisi olan Büyük Türkiye’ye izin vermeyiz! demek için savcıyı şehit ettiler” dedim! Dün bir dostum arayıp ilave yaptı!
“36 rakamıyla verilmek istenen mesaj birden fazla olabilir. `Saatler` ve arasındaki `zaman` dilimleri hiç bir tereddüte yer bırakmayacak kadar özenle seçilmiş ve dikkat çekici. Birinci mesaj Padişahların sayısı… İkinci mesaj ise yani 12:36 çocuğun doğumu! Bir çocuk ana rahminde 36’inci haftada `doğum` pozisyonu almaya baslar. 36’ınci haftadan sonra ise `doğum` süreci baslar… Kurşunlarla bize 37’yi göremeyeceksiniz denildi!
Bence asıl ilginci son saat olan 15:36 idi! Bakın 15:30 ya da 16:00 değil! Tam 15: 36… İngilizce’de kullanılan LATİN alfabesi üzerine kurulmuş bir KODLAMA biçimi vardır! Adı ASCII’dir! Bu alfabeye girip baktığınızda karşınızda 36’ıncı karakter olarak çok `ilginç` bir şey bulursunuz!
$… Yani DOLAR…
Yani tetiği çektirenler iki terörist üzerinden “Sakın Türkiye’ye kurduğumuz `PARA` DÜZENİNDEN ÇIKMAYA KALKMAYIN! Bunun bedeline çok ağır ödersiniz! Bu uyarımızı da yabana atmayın!” mesajı veriyordu! Yani FAİZ LOBİSİ kurşunlarla işbaşındaydı! Yani üç saatle, BAŞKANLIKTAN, BÜYÜK TÜRKİYE’DEN vazgeçin, FAİZ LOBİSİNE de sakın al atmayın diyordu!”
Haksız mı?
Geçtiğimiz günlerde bir gazetede `hadi` ismini söyleyim HÜRRİYET’te çok kısa bir `haber` vardı! `Haber` kısa olmakla beraber gazetenin en görülmeyecek bir yerindeydi! Arasan bulamazdın yani! Ama ben aramaya bayılırdım! Gazeteleri yine öyle dikkatli bir şekilde okurken iç sayfalardaki bu `haber` gözüme battı! BALYOZ’dan içeri alınan komutanlardan biri çok önemli bir işadamıyla beraberdi! Komutan cezaevindeki maketlerini bir müzede değerlendiriyordu! Bunda anormal bir durum yoktu! Ama ben nereden tanıştıklarını çok merak ettim! Bir işadamı, komutanın önünüde KOMUTAN gibi yürür müydü! Bilemedim! Bağlantıyı da çözemedim! Ama dikkatimden de kaçmadı! Bir `ilişki` vardı ama `biz` bilmiyorduk! Belki yakında bunlar da ortaya çıkardı! Kim bilir! Burası Türkiye…
Haksız mıyım!
Çağlayan Adliyesi’ndeki saldırıdan sonra pek çok `gazete,` teröristlerin örgüt bayrak ve flamalarını yayınladı! Yasadışı bir örgütün ve Türkiye karşıtı güçler tarafından kullanılan yapının İŞARETLERİ, AMBLEMLERİ ve BAYRAKLARINI yayınlamak bir anlamda aslında içeriden operasyona devam etmek demekti! Katiller ayrı, örgütü ayrı tutmak durumundaydık! Önceki gün Amerika’da hiç konuşulmayan bir saldırı gerçekleşti! `ULUSAL` GÜVENLİK AJANSI’na yani NSA’e iki siyahi genç saldırdı! Amerikalılar bilmese de bu gençlerin arkasında FRANSIZ GİZLİ SERVİSİ vardı! Amerikan Devleti bir tek kare vermedi! Kimse yayınlayacak bir şey bulamadı! Bulsaydı orası Amerika değil `Fransa` olurdu! Böyle ince ve önemli bir ayrıntı vardı!
Haksız mıyım!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son `Avrupa` gezisinde `Romanya` Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki karşılama töreninin ardından `Romanya` Cumhurbaşkanı Iohannis ve eşi Carmen Iohannis ile bir araya geldi. Tam bu sırada AP yani Associated Press devreye girdi! Erdoğan’ı kötü, olumsuz, negatif, barış karşıtı kısacası her türlü kötülüğün gelebileceği bir `insan` gibi GÖSTERMEK adına deklanşöre bastı! Elde edilen ERDOĞAN KARE’sini yaydı! Yayınlanmaması gereken bir fotoğraftı. Servis edilmemesi gerekiyordu! Ama yayıldı! Bir `fotoğraf` karesi üzerinden ALGI OLUŞTURULDU! Erdoğan’a bunu yapanların arkadaşları Amerika’da boş mu duruyordu? Elbette hayır!
Reuters ve Ipsos `internet` üzerinden “Amerika için en büyük tehdit kim?” anketi yaptı! Çıkan sonuçlarda ne Putin, ne Esad, ne El Kaide ne Çin ne de başka bir figür tehlike değildi! Tek tehlike vardı o da BAŞKANIN KENDİSİ! Peki bu anketin karşısında Beyaz Saray ne yaptı?
Sadece sustu!
Haksız mı!
Edit
05.04.2015 13:15, world
Bir AKIL bizi "yardımcı kaptan normal değildi ve intihar etti"ye inandırmak istiyordu!
Aslında bazen NOTLAR şeklinde yazmak istiyorum!
Gözüme batan kısa kısa ama çok önemli şeyleri! Ama yapamıyorum! Elim gitmiyor!
Bir parantezi açıp içini tamamen doldurmak istiyorum! Doğru mu bilemiyorum! Bugün üç NOT yazmaya çalışacağım!
Bakalım beğenecek misiniz?
Barcelona'dan Düsseldorf'a giden Germanwings uçağı ALPLER'de düştü! Anında `magazin` dünyayı kapladı!
Karakutu açılmadan `dünya` medyası KOKPİTTE yaşananları sayfa sayfa yazıyordu! Hikaye hayal gücünü zorlayan cinstendi!
En çok konuşulan ve satın alınan "Kaptan pilot tuvalete çıktı! Ancak sorunlu olan ikinci kaptan 'kahrolası aç şu lanet kapıyı' demesine rağmen kaptana şifreli kapıyı açmadı! Ardından da `uçak` dağa çakıldı!
Yani psikopat biri kaptan olarak Lufthansa'nın alt kuruluşunda uçuyordu!
Ve 150 insanı ölüme götürüyordu!
İşlerinde eksik bırakmayan Almanlar, yazılan bu senaryoya inanmamızı istiyordu!
Herkes inanıyor
Çünkü ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI'na karşı çıkanların başında ALMANLAR geliyordu!
Kötüleseler de THY'ye göz koyan ve ortak `olmak` için kapı aşındıran da kendileriydi! KÜRESEL OYUNDA yeni bir hamle görmek istemeyen `ALMANYA` (Lufthansa) Türk Hava Yolları ile ortak `olmak` için çok uğraştı! Ama bizimkiler kabul etmedi!
Ayda 10 bin Euro (yaklaşık 30 bin lira) kazanan birinin dağa çakılması, kapıyı kaptana kapatması, psikolojik sorunlarının olması, kardeşi ya da kuzeninin IŞİD'e katılmış olması gibi onlarca senaryo yazıldı!
Bir AKIL bizi "yardımcı kaptan normal değildi ve intihar etti"ye inandırmak istiyordu!
Tek suçlu yardımcı kaptandı! Şirketin hiçbir hatası ve günahı yoktu! Eğer mümkün olursa bir de MÜSLÜMAN TERÖRİSTE bağladılar mı konu kapanıp gidecekti! Öyle ya nasıl olsa her türlü oyuna geliyorduk düne kadar!
Onlar bu yalanları ortaya atarken BİRİLERİ de boş durmuyordu!
Gerçekten önemli hamleler yapıyordu!
Özellikle son günlerde THY uçaklarında garip garip notlar bulunmaya başladı! Kiminde C-4 yazıyor, kiminde ise doğrudan "uçak düşecek" ifadesi yer alıyordu!
Kabin ekipleri artık şaşırmıştı! İstanbul-Tokyo seferini yapan `uçak,` tuvaletteki `ilginç` bir NOT yüzünden geri dönmek zorunda kaldı!
Riski kimse göze alamazdı! Yazılanlar gerçek olduğu an kimse bunun altından kalkamazdı! `Uçak` geri döndü!
İç hatlarda da buna benzer şeyler olurken dün yine `ilginç` bir gelişme oldu!
İstanbul- Sao Paulo seferini yapan `dev` THY uçağı BOMBA notu nedeniyle FAS'a acil iniş yapmak zorunda kaldı! Bir NOTLA iki kuş vuruluyordu! Hem `uçaklar` hemen geri dönüyor ya da ilk istasyona iniyor hem de KÜRESEL `MARKA` zarar görüyordu!
Bakın; son iki olay yani İSTANBULTOKYO-SAO PAULO seferleri THY'nin uzak uçuşları ve önemli NOKTALARDI!
Yani BÜYÜK olma iddiasındaki Türkiye'nin büyük hamlesiydi! Belli ki bu birilerini çok ürkütüyordu! `Kendi` uçakları dağa çakılınca Lufthansa'nın yerini THY'nin doldurmasından korkuyorlardı!
Kavga büyüktü!
THY'nin de bu boşluğu doldurmaması için HAVADA KALMAMASI gerekiyordu!
Bunun için NOTLARLA geliyorlardı! Ve `uçaklar` hemen iniveriyordu! NOTLARI bırakanlar ayrıca gerekirse sizi de "DÜŞÜRÜRÜZ!" diyordu!
Ama şimdilik sahte notlarla yetiniyorlardı! Aslında bize de dolaylı yoldan "Germanwings olayını artık yazmayın!" demek istiyorlardı!
Belki inanmayacaksınız ama DÜNYADA bu senaryoya inanmayan sadece bizdik!
Aklımızın almadığı bir şeye zorla inanacak değildik! Oyunu biliyor ve ülkemizin yanında yer alıyorduk! Ama bunları yazması gereken MERKEZ `MEDYA` ses çıkarmıyordu! Merkez olarak orasını belirledikleri için bunu anlıyorduk! Ama ben de NOT düşmek istedim! THY'nin büyümesinden rahatsız olanlar her kimse NOTLARI bırakıyor ve havada operasyon yapıyordu!
Marka zarar görüyor ve inciniyordu! Dünyanın TÜRKİYE ve TÜRKLER'den uzak durması isteniyordu!
Eeeee AFRİKA'da 40 noktaya uçarsan olacağı buydu!
Üstelik bir de `Asya` ve Ortadoğu'nun buluşma ve aktarma merkezi İSTANBUL olacak dediğinde saldırılar daha da anlamlı oluyordu! Ne dersiniz ? Haksız mıyım?
Dedim ya NOT şeklinde yazmak aslında heyecanlandırıcı! Kıyıda köşede kalacağınızı bildiğiniz haberleri açıyor ve büyütüyorsunuz! Kolay değil ama adrenalini yüksek bir iş! Alın size ikincisi...
Dünyada `savaş` olduğunu ve kimin kimle mücadele ettiğini biliyorsanız işiniz kolay! Bir; buna kafa yoran çok yok! İki; bilse de yazacak mecra yok!
Ben şanslıyım! Elimi tutan yok aksine TEŞVİK var!
Dün öğleden sonra Amerika'dan bir `haber` geldi!
Haber ilginçti!
Amerika'nın `Ulusal` Güvenlik Ajansı'na yani diğer adıyla NSA'ye silahlı saldırı düzenlenmişti! Maryland Fort Meade'deki merkeze yaklaşan iki saldırgan, `eski` bir `araç` içinden kurşun yağdırdı! İki `polis` yaralandı! Belki de öldü açıklanmadı!
Bilemiyorum!
Artık `DEV` GÜÇLER `terör` üzerinden mesaj veriyordu! Tetiği çekenler istihbarat elemanlarıydı ancak görüntü teröristti!
Bu saldırıda çok önemli bir detay işin arkasındaki mesajı ve kimliği açık ediyordu! Gidelim CHARLIE HEBDO'ya! Paris'in göbeğinde CIA, Rothschildler'in sahibi olduğu dergiyi basıyor hem `polis` hem karikatürist toplam 12 kişiyi katlediyordu!
Neden?
Çünkü Fransız DIŞ İSTİHBARAT BİRİMİ Direction Generale de Securite Exterieur (DGSE), Ferguson'da siyahileri ayaklandırıp Amerikan polislerin kafasına sıkıyordu!
Sıkanlar Fransız ajanıydı!
Ama bizler `kendi` halinde haksızlığa uğrayan siyahi `gençler` olarak görüyorduk!
Afrika'daki PAYLAŞIM SAVAŞI görünmeyen büyük savaşı getirmişti! CIA'da, Paris'te intikamını almıştı! Paris'teki SALDIRI AK-47 Kaleşnikof silahlarıyla gerçekleştirilmişti!
Dün NSA'ye yapılan saldırıda zarar görenler hangi kurşunu yemişti?
Evet!
Bildiniz! AK-47 Kaleşnikof! Yani dünyada TESADÜF yoktu!
Herşey plan dahilinde işlerdi!
Cevap aynı silahla verilmişti!
Yeter ki görebilelim!
Haksız mıyım?
Dün başka `ilginç` `haber` Yeni Şafak'tan geldi!
Malum yapının başındaki ismin MASON olduğu söylendi!
Belgeleriyle! Nasıl olsa gerçeklerin ortaya çıkma gibi kötü bir özelliği var.
Yakında anlarız.
Ancak, beni takip edenler bilir hatırlar! HSBC bankasını yazdım!
Sahiplerini anlattım!
Logosundaki işaretin 33. DERECE MASONLARDA olduğunu ve oradaki KUM SAATİNİN de bir gazetenin logosunda olduğunu aktardım! Aradaki bağlantıyı not düştüm.
İnanın kimseye bir kastım yok!
Olamazda!
Sadece gözden kaçanları yazmaya çalışıyorum! Bu milletin aklıyla alay edenlere "Bizi hafife almayın!" demek istiyorum!
Bunları yazdığım için kimseden bir beklentim yok! Aksine düşman kazanıyorum!
Hem de bol bol...
Ama 16 DEVLET kurmuş bir milletin çocuğu olarak bunlar ağrıma gidiyor!
Gazetenin yayınladığı belgeler doğru mu değil mi bilemem! Malum kişi mason mu, değil mi hiç fikrim yok.
Ama şunu biliyorum ki bu ülkede TAPINAKÇILAR var! ÜST DÜZEY TAPINAK ŞÖVALYESİ var!
Sol ya da Sağ! İsim veremem! Ama büyük `oyun` için büyük oyunculara gerek vardır! Ha bu arada malum yapının şirketlerine ve logolarına bakın!
Garip bir şekilde masonik göndermeler göreceksiniz.
Onlar görmediğimizi sanıyor!
Haksız mıyım?
NOT: Bütün bunların ortaya saçılacağı bilindiği için mi HSBC'nin Türkiye'den çıkacağı yayıldı!
Edit
01.04.2015 01:07, world
İstanbul Adliyesi'nde teröristlerce rehin alınan ve operasyonun ardından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Kiraz'ın hayatını kaybettiği bildirildi.
İSTANBUL
İstanbul İl `Sağlık` Müdürü Selami Albayrak, İstanbul Adliyesi'nde teröristlerce rehin alınan ve operasyonun ardından ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan 46 yaşındaki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Bürosu Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın bütün müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği bildirdi.
Albayrak, Florance Nightingale Hastanesi'nin önünde gazetecilere yaptığı açıklamada, Savcı Kiraz'ın çok ciddi yaralanmalarla hastaneye getirildiğini belirtti.
Cerrahi ekibin ve hekimlerin bütün müdahalelerine ve girişimlerine rağmen bir görev şehidi verildiğini bildiren Albayrak, "Ne yazık ki Sayın Savcımızı kaybettik, milletimizin başı sağolsun. Bu konu hakkında verebileceğimiz bilgiler şu anda bundan ibaret. Geri döndürmek için yapılan çalışmalardan ne yazık ki muvaffak olamadık ve şehit verdik" dedi.
İstanbul `Bilim` Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çavlan Çiftçi de bir gazetecinin "Savcı Kiraz, başından mı yaralanmış?" sorusuna şu karşılığı verdi:
"Evet, ateşli `silah` yaralanması. Hem baş hem göğüste. Geldiğinde ateşli `silah` yaralanması, baş ve göğüs bölgesinde mevcuttu. Tamamen solunumu ve kalbi durmuş durumdaydı. Bütün ekibimiz her şeyiyle bütün müdahaleleri yaptı. Ama ameliyathanede her türlü müdahaleye rağmen maalesef şehit verdik."
"Geldiğinde durumu nasıldı?" sorusunu Çiftçi, "Geldiğinde hayatını kaybetmişti. Solunumu, kalbi tamamen durmuştu. Hiç bir hayati fonksiyonu yoktu" diye yanıtladı.
Çiftçi, "Savcı Kiraz, saat 20.50 sıralarında geldi ve 21.55'te kaybettik. Ama geldiğinde zaten kaybetmiştik. Bir saat boyunca müdahale ettik. Cerrahi müdahalemizi yaptık. Hem beyin hem göğüs hem toraks bölgesi hem pil taktık... Tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Zaten bütün ekibimiz burada hazır bekliyorduk bu menfur olaydan ötürü. Savcımızı hemen aldık, maalesef tüm çabalara rağmen kaybettik" ifadelerini kullandı.
Bu arada, hastaneye aralarında Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun'un da bulunduğu bazı başsavcıvekilleri, hakim ve savcılar da geldi.
Savcı Kiraz'ın öz geçmişi
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, 1969'da Siirt'te doğdu. `Mersin` İmam Hatip Lisesi'ni bitiren Kiraz, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Kararnamesi ile 2010'da Osmaniye'den Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığı'na atanan Kiraz, 4 yıl burada çalıştıktan sonra geçen yıl HSYK'nın `yaz` kararnanemesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçlar Soruşturma Bürosu'nda görevlendirildi. İki çocuk babası Kiraz'ın, eşinin de İstanbul `Adalet` Sarayı'nda hakim olarak görev yaptığı öğrenildi.
Savcı Kiraz, yaklaşık iki aydır `Gezi` Parkı eylemleri sırasında Okmeydanı'nda gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaralanan ve 269 gün hastanede komada kaldıktan sonra 11 Mart 2014'te hayatını kaybeden Berkin Elvan'ın ölümüne ilişkin soruşturma dosyasına bakıyordu.
Edit
01.04.2015 00:12, world
The A320 Airbus was carrying 133 passengers and five crew. A total of 23 were taken to hospital for observation and treatment for minor injuries.
Flight AC624 from Toronto arrived shortly after midnight (04:00 GMT) and reportedly hit a power pylon after landing.
There were stormy conditions at the time, with snow on the ground.
Power at Halifax Stanfield International Airport was knocked out but Nova Scotia Power says that it has been restored.
Passengers said the plane skidded on its undercarriage before coming to a stop.
Randy Hall told Associated Press: "We were just coming in to land and there was a big flash. The plane came down, bang! It jumped up in the air again."
Businessman Mike Magnus told the agency: "It was so chaotic at the time. I'm pretty sure the landing gear broke. The engine on my side popped off."
Passengers were taken from the plane immediately but had to stand on the tarmac in the snow until buses arrived.
Eighteen of the people taken to hospital have already been released.
Peter Spurway, a spokesman for Halifax Stanfield, said two people had required "urgent care".
Edit
30.03.2015 00:43, world
Frankfurt sabah saatlerinden itibaren `savaş` alanına döndü. `Avrupa` Merkez Bankasını `protesto` eden kalabalığa Alman polisi sert müdahale etti. Olaylarda çok sayıda `araç` yakılırken 500'ün üzerinde yaralının olduğu belirtildFrankfurt'taki gösterilerde birkaç saat içerisinde tam 350 gösterici göz altına alındı. Uluslararası `haber` ajansları, `polis` araçlarının ateşe verildiği görüntüleri servis ederken, göstericiler durumun medyaya yansıyandan daha vahim olduğunun altını çiziyor.
Eylemi görüntülemeye çalışan Lidia Pedro adlı `kadın` gazeteci, Alman polisinin habercilere saldırdığını söyledi. `Twitter` hesabından olayları anlatan `kadın` gazeteci,“Frankfurt’ta `polis` basına saldırıyor, nerede `basın` özgürlüğü” mesajını paylaştı.
GÖSTERİCİLERE SERT MÜDAHALE
Sokaktaki kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz, boya ve tazyikli su kullanan Alman polisi, birkaç saat içerisinde uyguladığı sert yöntemlerle tam 350 göstericiyi göz altına aldı. Çok sayıda `araç` yakılırken 500'ün üzerinde yaralının olduğu belirtildi.
Alman medyası da polisin sert müdahalesini görmezden geldi. Bild gazetesi manşetinde yanan `polis` araçlarını ve maskeli göstericileri yayınladı, “yakıp, yıktılar” ifadelerini kullandı.
Alman basını gibi uluslararası `haber` ajansları da Frankfurt’ta sadece göstericilerin `polis` araçlarına yönelik eylemlerini servis etmeyi tercih etti.
Avrupa Merkez Bankasının karargahı Frankfurt’ta bulunuyor. Bugün ise 13 milyar dolar maliyetle tamamlanan yeni merkez binasının açılışı yapılacak. Almanya’da `kapitalizm` karşıtı gruplar, `Avrupa` Merkez Bankasına şiddetle karşı çıkıyor.
Hem Almanya’daki ekonomik şartlar hem de hükümetlerin halka yönelik sık sık uyguladıkları kemer sıkma politikaları Avrupalıları sokağa sevk ediyor.
Almanya Frankfurt’taki `Avrupa` Merkez Bankası binasının açılışı da, ekonomik şartların ağır olduğu ve kemer sıkma politikalarının uyguladığı bir dönemde, yüksek maliyeti nedeniyle, halkın tepkisini çekiyor.
Aslında sadece `Almanya` değil son dönemde Avrupa’da bir çok başkentte hükümetler karşıtı gösteriler düzenleniyor.
Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’te geçtiğimiz Pazartesi günü binlerce kişi ekonomik şartlar nedeniyle hükümeti istifaya çağırdı.
Aynı gün Fransa’nın başkenti Paris’te hükümetin `sağlık` reformunu `protesto` eden doktorlar, hükümetin istifasını isteyerek, gösteri düzenledi. Paris’te geçen hafta da çevrecilerin protestosu vardı, iktidar karşıtı gösteride Fransız polisi, eylemcilerin üzerine `köpek` salmıştı.
Edit
19.03.2015 02:20, world
Kazakistan gezisi, `Rus` İstihbarat Teşkilatı ile yapacağı toplantılar da dâhil birçok programını iptal ederek ortalıktan kaybolan Putin'in Umre’ye gittiği ortaya çıktı. `Rus` halkı bir hafta önce Müslüman olduğu iddia edilen liderleri Putin’in nereye kaybolduğu endişesini taşırken bugün aldıkları haberle adeta şok geçirdiler.
Dmitry Peskov: “Endişelenecek Bir Şey Yok”Tüm `dünya,` programlarını iptal edip sessiz sedasız ortalıktan kaybolan `Rus` liderin nereye gitmiş olabileceğini tartışırken ilk resmi açıklama da `Rusya` Devlet Başkanı Putin’in `basın` sözcüsü Dmitry Peskov’dan geldi. “Endişelenecek bir şey yok, Başkanımız Hicaz’da” diyen Peskov, Putin’in Müslüman olduktan sonra ilk yapmak istediği şeyin Kâbe ziyareti olduğunu, Hacı adayları sırasına girip vakit kaybetmek istemediği için de Umre’yi tercih ettiğini sözlerine ekledi."Hepimize Koku ve Tespih Getirecek!"Konuyla ilgili ayrıntılı bir `basın` toplantısı düzenleyeceğini belirten Peskov: “Şimdilik şu kadarını söyleyeyim, Başkan Putin şu an Medine’de. Kendileri tavaf vazifesini ve diğer vecibelerini yerine getirip Mescid-i Nebeviyi ziyarete geçmiştir. Bu sabah görüştüğümüzde, Kremlin çalışanlarına koku ve teşbih getireceğini söyledi. Ben ayrıca misvak ve takke de getirmesini rica ettim.” Sözleriyle birkaç gündür yaşanan belirsizliğe bir nokta koymuş oldu.Patrik Bartholomeos “Gidene Kal Diyemem, Giden Gitmiştir Zaten!”Öte yandan Putin’in Müslüman olduğu haberi tüm İslam dünyasında sevinç gösterilerine sebep olsa da Hristiyan dünyasında tepkiyle karşılandı. Ortodoks dünyasının Ruhani lideri Patrik Bartholomeos, `Rus` liderin İslamiyet’e geçişi hakkında `Twitter` hesabından yaptığı açıklamada “Gidene kal diyemem, giden gitmiştir zaten ama şunu söylemeden de geçemem, giden gitmiştir, gittiği gün bitmiştir” diyerek Putin’e duyduğu sitemi dile getirdi. Patrik'in attığı bu tweet Katolik Lider Papa Francis'ten de destek gördü. Bartholomeos'un bu tweetinin, Papa'nın da retweet etmesiyle şu ana kadar 12 bin kez paylaşıldığı belirtiliyor.Putin’e Yeni İsim: Valid `Emir` BahattinYeni Şafak Gazetesi’nin “Pu-Din” yakıştırmasının ardından Türk basınındaki kötü mizahın malzemesi `olmak` istemeyen `Rus` Başkan İslamiyet’e intisap eden birçok Gayrimüslimin yaptığı gibi ismini değiştirme kararı aldı. Alacağı ismin sahabe dönemini çağrıştırmasına özen gösteren Putin için “Valid `Emir` Bahattin” seçeneği öne çıkıyor. Konuyla ilgili daha geniş bilginin ise `Basın` Sözcüsü Peskov tarafından önümüzdeki günlerde paylaşılacağı bildirildi.Silah Ticaretinden Umre Seyahatine Uzanan Bir Hayat!İslamiyet’e ve İslam Coğrafyasına olan ilgisi siyasi hayatının ilk yıllarına kadar dayandığı belirtilen Putin’in Müslüman halkların neredeyse tamamına `silah` temin ettiği biliniyor. `Rus` liderin savaşa ve silahlara karşı özel ilgisi nedeniyle kendisini Müslümanlara daha yakın hissetmiş olabileceği `dünya` basınında tartışılırken bugünden sonra takınacağı tavır merak konusu olmaya devam ediyor. Putin’in `silah` ticaretinden Umre seyahatine uzanan hayatının ise bundan sonraki günlerde epey ilgi çekeceği tahmin ediliyor.Müslüman Putin’den İlk İcraatlar!Rus Basını Putin'in Müslüman olduktan sonra yapmayı planladığı icraatları tartışmaya başladı. Kremlin kulislerinden edinilen duyumlara göre Valid `Emir` Bahattin’in ilk icraatları arasında şunların olacağı tahmin ediliyor:- `Rus` kızlarına kapanmanın öneminin küçük yaşlardan itibaren anlatılacağı sisteme geçilecek.- Votka kademeli olarak yasaklanacak ve bu süreçte Rusların milli içkisinin Boza olduğu hatırlatılacak.- Yanında eşi olmayan `Rus` kadınların Türkiye'ye gitmesini yasaklanacağı gibi, Rusya'ya da Türk inşaat işçisi sokulmayacak.- `Rusya` `kendi` Nihat Hatipoğlu’sunu yetiştirinceye dek, haftada en az bir kez program yapması için Hatipoğlu Moskova'da ağırlanacak. Gelmek istemez ise devreye KGB sokulacak.- Rusya'da mesailer, namaz saatlerine göre ayarlanacak. Ülkenin batısı ve doğusu arasında 9 saat fark olması nedeniyle bu işlem yavaş yavaş yapılacak.- Ukrayna'ya karşı verilen Kırım mücadelesi cihat kapsamına alınacak. Gerekirse IŞİD'den destek istenecek.- Sarışın, renkli gözlü, uzun boylu olması nedeniyle Tuğçe Kazaz, en güncel dini inancı kontrol edildikten sonra eğer hala Müslüman ise `Rus` kadınlarına örnek teşkil etmesi için Moskova'ya transfer edilecek.- Kremlin Sarayı modifiye edilerek dünyanın en büyük camisi haline getirilecek.- Rusya'nın `Avrupa` Birliği'nde olmaması, bu oluşumun bir Hristiyan Birliği olmasına bağlanacak.- Mitinglerde İnşallah, Maşallah, Evelallah'ın etkili kullanılması için `AKP` danışmanlarından fikir alınacak.
Edit
18.03.2015 21:27, world
İbrahim Tatlıses'ten hayranlarını üzecek `haber.` Amerika'da Miami'de ameliyat olan İbrahim Tatlıses'in durumuyla ilgili kritik bir `haber` geldi. Tatlıses'in ameliyattan sonraki 72 saatlik kritik süreçte uyandırılamadığı belirtildi. Sanatçı 4 saat süren ameliyatın ardırdan yoğun bakımda uyutulmuştu.
Amerika ’da yeniden ameliyat olan İbrahim Tatlıses, hâlâ yoğun bakımda. 9 Mart Pazartesi günü Amerika Birleşik Devletleri ’nde Miami’deki bir hastanede beyin ameliyatı geçiren Tatlıses’in 72 saatlik kritik süre içinde uyandırılamadığı öğrenildi.
Edit
17.03.2015 00:59, world
LANGKAWI-14.00 Yerel Saatlerinde Uluslararası Havaalanı, Langkawi den ucan ucaklar, Malezya,
akrobasi KT-1B Jüpiter takımi iki akrobasi ucagi dört pilot bulunuyordu
Hava Kuvvetleri hemen arama kurdarma ekipleriyle olay yerine inmisdir Malezya stunt uçağı pilotu için arama kurtarma helikopteri ile birlikte oluşan bir ekip gönderdi.
Bölümü yangın ve kurtarma ekipleri uçağı blazed yangın söndürmek için konuşlandırıldı.
Olay sonucunda dört pilot hastaneye kaldirildi Pilotlarin durumu agir,
Edit
14.03.2015 22:25, world
Almanya’nın Köln kentinde olaylı bir şekilde yapımı devam eden DİTİB Merkez Camisi’nin Alman mimarı Paul Böhm’ün cami projesini çizerken Hıristiyanlığa ait haç sembolleri kullanıp komplo kurmakla suçlandığı iddia edildi.
Die Welt Gazetesi’nde yer alan yazıda, DİTİB’in iki binin üzerindeki inşaat hatasının yanı sıra Böhm’ün Almanya’nın ortasında kurulan İslam Merkezi’ne gizlice `eski` Yunancada “İsa” anlamına gelen PX işaretini koyduğu için işine son verilmek istendiği öne sürüldü. Hicivli bir dille kaleme alınmış yazıya göre iki ayrı bölmeden oluşan kubbe için Hıristiyanlığın erken sembollerinden balığa benzetilebilirdi.
Mimar Prof. Paul Böhm, geçen hafta, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin kendisi hakkındaki suçlamaları yanıtlamak amacıyla Neumarkt’ta Alman Mimarlar Birliği’nden Rheinhard Angelis, Böhm Mimarlık Bürosu Proje Yöneticisi Martin Amme ve Avukatı Frank Siegburg ile bir toplantı düzenlemişti. Toplantıda inşaat halinde olan ve tamamen bitmemiş bir yapıda ufak tefek hatalar bulunmasının normal olduğunu ve bir bilirkişi tutularak rapor tutulmasını anlayamadıklarını ifade eden Proje Yöneticisi Martin Amme, “Hatta inşaata başlanmadan önce sunulan proje çizimi üzerinde Ankara’dan gelen talimat üzerine değişiklikler yapıldı.
Gerekçe olarak caminin görünüşünün üstten kesitinin kağıda döküldüğünde Paul Böhm’ün isminin baş harfinin ortaya konulduğu, haçlı seferlerinde kullanılan haç ve Hıristiyanlık alemi için İsa anlamına gelen PX sembollerinin kullanıldığı gibi iddialarda bulundular. Bunun gerçek payı olmadığını ve spekülasyon yapıldığını belirterek, isteklerinin doğrultusunda projede değişiklikleri gerçekleştirdik” dedi. DİTİB, iddialar hakkında bir yorum yapmadı.
Camiye Hıristiyan semboller mi gizlediler
Avrupa’nın en büyük camisi olması beklenen Köln Camisi’nin mimarı Alman Paul Böhm’ün işine son verilmesi Dan Brown’un Da Vinci Şifresi isimli kitabına benzer komplo teorilerine yol açtı. Welt Gazetesi, Alman mimarın, camiye Hıristiyan semboller eklediği gerekçesiyle işine son verildiğine dair söylentiler bulunduğunu yazdı.
Kilise inşaatıyla ödül almıştı
Almanya’nın en ünlü mimarları arasında yer alan Paul Böhm, 2006 yılında Köln’de inşa edilecek olan DİTİB Merkez Camii için açılan projeyi kazandı. Bonn’da Alman Posta İdaresi’nin binasının inşaatında birincilik ödülü aldı, Potsdam’da Hans Otto Tiyatrosu’nun inşaatı, Köln’de St. Theodor Kilisesi’nin yapımında yine birincilik ödülü aldı. Wünsdorf’daki Multiversa Kilisesi ile ikincilik ödülüne layık görüldü.
Bilgi notu
Da Vinci Şifresi kitabında Kutsal Kase diye anılan Hıristiyanlığın en büyük sırrının peşine düşen `roman` kahramanları, dini mekanlara gizlenmiş şifreleri çözerek Hz.İsa’nın sülalesiyle ilgili sırra ulaşmaya çalışıyordu.
Edit
25.02.2015 13:05, world
Engizisyon mahkemeleri, Ortaçağ’ da uyguladıkları akla mantığa sığmayacak yöntemlerle uyguladıkları işkencelerle hafızalarda derin izler bırakmışlardır.
Engizisyon mahkemeleri, `Ortaçağ` Avrupası’ nda kurulan katolik kilisesinin dini inançlara karşı gelenleri cezalandırmak amacıyla kurduğu kilise mahkemeleridir. Engizisyon mahkemeleri ile katolik kilisesi dini inançlara karşı gelmeleri, katolik kilisesinin uygulamalarına karşı gelmeyi engellemeyi amaçlamıştır. Kilisenin baskıcı `düşünce` sistemine karşı çıkılması engellenmek istenmiştir. Karşı çıkanlar en ağır cezalara çarptırılarak çeşitli işkenceler uygulanmıştır. İlk Engizisyon Mahkemesi, 9.Grogory tarafından 1203 yılında `Fransa` da Toulouse da kilise ve dine hakaret edenleri engellemek ve cezalandırmak amacıyla kurulmuştur.
4367_4Engizisyon Mahkemeleri, kilisenin başkanlığında toplanırdı ve kilisenin öğretilerine karşı çıkanlar ağır cezalara çarptırılmıştır. Bir nevi insanlar çeşitli işkencelerle korkutularak kilisenin kararlarına karşı çıkmaları engellenmeye çalışılmıştır. Kimse kilisenin öğretilerine karşı çıkmayı göze alamazdı. Çünkü çok ağır cezalar verilir ve acımasızca akla hayale gelmeyecek işkenceler uygulanırdı. Engizisyon Mahkemeleri, uyguladıkları acımasız `işkence` yöntemleriyle uzun yıllar hafızalardan silinmemişlerdir. Akla mantığa sığmayacak `işkence` yöntemleri mevcuttu; hatta suçlu bulunan kişi ölmüşse mezarından çıkarılarak `işkence` edilebileceğine inanılırdı.
4367_1
Engizisyon Mahkemeleri, gerek kararlarıyla gerekse dini gücüyle Avrupa’ da uzun yıllar adından bahsettirmiştir. Uzun yıllar insanların korkulu rüyası haline gelmiştir. Engizisyon mahkemelerinin uyguladığı birçok `işkence` yöntemi mevcuttu. Tabi bu yöntemler arasında en korkutucu olanı ve adından en çok bahsettireni; “BÖĞÜREN BOĞA” yöntemidir. Bu yöntemde suçlu; metalden yapılmış boğanın karnına konuyor ve ateşe tutularak canlı canlı yakılarak öldürülüyordu. Bu yöntemde suçlu bulunan kişi çok büyük acılar çekerek yavaş yavaş bağıra bağıra can vermekteydi.
Boğarak öldürme, kırbaçlayarak öldürme, aç ve yırtıcı hayvanların önüne canlı canlı atılarak öldürme gibi aklınıza gelebilecek tüm `işkence` ve ölüm çeşitleri engizisyon mahkemelerinde uygulanmaktaydı. Canlı canlı testereyle suçluyu ortadan ikiye ayırmakta, Engizisyon mahkemelerinin uyguladıkları yöntemlerden biriydi.
Edit
25.02.2015 11:32, world
Milletvekilliği aday adaylığı için MİT Müsteşarlığı görevinden istifa eden Hakan Fidan’ın yerine Müsteşar Yardımcısı Trabzonlu İsmail Hakkı Musa’nın vekalet edeceği açıklandı.
İSMAİL HAKKI `MUSA` KİMDİR?
1960 yılında Trabzon’un Araklı İlçesi Dağbaşı köyünde doğdu.
Evli, iki çocuklu olan İsmail Hakkı `Musa` orta ve yüksek `okul` eğitimini yurt dışında tamamladı. Büyükelçi İsmail Hakkı `Musa` Fransızca ve İngilizce biliyor.- 1987- Nancy II Üniversitesi- Hukuk, İktisat ve İşletme Fakültesi, Siyasi İktisat Bölümü mezunu
- 1988- Nancy II Üniversitesi, Yüksek Lisans.
- 2001-2008- Aynı üniversitede Kamu Hukuku/Topluluk Hukuku alanında doktora.
Tez konusu: Sosyal Haklar ve AB’nin Anayasallaşma Süreci.
Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’ın 1000. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Onur Madalyası verilen İsmail Hakkı `Musa` `meslek` hayatında sırasıyla bir çok önemli görevi başarıyla yürüttü.
Edit
17.02.2015 16:38, world
Pekçok `zaman` olacakları ya KOD'layıp ya da başka bir paketin içine koyarak yazmaya çalıştım! Burası Türkiye çünkü! Hem bir takım şeyleri erken söylememek hem de yazmamak durumundaydık..
Çünkü Türkiye sevdalısı gibi görünen pekçok kişi aslında İNGİLTERE'ye çalışıyordu...
Bunlar her yerde vardı! Devletimizin içinde en önemli koltukların etrafına bile dizilmişti. Bakış açımız bunları görmeyi engelliyordu! Çünkü bizler belirli bir organizasyon etrafında toplanmayı bilmiyorduk! Ama bu insanlar İngiliz modelinin içine hemen girip şeklen bize, kalben onlara yakın oluyordu! Iskalıyorduk! Yanılıyorduk! Bakın HSBC'yi, bu bankanın başında görev yapan hanımefendiyi ve el konulan bankaya verdiği desteği yazdım! UZAK gibi, imkansız gibi görünen `ilişkiler` çok ama çok yakındı!
Bu `banka` ile el konulan `banka` arasındaki ilişkiye döneriz ama gelin önce ŞEYTAN ÜÇGENİ'ne gidelim...
Bu `ilişki` ağını biraz daha açalım...
Barzani elini güçlendirip Kuzey Irak'a tamamen hakim olduktan sonra Türkiye'ye "Gelin burada petrol arayın! Değerli bölgeler var!
Geç kalmayın!" çağrısı yaptı...
Yani `zengin` petrol yataklarını birlikte işletmeyi öneriyordu! Bu davet olumlu `tepki` bulmuş göründü!
İlgili adımlar atıldı ve karşı taraftan cevap beklenmeye başlandı! Ancak o cevap aradan aylar geçmesine rağmen bir türlü gelmedi!
Bir toplantı vesilesiyle İstanbul'da bir araya gelen iki taraf şaşkına döndü!
Bizim heyetten biri "Niçin cevap vermediniz?" diye sorunca karşı taraf onlara ulaşan imzasız, iddiasız, eksik bilgilerle dolu olan talep yazısını gösterdi!
Gerçekten durum can sıkıcıydı!
Çünkü hiçbir talebimiz yoktu ortada!
Adamlar da bizim istemediğimizi düşüyordu!
Oysa Türkiye ORADA 6 çok önemli bölge için adım atmıştı!
Ancak attığımız adım Erbil'den görülmemişti! Çok `zengin` bu 6 bölge için 20 milyon dolar ödeyip işe koyulacaktık! Ama olmadı! Rapor buharlaştı, kilo kaybına uğradı ve Barzani'ye gittiğinde içi boştu!
Biz `zaman` kaybedince ya da kaybettirilince işin içine yabancılar girdi! EXXON gelip bu 6 bölgeyi çok daha pahalıya satın aldı. Elimizdeki fırsat uçuverdi! Ankara'da buna şaşıranlar da sevinenler de oldu!
Bunun üzerine karşı atağa geçildi. Amerikalılar'la ortaklık yoluna gidildi! 20 milyon dolara almadığımız 6 önemli kuyuya 200 milyon dolar verdik! Niçin biliyor musunuz? Yüzde 20 ortak olabilmek için!
Biz orada çok güçlü olmamıza rağmen Amerikalılar ile İngilizler devamlı kazanıyordu! Bizim elimizi içeriden TUTAN birileri vardı! Zaten Kuzey Irak petrolüne bakanlar ile Irak Merkezi hükümeti İNGİLİZLER'e sevdalıydı!
Şu an için gelen ve boru hattından geçen petrolün VARİLİNDEN yüzde 4 alabiliyorduk! Şu ana kadar da yani bir yılda 42 milyon varil geçmişti! Tabii bu çok daha artacaktı! Ama şimdiden gözümüzü açmamız gerekiyordu!
Ankara'da İngiliz ekolü ülkeyi bize bırakmak istemiyordu! Erdoğan'a bu nedenle saldırıyorlardı! Daha da geleceklerdi! Ekonomik ve siyasal iklimin değişmesini istemiyorlardı.
İddiasız ve küçük Türkiye tercih nedeniydi!
HSBC gibi bankalar yani Rothschild ailesinin yönettiği `PARA` mekanizması `yapılar` dünyada devlet ya da millet tanımazdı! `Kendi` egemenliklerine inanırdı. Osmanlı'yı yıkıp kendilerinin kullanacağı sistemi kuranlar da bunlardı! Müslümanlar'ı ve özellikle söz dinlemeyen TÜRKLER'i hiç sevmezlerdi! Ama `dünya` sadece onların da değildi!
Cemaatlere, devletlere, istihbaratlara, ordulara, bankalara, hazineye girseler de karşılarında bir güç vardı! Ve o güç el konulan bankayı savunan HSBC'yi zor durumda bıraktı! 45 kral, devlet başkanı ve başbakanın hesabının olduğu ortaya çıktı, çıkarıldı!
Biri bunlara "Sizin yaptıklarınızı biliyoruz!" mesajı veriyordu...
34 ülkeden binlerce kişi KARA `PARA` aklıyor ya da bu bankanın kol kanat germesiyle VERGİDEN kurtuluyordu! Türkiye'den 3 bin 105 müşteri vardı! Ele geçirilen daha doğrusu yayınlanan sadece İSVİÇRE ayağı! Milyarlarca dolar sadece bir noktadan fışkırıyordu!
Oysa merkezi LONDRA olan `banka` 74 ülkede üst düzey faaliyet gösteriyordu! Listede BRİTANYA'dan 7 bin kişi vardı! Kral ve kraliçelerin parasını yöneten `BANKA` belgelerin ortaya çıkmaması için de çok ciddi rüşvet teklif ediyordu!
Dünyadaki bütün kirli savaşların arkasında bu bankanın olduğu artık açıktı! Afrika'daki vahşi savaşlarda ölen çocukların, elmasaltın operasyonlarının, her türlü `kaçakçılık,` kara `para` aklama ve yıkama faaliyetlerinin arkasında bu `aile` vardı!
İngiltere vardı!
Bir güç cemaatlerden, savaşlardan, kaoslardan toplanan paraya "DUR!" diyordu!
İngilizler bunu çok iyi biliyor ve kritik ülkelerde kontrolü bırakmıyordu!
Türkiye bunun başında geliyordu!
İçimizdeki savaşın nedeni bunlardı ama gören çok yoktu!
Kuzey Irak'ta önümüze dikilen, paralelin parasıyla operasyon yapan ve Ankara'yı silmeye çalışan bunlardı!
Herkesi kullanırlardı! Adam kazanma metodlarını hiç bilmezdik!
Kimi `zaman` paraları toplayıp kimi `zaman` da kiralık beyinleri toplayıp bunu yapıyorlardı! Ama her gittiğimiz yerde karşımızda bunlar vardı! Karşımızdakiler James Bond'du... Ama genelde çoğu `esmer,` bıyıklı ve Türkçe konuşuyordu!
Edit
10.02.2015 20:37, world
Sürmeneli Avukat Habil Yazıcı bu gün yapılan Kongre sonrasında En Genç Yönetici sıfatı ile AK Parti İstanbul İl Yönetimine seçildi .Habil Yazıcı Türkiye'nin En Başarılı Kaymakamı seçilen Şanlı Urfa Harran Kaymakamı Muhammet Selami Yazıcı'nın da kardeşi oluyor .
Ak Parti İstanbul İl Yönetimine giren en genç Yönetici Ünavanınıda alan Avukat Habil Yazıcı 1986 Sürmene'de Doğdu Avukat Habil Yazıcı Marmara Hukuk Fakültesinden 2008 yılında Mezun Oldu. Yazıcıoglu Hukuk Bürosunun'da sahibi olan Sürmeneli Genç Avukat Habil Yazıcı aynı zamanda Türkiyenin En Başarılı Kaymakamı seçilen Şanlı Urfa Harran Kaymakamı Muhammet Selami Yazıcı'nın da kardeşi , Bugun yapılan İstanbul Ak Parti İl Kongresinde yonetime girmeyi basaran en genc uye sıfatınıda elinde bulunduran Av.Habil Yazıcı'nın yakın geecekte daha güzel mevkilere geleceği dilden dile konuşulmakta .
Edit
08.02.2015 20:42, world
Edit
08.02.2015 08:50, world
Düşük Tansiyon (Hipotansiyon)
Düşük tansiyon olarak bilinen hipotansiyon, herhangi bir semptom vermeyebilirken, birçok kişide baş dönmesi, gözlerde kararma, bayılma gibi semptomlar da yapabilir. Bazı vakalrda hayatı tehdit edici olabilir.
Kan basıncının oluşturduğu etkiler kişiden kişiye değişmekle birlikte, sistolik (büyük tansiyon) tansiyonun 90 mm hg, diyastolik (küçük tansiyonun) tansiyonun 60 mm hg altında olması olarak tanımlanır.
Düşük tansiyonun sebepleri basit bir dehidratasyondan ( vücudun susuz kalması) ciddi dahili ve cerrahi hastalıklara kadar değişebilir. Düşük tansiyon tedavi edilebilir bir durum olmasına rağmen asıl önemli olan sebebinin bulunması ve tedavi edilmesidir.
Tansiyon düşüklüğü, özellikle aniden geliştiğinde kişide ciddi belirti ve bulgular verebilir. Baş dönmesi, konsantrasyon bozukluğu, göz kararması, bulantı, `soğuk` bir deri, hızlı soluma, `yorgunluk,` depresyon, susama hatta bayılma bunlar arasındadır.
Ne `zaman` `doktor` görmelidir?
Çoğu `zaman` tansiyon düşüklüğü ciddi bir hastalığa bağlı olmaz. Tansiyonunuz düşük olmasına rağmen kendinizi iyi hissediyorsanız, ciddi bir baş dönmesi, bulantı, fenalık hissi, gözlerde kararma yoksa basit önlemlerle –mesela su kaybına, aşırı terlemeye bağlı oluşmuş olabilir sıvı almakla birlikte şikayetleriniz gerileyebilir-- tansiyonunuz yükselir. Eğer sıvı alamkla yükselmiyor ve ciddi bir baş dönmesi, bulantı, fenalık hissi, gözlerde kararma şikayetiniz devam ediyorsa veya süreklilik gösteriyorsa bir doktora görünmenizde mutlak fayda vardır.
Nedenleri nelerdir?
Sistolik tansiyon : İlk olarak okunan ve büyük tansiyon olarak değerlendirilen değer, kalbin kanı atarken damarlarda oluşturduğu basıncın yansıması olarak değerlendirilir.
Diyastolik tansiyon : İkinci okunan ve küçük tansiyon olarak değerlendirilen değer ise `kalp` atımları arassında, kalbin dinlenmesi sırasında damarlarda oluşan basıncın yansımasıdır.
Son rehberler bu iki değer için idealin 120/80 mm hg olduğunu belirtmekteler.
Ancak kan basıncı çok kısa süreler içinde, normal sınırlarda kalmak şartıyla ciddi değişiklikler gösterebilir. Bu durum `vücut` pozisyonunuzdan, soluma hızınızdan, stres düzeyinizden, fiziksel durumunuzdan, aldığınız ilaçlardan, yediğinizden içtiğinizden etkilenebilir.
Bazı durumlar tansiyon düşüklüğüne yol açabilir.
Gebelik: `Kadın` dolaşım sistemi gebeliğin İlk 24 haftasında genişler, bu da büyük tansiyonda yaklaşık 10 , küçük tansiyonda yaklaşık 10-15 mm hg düşüşlere neden olur. `Gebelik` sonrası normale döner.
Kalp hastalıkları: Düşük `kalp` hızı, `kalp` krizi, `kalp` yetmezliğinde, dolaşım sisteminin kalbi çok yormaması için çeşitli mekanizmalarla damarlarda genişleme yaparak tansiyonu düşürebilir.
Endokrin hastalıklar: Hipotiroidizm- guatr bezinin az çalışması, hipertiroidizm- guatr bezinin çok çalışması, adrenal ( böbrek üstü bezi) yetmezlik, hipoglisemi- kan şeker düşüklüğü, diabet- şeker hastalığı
Dehidratasyon- susuz kalmak: İshal, bulantı kusma, uzun süre susuz kalmak, idrar söktürücü kullanmak,
Kan kayıpları:
Sepsis: (ciddi enfeksiyonlar)
Anafilaksi ( ciddi allerjik reaksiyonlar): İlaç alerjileri, `yemek` alerjileri, böcek sokmaları
Yetersiz `beslenme` : Vitamin B12 eksikliği, folat eksikliği, demir eksikliği
Çeşitli ilaçlar: Diüretikler ( idrar söktürücüler), çeşitli tansiyon ilaçları, parkinson hastalığı ilaçları, antidepresanlar ( depresyon ilaçları)
Düşük tansiyon tipleri:
Ayağa kalkınca olan tansiyon düşmesi ( postural ya da ortostatik tansiyon): Adında anlaşılacağı gibi, kişinin otururken ya da yatarken aniden kalkma sonrası olan tansiyon düşmelerini anlatır. En sık sebepleri, susuz kalma, uzun süreli yatak istirahati, `gebelik,` diabet, `kalp` hastalıkları, yanıklar, aşırı `sıcak,` büyük variköz damarlar, nörolojik hastalıklardır. Aynı şekilde birçok tansiyon ilacı, depresyon ilaçları, parkinson ilaçları da postürel hipotansiyon yapabilmektedir.
Yaygın olarak yaşlı popülasyonda , özellikle 65 yaş üstünde görülmektedir. Fakat aynı zamanda tamamen sağlıklı genç bireylerde de otururken ya da yatarken ani kalkmalarda bu tansiyon düşüklüğü görülebilir.
Postprandiyel hipotansiyon: Daha çok yaşlı kişilerde görülen özellikle `yemek` sonrası olan ani tansiyon düşmelerini tarifler. Bu olay `yemek` sonrası vücdumuzdaki kanın sindirim sistemimize yönelmesi ile ilgilidir. Sağlıklı kişilerde gerek `kalp` hızınınartması, gerekse kan damarlarının kasılması ile bu tansiyon düşüklüğü engellenir. Ancak bazı kişilerde, özellikle yaşlı kişilerde bu mekanizma çalışmazsa, düşük tansiyon ile baş dönmesi , göz kararması, halsizlik olabilir.
Nörolojik kaynaklı hipotansiyon: Bu olay daha çok genç bireylerde görülebilecek bir durumdur. Özellikle uzun süreli oturma sonrası ya da yatma sonrası ani ayağa kalkma ile ilişkilidir. Burada ani kalkışla , bacaklara toplanmış kan aniden kalbe geri döner, bu kalpte tansiyonun yükseldiğine dair yorumlanır ve beyine tansiyonu düşür diye sinyal gönderir. Kalbin bu yanlış algılaması ani tansiyon düşüklüğüne neden olur ve gözlerde kararma , baş dönmesi yapabilir.
Risk faktörleri:
Düşük tansiyon birçok kişiyi etkileyebilir. Neden olabilecek bazı risk faktörleri vardır.
Yaş: Özellikle yaşlı popülasyonda (65 yaş sonrası) ayaktayken veya `yemek` sonrası tansiyon düşüklüğü olabilir. Ortastatik hipotansiyon hızlı ayağa kalkışlarda ve `yemek` sonrası görülebilir. Nörolojik kaynaklı hipotansiyon ise daha çok genç bireylerde hızlı `yaşam` ve harekete bağlı görülebilir.
Ilaçlar: Tansiyon ilacı alan herkes tansiyon düşüklüğü için adaydırlar.
Bazı hastalıklar: Parkinson hastalığı , diabet , bazı `kalp` hastalıkları
Tedavi ve ilaçlar:
Eğer sizi rahatsız edecek kadar semptom veren tansiyon düşüklüğünüz varsa , asıl önemli olan bu düşüklüğe sebep olabilecek durumu saptamaktır. ( susuz kalmak mı? `kalp` hastalığı mı? Seker hastalığı mı?, guatr hastalığı mı? ) eğer kulandığımız ilaçlara bağlı bir tansiyon düşüklüğü varsa doktorunuzla konuşarak doz azaltımına gidilebilir.
Eğer tansiyon düşüklüğünü açıklayabilecek yeterli bulgumuz yoksa, yapılacak olan `sağlık` durumumuza, var olan hastalıklarımıza, yaşımıza bağlı olarak düşük tansiyonumuzu yükseltmeğe çalışmak ve var olan şiakayetlerimizi en aza indirmektir. Bunun için birçok yol vardır.
Daha fazla tuz almak; Diyetteki tuz miktarını arttırmak tansiyonumuzda anlamlı bir artış sağlayabilir. Ancak `kalp` hastalığı olan, yüksek tansiyonu olan ve özellikle yaşlı olan hastaların doktorlarına danışarak bunu yapması daha uygundur.
Daha fazla su içmek: Bu öneriden herkes fayda sağlayabilir. Su kan hacmini arttırarak dehidratasyondan ( vücudun susuz kalmasından ) vücüdu korur. Hem tansiyonu yükselterek hem de dehidratasyondan koruyarak tansiyonu yükseltir.
Bacak basınç çorapları: Özellikle geniş variköz venleri ( varisleri ) olan kişiler fayda görür. Genişlemiş bacak damrlarında toplanmış kanın kalbe dönüşünü kaolaylaştırarak tansiyon düşüklüğünü azaltırlar.
İlaçlar: Kronik ortostatik hipotansiyonu ve ciddi semptomları olan hastalar `doktor` kontrolünde
çeşitli ilaçlar kullanabilirler.( örn. steroidler)
Yalnız tedavide asıl önemli olan, altta yatan sebebi bulup ona yönelik `yaşam` tarzı değişikliğini ve tedavisini yapmaktır.
Yaşam tarzı değişklikleri;
Sonuç olarak düşük tansiyonunuzu yükseltmek için yapılabilecekleri şöyle sıralayabiliriz.
Bol su için `alkol` alımını azaltın; `Alkol` vücüt su oranını azaltarak tansiyonu düşürür. Su ve diğer sıvılar ise kan hacmini arttırarak tansiyonu yükseltir.
Sağlıklı beslenin: sebze , meyze balık ve tavuk eti içeren besinlere ağırlık verin, doktorunuzun önerisiyle gerektiği kadar diyetteki tuz oranını arttırın.
Vücüt pozisyon değişikliklerini yavaşça yapın: Özellikle yatar ve oturur pozisyondan ayağa, ani olarak kalkmayın. Özellikle sabah yataktan kalkarken derin bir nefes alın ve kalkmadan önce bir kaç dakika yatakta oturun , sonra kalkın. Uyurken başınızı biraz yüksek tutun . Eğer tansiyon düşüklüğü semptomları hissederseniz ( baş dönmesi, göz kararması, halsizlik) düz bir zemine uzanarak ayaklarınızı, bacaklarınızı bir sandalye veya benzeri bir yüksek yere koyun. Bu hareket kanı bacaklarınızdan kalbe ve beyine yönlendirecektir.
Sık sık yiyin, karbonhidrat içeriği az yiyecekler tütekin: Bu yeme tarzı özellikle ağır yemeklerden sonra oluşacak tansiyon düşmelerini engelleyecektir. Öğünlerinizin karbonhidrat ( patates, pirinç, `pasta` ve ekmek) içeriğinin az olmasına dikkat edin. Aynı zamanda bilinen bir yan etki olmadığı sürece çay ve `kahve` içmek düşük tansiyonunuzun yükselmesinde fayda sağlayacaktır. Yalnız unutmayın ki özellikle `kahve` `kalp` hastalarında ciddi yan etkiler (çarpıntı, tansiyon yükselmesi) yapabileceğinden doktorunuza danışmadan kahvenin fazla tüketimine gitmeyiniz.
Dr. Cem Özcan
Dahiliye Uzmanı
Edit
05.02.2015 20:43, world
Hipertansiyon yani yüksek tansiyon, kan dolaşımı için damarlarımızda gerekli olan kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Yüksek tansiyon ülkemizde her üç kişiden birinde görülen önemli bir `sağlık` sorunudur. Tedavi edilmediğinde; `kalp` yetmezliği, `kalp` büyümesi, damarlarda daralma, felç, böbrek yetmezliği ve körlük gibi ciddi sorunlara neden olur; bu nedenle mutlaka erken dönemde teşhis edilmelidir. Tansiyonunuz, 180/110 mmHg gibi çok yüksek düzeye erişmediği sürece normal durumlarda herhangi bir belirti vermez. Yüksek tansiyonun en sık rastlanan belirtileri; baş dönmesi, `baş ağrısı,` ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları ve düzensiz `kalp` atışlarıdır. Yüksek tansiyon teşhisi koymak için kan basıncı ölçülürken; sistolik (büyük tansiyon, normali = 130 mm Hg), diastolik (küçük tansiyon, normali = 85 mm Hg) `olmak` üzere iki değere bakılır. Yüksek tansiyon tanısı için bu değerlerden birinin yüksek olması yeterlidir. Arteriyel sistolik, `kalp` kasıldığında kalbten damarlara doğru atılan kanın damar duvarında yaptığı basınçken, Diastolik değer `kalp` gevşediğinde hala damar duvarında mevcut olan basınçtır. Hem küçük hem de büyük tansiyonun normalden yüksek olması hipertansiyondur.
Yaş, cinsiyet, ırk, fiziksel durum (istirahat, efor, gibi) kan basıncını etkileyen bir çok değişken mevcutken yaşa ve cinsiyette göre tansiyonun şu değerleri yüksek tansiyon olarak kabul edilmektedir. Öncelikle tansiyonunuzun bir kez yüksek çıkması sizde yüksek tansiyon olduğu anlamına gelmez. Tansiyonunuz gün içinde inip çıkar, ölçümü sırasında endişeli veya gergin hissediyorsanız bu da tansiyonunuzda yükselmeye neden olur. Bu nedenle, tansiyonunuzun yüksek olup olmadığını görmek için düzenli aralıklarla – genellikle ayda bir- tansiyonunuzu ölçülmesi gerekir.
Normal kan basıncı
Normal kan basıncı değerleri bireyden bireye değişkenlik göstermekle beraber; 18 yaşını geçmiş erişkin bir bireyde, istirahat halinde,
Normal Sistolik (Büyük tansiyon) en çok 130 mm Hg,
Normal Diastolik (Küçük tansiyon) için ise en çok 85 mm Hg olmalıdır.
Sınırda normal değerler ise;
Sınırda Sistolik kan basıncı için 130-139 mm Hg,
Sınırda Diastolik kan basıncı içi ise 85-89 mm Hg dır.
Hipertansiyon sınırı ise;
Sistolik kan basıncı için 140 mm Hg,
Diastolik kan basıncı için ise 90 mm Hg dır.
Normal bir insanda normal tansiyon değerleri büyük tansiyon en fazla 160 mmhg ve küçük tansiyon ise en fazla 85 mmhg olmalıdır. Tekrarlanan ölçümlerde bu değerlerin üzerinde ki neticeler yüksek tansiyon teşhisi için gereklidir.
hipertansiyon evreleriiTürkiye Hipertansiyon Yaygınlığı Çalışması 18 yaş üstündeki erişkinlerde her üç kişiden birinin hipertansiyon hastası olduğunu gösteriyor. Ancak bunun yanı sıra hipertansiyon hastalığı tanısı alıp, tedavi görmeye başladığı halde aslında hipertansif olmayan “yalancı hipertansiyon” hastaları da bulunuyor. Günlük yaşamda vücudun gereksinimlerine uyumlu olarak düşen ve yükselen kan basıncı değişikliklerinin yeterli süre izlenmemesi sebebiyle yanlış teşhise bağlı olarak tedavi alan bu hastalar yalancı hipertansif hastalar olarak adlandırılıyor.
Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon) belirtileri
Yüksek tansiyon, 180/110 mmHg gibi çok yüksek düzeye erişmediği sürece normalde herhangi bir belirti vermez. Tansiyonunuzun çok yükselmesi halinde görülen belirtiler arasında baş dönmesi, `baş ağrısı,` ağrısı, kulak çınlaması, nefes darlığı, çift veya bulanık görme, burun kanamaları ve düzensiz `kalp` atışları sayılabilir. Yüksek tansiyon normalde herhangi bir belirti vermediğinden, düzenli olarak tansiyonunuzu kontrol ettirmeniz önemlidir. Bunun nedeni yüksek tansiyonun vücudunuza siz farkına varmadan zarar verebilmesidir.
Yüksek tansiyonun vücuda verdiği zararlar
beyin-kalp-tansiyonYüksek tansiyonun en çok etkilediği organlar; `kalp,` beyin, böbrekler, büyük atardamarlar ve gözlerdir. Hipertansiyon bu organları etkileyerek uzun süre içerisinde kalıcı sakatlıklara ve ölümlere yol açabilir. Tansiyon yüksekliği kalbin `iş` yükünü artırır ve atar damarlarda geri dönüşü mümkün olmayan zararlara yol açar. `Zaman` içerisinde özellikle atar damarlarda harabiyet oluşur. `Kalp,` böbrek, göz ve beyin damarları bu yüksek basınca uzun yıllar boyunca sessizce direnebilir. Bu nedenle kan basıncındaki yükselmenin yarattığı harabiyeti fark etmek zordur. Ancak bu hastalara zarar vermediği anlamına gelmez. Hipertansiyonun vücuda verdiği başlıca zararları şu şekilde sıralayabiliriz.
Kalp yetmezliği, `kalp` büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma (koroner arter darlığı), kalbi besleyen damarlarda tıkanma (kalp krizi)
Beyin kanaması, felç, beyin damarlarında daralma ve tıkanma
Böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarında bozulma
Görme azalması ve körlük
Büyük atardamarlarda genişleme, bu genişlemelerin yırtılması, bu damarlarda tıkanma. Bunların sonucu, kangren veya ani kanamalara bağlı ölüm gelişir.
Felç
Boyun ve bacak damarlarında tıkanma,
Bu tür `sağlık` problemleriyle karşılaşmak istemiyorsanız ve aşağıdaki başlıklardan en az biri, size uyuyorsa tansiyonunuzu ayda bir ölçerek çıkan değerleri düzenli olarak kaydetmenizi öneriyoruz.
Ailenizde yüksek tansiyon varsa,
Yaşınız 40’ın üzerindeyse,
Şişmansanız,
Sigara içiyorsanız,
Şeker hastası iseniz ve ailenizde şeker hastası varsa,
Gebe iseniz,
Yüksek tansiyonun nedenleri nelerdir?
Tansiyonun yükselmesinde iki önemli etken vardır. Bunlardan bir tanesi, “genetik faktörler”. Bir diğeri de “çevresel” dediğimiz faktörlerdir. Bazı `genetik` hastalıklarda olduğu gibi, belirli bir kromozomun genindeki, bozukluğun hipertansiyona neden olduğu bulunmamış olsada birçok genin hipertansiyona sebep olacağı bilindiği için bu duruma poligenik deniliyor ve henüz bu konu aydınlığa kavuşmuş değil. Ama şunu biliyoruz: Eğer birinci derece akrabanızda, yani annenizde, babanızda ve kardeşlerinizde hipertansiyon varsa, sizde de olma ihtimali çok yüksek.
Çevresel faktörler; Stresli hayat, `beslenme` tarzımız, kilolarımız ve bazı alışkanlıklarımız hipertansiyonun ortaya çıkmasında yardımcı oluyor. Çevresel faktörlerde en önemli etken ise tükettiğimiz besinlerdir.
Hastaların % 90-95’inde yüksek tansiyona neden olabilecek altta yatan başka bir `hastalık` yoktur. Bunlara primer (birincil) hipertansiyon denir. Geri kalan % 5-10 hastada yüksek tansiyon bir nedene ya da hastalığa ikincil olarak ortaya çıkmıştır. Buna da sekonder (ikincil) hipertansiyon adı verilir.
En sık rastlanan ikincil hipertansiyon nedenleri şunlardır:
Çok tuzlu gıdaların tüketilmesi (özellikle tuza hassas kişilerde)
Aortun kalpten çıktığı bölgedeki darlık
Kafa içi basıncının yüksek olması
Böbrek hastalıkları
Böbreküstü bezinin kabuk bölümündeki `hastalık` nedeniyle kortizon ya da aldesteron hormonlarının fazla salgılanması sonucu görülen Cushing ve Crohn hastalığı,
Böbreküstü bezinin iç kısmının (medul-la) tümörü (feokromositom)
Böbrek damarlarının daralması
Doğuştan büyük atar damarın (aortun) bir bölümünün dar olması (aort koarktasyonu)
Böbrek dokusu ve böb¬rek atardamarlarında yerleşen hastalık¬lar (akut ve kronik böbrek iltihabı, poli-kistik böbrek),
Tiroid bezi hastalıkları (Hipertiroidi, hipotiroidi)
Bu problemlerin çoğu girişimsel yöntemlerle veya ilaç tedavisi ile çözümlenebilir. Örneğin, böbrek damarlarına giden atar damardaki darlık, balonla açılabilir veya cerrahi olarak düzeltilebilir. Hipertiroidi ya da hipotiroidi ilaç tedavisiyle ortadan kaldırılabilir. Bu nedenle, özellikle kan basıncı yüksekliği ilk olarak tesbit edildiğinde hekimler detaylı bir öykü ve `fizik` muayene sonrasında bazı laboratuvar tetkikleri isterler. Bazen de özel testlere gerek duyabilirler.
Bir diğer sebep ise kan basıncını yükselten ilaçlardır
Birçok ilaç, farklı mekanizmalarla kan basıncını yükseltebilir. Romatizma ve depresyon tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar bunların başında gelir. Bu ilaçlar yüksek tansiyonun nedeni olabilecekleri gibi hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların etkisini de azaltabilirler. Bu nedenle yüksek tansiyonlu hastalar kullandıkları tüm ilaçları mutlaka hekimlerine söylemeli ve onlara danışmadan herhangi bir ilaca başlamamalıdır.
Yüksek tansiyona sıklıkla eşlik eden hastalıklar
hdl-ldlBu hastalıkların başlıcaları diabetes mellitus (şeker hastalığı), dislipidemi [ kan yağlarından total kolesterol, LDL (düşük dansiteli lipoprotein) kolesterol ve trigliserid düzeylerinden bir ya da bir kaçının artması ve/ veya HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) kolesterol düzeyinin azalması durumu] ve `obezite` (şişmanlık)’dir. Bu hastalıkların bir ya da birkaçı yüksek tansiyonla bir araya geldiğinde kan damarlarında ateroskleroz (sertleşme) ve `kalp` hastalıkları oluşumu kolaylaşmaktadır. Buna bir de sigara ve `alkol` kullanımı, sağlıksız `beslenme` ve hareketsiz `yaşam` tarzı eklenirse `kalp` hastalığı riski çok artmaktadır.
Aniden yükselen tansiyonu düşürmek için uygulayabileceğiniz yöntemler ve tansiyon düşüren besinler.
Önce `soğuk` su uygulaması yapılmalıdır, `soğuk` su tansiyon için iyi gelir. Ellerinizi, kollarınızı ve ayaklarınızı `soğuk` su ile yıkarsanız bu sizin rahatlamanızı sağlayacak ve tansiyonunuzu düşürecektir. Lütfen aniden `soğuk` su ile yıkamayınız, bu tersi bir durum oluşturabilir.. Normal musluk suyu ile yıkamak en doğrusudur.
Limonda yüksek tansiyon için etkilidir. Tansiyon yükseldiğinde hızlıca bir limon sıkın ve bu limon suyunu biraz sulandırarak yavaşça içiniz. Tuzsuz ayranda ve yoğurtta yüksek tansiyon için kullanılabilir. Fakat dikkat etmeniz gereken nokta tuzsuz olmasıdır. Eğer bulabiliyorsanız nar suyu tercih edin, nar suyu tansiyonun düşmesini ve normal değerlere ulaşmasını sağlar. Greyfurt’da tansiyonun düşürülmesine yardımcı meyvelerden birisidir.
Sarımsak halk arasında en çok bilinen tansiyon düşürücüdür. Bu özelliği birçok uzman tarafından doğrulanmıştır. Kekik de özellikle geçici olarak yükselmiş olan tansiyonun düşürülmesinde yardımcı olur.
Hangi besinler tansiyonunuzun yükselmesine neden olur
Tuz ve tuzlu besinler: Yapılan çalışmalar gösteriyor ki ihtiyacımızın en az 10 katı kadar fazla tuz kullanmaktayız. Hipertansiyonlu kişilerin yemeklerine tuz ilave etmemeleri ve tuzlu yiyeceklerden kaçınmaları gerekir. Yemekleri tatlandırmak için baharatlar en uygun seçim olacaktır.
Şeker ve şekerli besinler: Tüketim miktarına bağlı olarak tansiyonu yükseltip `kalp` hastalıklarını da tetikleyebilmektedir.
Çay ve kahve: Çay ve kahvede bulunan kafeinin tansiyonu yükselttiği artık bilinen bir gerçek ama burada tüketim miktarınız önemli, eğer 3 fincan koyu `kahve` veya 6-7 bardak koyu çay içmişseniz tansiyon da yükselecektir.
Kolalı içecekler: İçeriğinde bulunan hem yüksek oranda şeker hem de meyankökünden dolayı vücutta sodyumun tutulmasına neden olabilmekte ve bu nedenle tansiyonu yükseltmektedir.
Margarin ve tereyağı: Margarin ve tereyağının direk tansiyonu yükseltici bir etkisi yoktur ama çalışmalar gösteriyor ki doymuş yağ oranı yüksek olan bu yağlar yerine sıvı yağ tüketenlerde hipertansiyonun daha düşük seviyede olduğu gözlenmiştir. Bu da bize yemekleri mümkün olduğu kadar sıvı yağla yapmamız gerektiğini bir kez daha göstermektedir.
Alkol: Hipertansiyonunuz var ve düzenli `alkol` tüketiyorsanız bu alışkanlığınızdan da yavaş yavaş uzaklaşmanızda fayda var.
Hipertansiyon (yüksek tansiyon) kimlerde daha sık görülür.
Yaş arttıkça hipertansiyonun kadında ve erkekte görülme ihtimali artar. Kadınlarda menopozdan sonra daha fazla görülür. Fakat orta yaşlı kişilerde; erkeklerde görülme sıklığı daha fazladır. `Genetik` faktörler de hipertansiyon oluşumunda etkilidir. Bunların dışında kilolu kişilerde, sigara ve `alkol` kullananlarda, hareketsiz kişilerde, bazı ilaçları kullananlarda görülme ihtimali yüksektir.
Hipertansiyon tedavisinde ilaç dışı tedavi yaklaşımları ve yüksek tansiyonu düşürmek için öneriler
Son yıllarda teknolojik gelişmeler `yaşam` tarzında belirgin değişikliklere yol açarak, fiziksel aktivitesi düşük bir gündelik hayat ve sağlıklı olmayan yeme-içme alışkanlıklarına neden olmuştur. Bu durum hipertansiyonun da dahil olduğu birçok hastalığın ortaya çıkmasında doğrudan rol oynayabildiği gibi, kan basıncının kontrol altına alınmasında da zorluklar yaratmaktadır. Kan basıncı düzeyi yüksek-normal ve ilaç tedavisi gerektiren hastalar da dahil `olmak` üzere `yaşam` tarzıyla ilgili önlemler tüm hastalarda gereklidir. Bunun amacı; kan basıncını düşürmek, diğer risk faktörlerini ve klinik durumları kontrol altına alarak kullanılması gereken antihipertansif ilaç sayısını ve dozunu azaltmaktır. Kan basıncını ve kardiyovasküler riski belirgin olarak düşüren `yaşam` tarzı değişiklikleri ve kan basıncı üzerine etkisi aşağıdaki tabloda belirtilmiştir. `kalp` `kalp`
Edit
05.02.2015 20:27, world
Filistin-Suriye cephesinde neden kaybettik?
Osmanlı’yı yıkan cephe Filistin-Suriye cephesinde neler yaşandı?
Derin `Tarih` bu ay 1. `Dünya` Savaşı’nın 100. yıldönümünde “Osmanlı’yı yıkan cephe” Filistin-Suriye cephesinde uğranılan hezimeti kapağına taşıdı. Bu hezimetin müsebbiplerinin, sonradan Cumhuriyet’in kurucuları olduğunu belirten Derin `Tarih,` bu yüzden ne sorgulandıklarını, ne de hesap verdiklerini vurguluyor.
Hezimetin müsebbibi Mustafa Kemal
Dosyanın ana yazısını kaleme alan Mustafa Armağan, `zengin` bir kaynakçadan beslenerek kaleme aldığı hacimli yazısında Osmanlı Devleti’ni 1. `Dünya` Savaşı’na sokan ve ‘savaşı kaybettiren üçlü’ diye lanse edilen İttihat ve Terakki liderleri Enver, Talat ve Cemal paşaların ailelerine maaş bağlandığını, dolayısıyla Cumhuriyet’in düşmanlık bir yana, resmen onları sahiplenmiş olduğunu belirtiyor.
Armağan’dan öğreniyoruz ki, gerek inkılap tarihi, gerekse akademisyenlerce kaleme alınan 1. `Dünya` Savaşı tarihi kitaplarında Filistin-Suriye cephesi hezimetinin ve faillerinin üzeri titizlikle örtülmüş:
“Osmanlı’nın belini büken ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamak zorunda kalarak tarihe veda etmesine sebep olan, iki yıl devam etmiş bir ürpertici `savaş` bu kadar mı sığ anlatılır?
Peki nerede o üç `Gazze` muharebesi? Nerede Kudüs’ün, Filistin’in, Şam’ın ve Halep’in düşüşü? Nerede Allenby’nin askerî lise öğrencilerine bir `savaş` böyle kazanılır diye ders olarak okutulan Megiddo (el-Lecun) meydan savaşındaki zaferi? Nerede sadece 39 gün içinde tam 560 kilometre anavatan toprağından çekilmek zorunda kalan Osmanlı ordusunun yaşadıkları ve ona bu hezimeti yaşatan komutanların isimleri?
Tıs yok. Halbuki ilk iki `Gazze` muharebesini kazanmıştık İngilizlere karşı. Yazsanıza… Yok. Son `Gazze` muharebesini İngilizlerin Albay İsmet Bey’in (İnönü) Birüseba’daki kolordusunu yardıktan sonra kaybettiğimizi de yazın. Olur mu? Paşamız namağluptur.
Peki Nablus’ta (İngilizler Megiddo veya Armageddon savaşı derler) Mareşal Lord Allenby ile 7. `Ordu` Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın karşılaştığını ve Mustafa Kemal Paşa’nın yenilerek kuvvetlerine ricat emri verdiğini neden yazmıyorsunuz?
Hep aynı terane: Bir tek Mustafa Kemal Paşa ordusunu muntazaman geri çekmeyi başardı. 4. ve 8. ordularımız yeniliyor, 7. Ordu’ysa nasıl oluyorsa ‘çekiliyor’. Çekildi ama kaç kişiyle? İngilizlere ne kadar esir vererek ve ne miktarda `silah,` mühimmat, `araç` bırakarak? Şehit ve yaralı sayılarımızı da açıklayın. Açıklayın da millet öğrensin.”
Yazısında General Celal Erikan’ın anlattıklarına da yer veren Armağan şöyle devam ediyor:
“Liman Von Sanders ‘başarılı’ Mustafa Kemal’e değil, resmî tarihlerimizde başarısız sayılan Mersinli Cemal Paşa’ya güvenmiş ve Şam’ın savunmasını ona bıraktığı gibi kuvvetlerini ‘mucizevi bir şekilde geri çekmeyi başaran’ Mustafa Kemal’e, 7. Ordu’nun kalan kuvvetlerini 4. `Ordu` Komutanı Mersinli Cemal Paşa’ya bırakarak Rayak’a gitmesini ve orada başsız kalan kuvvetlerin başına geçmesini emretmiştir.
…Şam’a kadar verilen esir sayısı 50 bindir. Harekâtın sonunda bu rakam 75 bine çıkacak, 360 `top` ve 300 makineli tüfek de ganimet olarak İngilizlere bırakılacaktır. 50 bin esirin en az yarısı Mustafa Kemal’in başında olduğu ve ‘mucizevi bir şekilde’ geri çektiği söylenen 7. Ordu’suna ait olmalıdır. Mantığın gereği budur.”
Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Mustafa Kemal’in İngilizlerin ilerleyişi karşısında üzeri örtülen “başarısız” komutasını belgeleyen Armağan İngiliz ajan Lawrence ile Mustafa Kemal arasında bir görüşme olduğunu da sağlam kaynaklardan doğruluyor.
İngiliz `Savaş` Komitesi gözünden `Arap` Meselesi
Dosyanın ikinci yazısını kaleme alan Doç. Dr. Gültekin `Yıldız,` 16 Aralık 1915’teki İngiliz `Savaş` Komitesi toplantısının tutanaklarını masaya yatırıyor. Katılımcılardan İngiliz diplomat-ajan Mark Sykes “Arap Meselesi”nin `Suriye` ve Filistin’den, bilhassa Beyrut’tan kaynaklandığını belirtmiş, bölgede kimin İngilizler tarafından kullanılıp kimin Osmanlı’ya karşı kışkırtılabileceği hakkında gözlemlerini dile getirmişti. Hayli tartışmalı geçen toplantı sonunda bölgenin Osmanlı birliğinden ayrıştırılması sonrasında İngiltere’nin `Fransa` ile üzerinde uzlaşması gereken taksimat planı da masaya yatırılmış, gelecek yıllarda önce Sykes-Picot Anlaşması ve sonra Balfour Deklarasyonu ile kendini gösterecek siyasî ve askerî politikaların çerçevesi belirlenmişti.
1. `Dünya` Savaşı hakkında doğru bilinen 10 yanlış
Dosya kapsamında “Bilinmeyen Yönleriyle 1. `Dünya` Savaşı”nı ele alan Yrd. Doç. Dr. Ali Satan 10 maddede doğru bilinen yanlışlara değiniyor.
İşte onlardan birkaçı: Enver Paşa sanılanın aksine savaşa girmeye pek de hevesli değildi. Osmanlılar İran’ı işgal etmeye kalkışmadı; sadece bu ülkeyi 1907’den itibaren işgal etmiş bulunan `Rus` ve İngilizlerle mücadele etti. Türk askerleri İtilaf orduları için kolay lokma değil, çok korktukları güçlü bir `savaş` makinası olmuştu; aynı anda 4 cephede, `zaman` `zaman` 5. cephede de muharebe etmeyi başarmıştı. Böyle bir performansı İngiltere dışında savaşan tarafların hiçbiri gösterememişti. 30 Ekim 1918’de Türk ordusu sanılanın aksine her bakımdan tükenmiş falan değildi; askerlerin elindeki `silah` ve mühimmattan başka depolarda 791 bin tüfek ve Anadolu’daki depolarda 4 bin makinalı tüfek ve 945 `top` daha mevcuttu.
Edit
05.02.2015 11:32, world
Fethullah Gülen, Türkiye’nin yedi bölgesine imamlarını atadı. Paralel Yapı’ya bağlı olan imamlar cemaatin, devletin kılcal damarlarına kadar girmesini sağladı. Paralel Devlet Yapılanması’nın hücrelerini çözen TAKVİM bugün de Hoca’nın İç Anadolu Bölgesi imamlarını açıklıyor…
Devlet, Paralel Yapı’nın inlerine girerken TAKVİM’in örgüt şemasını deşifre ettiği `yazı` dizisi büyük yankı uyandırdı. Yurt çapında binlerce kişi gazetemizi arayarak deşifre edilen kişilerle ilgili mağduriyetlerini anlattı. `Yazı` dizimizde bugün de İç Anadolu Bölgesi’nin il imamlarını açıklıyoruz. Paralel Örgüt’ün İç Anadolu Bölgesi’ndeki en önemli ismi `Ankara` İmamı Cemil `Koca.` `Koca,` askeri okullarla `polis` akademisine girecek öğrencileri tek tek belirliyor. İl imamlarının büyük çoğunluğu defalarca Pensilvanya’ya giderek talimatları bizzat Fethullah Gülen’den alıyor. İşte o isimler…ANKARA/CEMiL KOCA: 54 yaşında. 1997′den bu yana Samanyolu `Eğitim` Kurumları’nın genel müdürlüğünü yapıyor. PDY’nin özel okullarının bağlı olduğu Özel Öğretim Kurumları Derneği’nin (ÖZÖĞRET- DER) yönetim kurulu üyesi. Ayrıca Haziran 1999′da kurulan Atlantik Eğitim’in 2007′den beri hissedarları arasında. Gülen’in 2001′de verdiği talimatla askeri okullar ve `polis` akademisine girecek öğrencilerin belirlenmesinde koordinasyon görevini yürütüyor.
KONYA/MEHMET KAYA: `Denizli` Çivrilli. 53 yaşında. PDY’nin `Afyonkarahisar` imamıyken Temmuz 2014′te `Konya` il imamı olarak atandı. “Muhammed” kod adını kullanıyor. 2011 yılının Mart ayına kadar PDY’nin kontrolündeki `eğitim` kurumlarında çalıştı. Halen kamuda imam-hatip olarak görev yapıyor.
KAYSERİ/YAHYA KARADENİZ: `Balıkesir` Havranlı. 50 yaşında. PDY’nin `Kayseri` bölge imamı. 2002′de PDY `Kahramanmaraş,` 2003 yılında ise `Adana` İl Koordinatörü olarak çalıştı. 2007′de Antalya’ya “Bölge Koordinatörü” olarak atandı. Ekim 2009 itibariyle faaliyetlerini Çanakkale’de sürdürdü. Şu an `Kayseri` Melikgazi İbrahim Tennuri Ortaokulu’nda `teknoloji` ve `tasarım` öğretmeni olarak çalışıyor. 2014 yılından bu yana `Kayseri` Bölge Sorumlusu olarak görev yapıyor. `Kayseri` ve civarındaki 17 kentten de sorumlu.
KAYSERi/SITKI BAŞ: `Denizli` Çivrilli. 43 yaşında. PDY’nin `Kayseri` il imamı. PDY kontrolündeki Başkent `Eğitim` bünyesinde faaliyet gösteren Özel Yüksel Sarıkaya İlköğretim Okulu’nda 2003 yılı itibariyle kurucu temsilci olarak görev yaptı. Kasım 2014′ten beri Battalgazi Özel `Eğitim` Kurumu’nda çalışıyor. `Kayseri` Melikgazi’de oturuyor.
ESKiŞEHiR/MEHMET MELEŞ: İzmir doğumlu. 40 yaşında. PDY’nin İstanbul’daki üst düzey yöneticilerince, 2006 yılının `yaz` aylarında Türkiye geneline gönderilen talimata istinaden “Ahmet” kod adını kullanmaya başladı. PDY bünyesinde Ekim 2006′da `Sivas` il imamı olarak atandı. Mart 2010′da `Niğde` il imamı, Ağustos 2013′de ise `Eskişehir` il imamı olarak görevlendirildi.
SİVAS/MUSA KAYA: `Sakarya` Hendekli. 43 yaşında. `Ankara` Üniversitesi Dil `Tarih` Coğrafya Fakültesi’nden 1996′da mezun oldu. 2008- 2013 yılları arasında Kırşehir’de PDY’nin kontrolündeki `Dünya` `Eğitim` Hizmetleri’nde çalıştı. Sivas’a il imamı olarak gönderildi. Şubat 2014′te Detay Serbest Muhasebecilik bünyesinde çalıştı.
KIRIKKALE/MEHMET MERD: 2013′e kadar PDY bünyesinde Konya’da faaliyet gösterdi. Haziran 2013′te `Kırıkkale` il imamı olarak atandı. Kasım 2014′ten beri Kale Feza Eğitim’de çalışıyor. Kırıkkale’de yaşıyor.
AKSARAY/YUSUF ÇAKIR: `Adıyaman` Besnili. 37 yaşında. Besni Lisesi ve Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. 2004′de PDY kontrolündeki `Adana` Özel Özgören Lisesi’nde `Din` Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yaptı. Temmuz 2013′te `Aksaray` il imamı olarak atandı. Kasım 2014′ten beri Akçağ Eğitim’de çalışıyor.
KARAMAN/MUSA ANGIL: 39 yaşında. 2012- 2013 yıllarında PDY kontrolündeki `Aksaray` Sema Koleji’nde `Din` Kültürü öğretmeni olarak çalıştı. `Aksaray` il imamlığı yaptı. Ağustos 2013′te `Karaman` il imamı olarak tayin edildi. Aralık 2014′ten bu yana Özel `Karaman` Sabah `Eğitim` Hizmetleri’nde çalışıyor.
KIRŞEHİR/MUSA ARSLAN: İstanbul’da doğdu. 35 yaşında. 2013 Mart’ına kadar PDY bünyesinde Ankara’da çalıştı. Sonra `Kırşehir` il imamı olarak atandı. Kırşehir’e yerleşip PDY kontrolündeki `Dünya` Eğitim’de çalışmaya başladı.
NiĞDE/MUSTAFA GÜMÜŞ: 34 yaşında. Niğde’de PDY kontrolündeki Özel Sungurbey `Eğitim` Kurumları’nda çalışıyor. `Niğde` il imamlığından önce `Kahramanmaraş` bölge imamlığı yaptı. `Kahramanmaraş` Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince 26 Aralık 2001 tarihinde düzenlenen bir operasyonda adı geçti. `Gece` saat 23.00 sıralarında, durumu şüpheli `otomobil` içindeki aramada, üzerinde “Fitre ve Zekat” yazılı zarflar ve vakfa ait makbuzlarla yakalanan Paralel Devlet Yapılanması kontrolündeki Necip Fazıl Kısakürek Vakfı görevlileri arasında yer aldı.
YOZGAT DAVUT SAĞIR: `Kahramanmaraş` Göksunlu. 40 yaşında. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Merzifon Sanayici ve İşadamları Derneği üyesi. `Amasya` Merzifon’da Ahi Koleji ve Özel `Eğitim` Kurumları Genel Müdürü iken `Nisan` 2013′te `Yozgat` il imamı Mahir Şahin’in Ankara’da görevlendirilmesi üzerine onun yerine atandı. `Yozgat` Özel Zirve `Eğitim` Kurumları Genel Koordinatörlüğü görevine getirildi. Yozgat’ta yaşıyor.
ÇANKIRI ABDULLAH ÖZDEMİR: Erzurumlu. 36 yaşında. Ağustos 2013′e kadar PDY’nin kontrolünde Samsun’da faaliyet gösterdi. Eylül 2013′te Çankırı il imamı olarak atandı. Aralık 2014′ten bu yana da Azim Eğitim’de çalışıyor. Çankırı’da oturuyor.
Edit
31.01.2015 11:01, world
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), 45. seçimli Genel Kurul Toplantısını bugün gerçekleştirildi.
Türkiye’de kamu dışında yaratılan katma değerin yaklaşık yarısını üreten ve enerji ithalatı göz ardı edildiğinde, üye kuruluşları toplam dış ticaretin %80’ini gerçekleştirerek, kamu gelirlerinin en önemli unsuru olan vergi gelirlerinin, özellikle kurumlar vergisinin önemli bir bölümünü karşılayan TÜSİAD’ın Başkanlığına `Trabzon` Sürmeneli Cansen Başaran Symes seçildi.
Cansen Başaran-Symes’ın yönetim kurulu şu `isimler` yer alıyor;
-İsmail Hasan Akçakayalıoğlu (BankPozitif Yönetim Kurulu Başkanı)
-Metin Akman (Trouw Nutrition Türkiye Genel Müdürü)
-Bahadır Balkır (Balorman Yönetim Kurulu Başkanı)
-Memduh boydak (Boydak Holding CEO'su ve Yönetim Kurulu Üyesi) -Esin Güral Argat (Gürallar Yönetim Kurulu Başkanvekili)
-Simone Kaslowski (Organik `Kimya` Genel Müdürü)
-Ali `Yıldırım` Koç (Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi)
-Murat Özyeğin (Fiba Holding Yönetim Kurulu Üyesi)
-Mehmet Nurettin Pekarun (Sabancı Holding-Kordsa Global Yönetim Kurulu Üyesi)
-Agah Mehmet Tara (Enka İnşaat Genel Müdürü)
-Sedat Şükrü Ünlütürk (Sun Holding Yönetim Kurulu Başkanı)
Cansen Başaran -Symes Kimdir?
Trabzon'da dünyaya gelen Cansen Başaran-Symes, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu. Symes, evli ve bir çocuk annesidir.
2013 yılının `Nisan` ayına kadar PwC Kopenhag, Londra ve İstanbul ofislerinde çeşitli kademelerde görev üstlenen Cansen Başaran-Symes, PwC Orta ve Doğu `Avrupa` Bölgesi ve PwC Eurofirm Yönetim Kurulu üyeliği yaptı.
Mart 2014 tarihi itibariyle Allianz sigorta A.Ş. ve Allianz Hayat ve Emeklilik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine atandı.
Cansen Başaran-Symes, World Economic Forum (Dünya `Ekonomi` Forumu) tarafından 2000 yılında “Global Leaders for Tomorrow” (Geleceğin Global Liderleri) unvanını aldı.
2000 yılında `Dünya` Gazetesi tarafından “Yılın En Başarılı İş Kadını” ödülüne ve 2006 yılında Uluslararası Lions Kulüpleri Birliği'nin "8 Mart `Dünya` `Kadınlar` Günü" etkinlikleri kapsamında çağdaş Türkiye'nin başarılı Türk kadınlarından biri olarak üstün hizmet ödülüne layık görüldü.
Edit
23.01.2015 10:59, world
Ankara'da ASELSAN' da görevli mühendis evinde ölü bulundu. Erdem Uğur'un yatağında üzerinde battaniye örtülü, ağzına dayanmış büyük tüp hortumuyla bulunduğu öğrenildi.İki gündür işe gitmediği için arkadaşları 28 yaşındaki Erdem Uğur'un Çankaya Cebeci mahallesi Akat `sokak` 4/2 adresindeki evine geldi. Kapının açılmaması üzerine Uğur'un arkadaşları `polis` ekiplerine `haber` verdi. Olay yerine gelen `polis` ekipleri, çilingir yardımıyla girdiği evde Uğur'un cesedi ile karşılaştı. Erdem Uğur'un yatağında üzerinde battaniye örtülü, ağzına dayanmış büyük tüp hortumuyla bulunduğu öğrenildi.
ASELSAN'DAN BAŞSAĞLI MESAJI
ASELSAN, mühendis Erdem Uğur'un ölümü ile ilgili başsağlı mesajı yayımladı. Mesajda, "Değerli çalışanımız Erdem Uğur 15.01.2015 tarihinde evinde ölü bulunmuştur. 12.02.2014 tarihinden beri ASELSAN'da Ölçüm ve Kalibrasyon Mühendisi olarak görev yapan değerli çalışanımızın vefatını büyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz. Erdem Uğur'u rahmetle anıyor, ailesinin kederini ASELSAN Ailesi olarak bizler de paylaşıyoruz" denildi
ÖLÜMÜ ŞÜPHELİ BULUNAN DİĞER ASELSAN MÜHENDİSLERİ
Hüseyin Başbilen 7 Ağustos 2006’da aracında boğazı ve bileği kesilmiş halde bulunmuş, 17 Ocak 2007’de ise yine Aselsan’da görevli mühendis Halim Ünal’ın kafasına isabet eden tek kurşunla öldüğü haberi gazetelere yansımıştı. 9 gün sonra da bir başka Aselsan çalışanı Mühendis `Evrim` Yançeken oturduğu binanın altıncı katından düşerek hayatını kaybetmişti. ODTÜ mezunu üç mühendisin önemli askeri projeler üzerinde çalıştıkları ve bu nedenle öldürüldükleri iddia edilmişti.
Yaklaşık 10 ay sonra 9 Ekim 2007’de de yazılım mühendisi Burhanettin Volkan, askerliğini yaparken nöbetçi silahı ile intihar etti. Askere gitmeden önce psikolojik tedavi görmeye başlayan Volkan, vatani görevini yaparken evlenmiş ve dünyaevine gireli henüz 40 gün olmuştu.
26 Ocak 2013'te ASELSAN Akyurt Tesisleri’nde mikroelektronik güdüm ve elektro-optik grubu projelerde çalışan Hakan Öksüz `trafik` kazasında yaşamını yitirdi. Öksüz'ün kullandığı aracın kontrolden çıkarak şehir merkezi sapağında bariyerlere çarptığı ve daha sonra takla attığı ortaya çıkmıştı. Kazanın ardından olay yerinde Hakan Öksüz’ün kimliğinin, cüzdanının, hatta cep telefonunun dahi bulunmaması akıllarda soru işaretleri bırakmıştı.
Edit
15.01.2015 23:33, world
`Charlie Hebdo` katliamının ardından PapaFrancis'den de bir yorum geldi. Papa "Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır" dedi, şöyle örneklendirdi: Eğer arkadaşım Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. İnsanların inançlarıyla dalga geçemezsiniz.
Filipinler'e yapacağı ziyaret için uçakta gazetecilere açıklama yapan Papa Francis `Charlie Hebdo` katliamıyla ilgili konuştu. Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünü temel bir `insan` hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi.
Papa duruma ilişkin ziyaretlerinde kendisine eşlik eden Alberto Gasparri üzerinden bir örnek verdi ve “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.” dedi.
Edit
15.01.2015 23:00, world
ürkiye genelinde geçtiğimiz hafta yaşanan `kar` yağışının ardından havaların düzelmesi sizi aldatmasın. 23 Ocak'tan itibaren son 20 yılın en çetin kışı başlıyor. Belli bölgelerde 3 metre `kar` dahi bekleniyor.
azartesinden itibaren `Sibirya` üzerinden gelen `soğuk` hava kütlesi birçok ilde hayatı durma noktasına getirdi. İzmir ve `Hatay` gibi karla isimleri çok sık yan yana telaffuz edilmeyen iller dahi kışın başında hem karı tattı hem de soğuğu iliklerine kadar hissetti. Başta İstanbul `olmak` üzere 50’ye yakın ilde ise okullar `tatil` edildi. İstanbul -10’ları görürken Doğu illeri ise eksi 35’lere kadar düşen hava sıcakları ile dondu.
Türkiye bu kışın geniş kapsamlı ilk karla imtihanını bu şekilde atlatırken akıllara ise aylar öncesinden Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse’nin sözleri geldi. Geçtiğimiz Kasım ayında İstanbul için asıl kışın 20 Ocak sonrasında geleceğini öngören Köse hala bu iddiasını sürdürüyor. Köse’ye göre son 20 yılın en çetin kışı bu yıl yaşanacak. 23 Ocak'tan sonra Türkiye'ye yeni `soğuk` hava ve `kar` yağışı geleceğini de söyleyen Köse, ay sonu itibariyle esas `kar` yağışlarının görülmeye başlanacağını söyledi.
23 YIL ARADAN SONRA İLK
Haber 7'de yer alan habere göre; İstanbul başta `olmak` üzere birçok ilde beklenmedik şekilde hortumlar çıktığına ve Karadeniz'de de `deniz` sıcaklığının 28 dereceye kadar çıktığına ve bu sıcaklığın ise beklentilerin çok üzerinde olduğuna dikkat çeken Köse, bu yıl enteresan durumların yaşandığını belirterek şöyle konuştu;
‘’23 yıl aradan sonra ilk kez bu `yılbaşı` akşamını da etkileyen bir `kar` yağışı gerçekleşti. İzmir yolu kardan kapadı. Bir çok il uzun yıllar sonra ilk kez karla tekrardan tanıştı. Uludağ’da daha şimdiden 3 metreyi aşan `kar` birikti. Bizi etkileyen bu akım Mısır’a kadar inerek bölgeye de 6 ayıl aradan sonra `kar` yağışı bıraktı.’’
BARAJLAR ŞİMDİDEN DOLDU
Şu anda İstanbul’daki çoğu barajın tamamen dolmuş olduğuna da dikkat çeken Köse, ‘’ Mesela bizim mevsim normallerinde yağışlarımız olsaydı barajlarımız dolmayacaktı. Ancak baktığımızda daha kışın başında olmamıza rağmen barajlarımız dolmuş durumda. Düşünün geçtiğimiz yıl ilkbahara girdiğimizde barajların doluluk oranları ile ilgili tartışmalar yaşanıyordu.’’ dedi.
OCAK KAPIDAN BAKTIRDI KAZMA KÜREK YAKTIRDI
Lapa lapa `kar` yağışlarının normalde Mart ayında gerçekleşmesinin beklendiğini, ancak bu yıl Ocak ayında bu yağışların görünmeye başlandığını da söyleyen Köse, ‘’Deyim yerindeyse Mart kapıdan baktırmadı bu defa Ocak kapıdan baktırdı kazma kürek yaktırdı.‘’ dedi.
ASIL KIŞ YENİ BAŞLADI!
Şuana kadar elde edilen verilerin ışığında Kasım ayında dile getirdiği ''Asıl kışın 20 Ocak sonrası başlayacağı'' yönündeki öngörüsünün geçerliliğini koruduğunu da söyleyen Köse, İstanbul ve Türkiye için asıl kışın daha yeni başladığını ve Mart ayının sonuna kadar süreceğini belirtti.
23’ÜNDEN SONRA `KAR` GERİ GELİYOR
Son günlerde görülen ılık havanın kimseyi aldatmaması gerektiğini de vurgulayan Köse,Ocak'ın 23’ünden sonra başta İstanbul `olmak` üzere yurdun tamamını etkileyecek olan `soğuk` bir havanın kapıda olduğunu ve `kar` yağışlarının yeniden başlayacağını aktardı.
50 GÜNLÜK ESAS KIŞA HAZIR OLUN
Kışın ilk yarısının 30 Ocak itibari ile biteceğini ve esas `kar` yağışlarının Şubat başı ile görülmeye başlanacağını buna ise sezon başı ''Hamsin'' denildiğini aktaran Köse, ‘’Şu an `biz` `eski` atalarımızın tabirine göre zemheriyi yaşıyoruz. Yani kışın ilk yarısını ,ilk kırk günlük süreci yaşıyoruz. Ondan sonrasında elli gün sürecek kışın esas yarısını göreceğiz.’’ dedi.
KAR KALINLIĞI 3 METREYİ BULACAK
Doğu Anadolu bölgesinin geçen sene ile kıyaslanmayacak şekilde bu yıl bol yağış aldığını söyleyen Köse, Bitlis’te daha şimdiden 1 metre karın olduğunu ancak bölgede de kışın daha yeni başladığını ve önümüzdeki haftalarda Bitlis'te `kar` kalınlığının 3 metreye dayanacağını tahmin ettiklerini söyledi.
SON 20 YILIN EN ÇETİN KIŞI YAŞANACAK
Yurt genelinde beklenen `soğuk` hava ve yağışların belli periyotlar halinde Mart sonuna kadar yayılacağını dile getiren Köse, diğer yıllara göre bir kıyaslama yapılması halinde ise bu yılın son 20 yılın en çetin kışının yaşanacağına dikkat çekti.
Edit
15.01.2015 22:45, world
Paris’te `Charlie Hebdo` dergisine yapılan `terör` saldırısını araştırmakla görevlendirilen başkomiser intihar etti. 45 yaşındaki Başkomiser Helric Fredou'nun 12 kişinin öldürüldüğü `Charlie Hebdo` saldırılarını araştırmakla görevlendirilmesinin ardından intihar etmesi, kafa karışıklığına neden oldu.
Paris’te `Charlie Hebdo` dergisine yapılan `terör` saldırısını araştırmakla görevlendirilen başkomiser intihar etti. `Charlie Hebdo` dergisine yapılan `terör` saldırısının ardından on binlerce polisin görev aldığı operasyonları yönlendirenlerden 45 yaşındaki Başkomiser Helric Fredou’in intihar ettiği açıklamaları soru işaretleri oluşturdu.
Geçtiğimiz günlerde Fransa'nın başkenti Paris'te `Charlie Hebdo` isimli mizah dergisine düzenlenen saldırıyı araştırmakla görevlenen 45 yaşındaki Başkomiser Helric Fredou intihar etti.
Fransız `Polis` Sendikası, Helric Fredou’in intiharını depresyon olarak açıklarken, arkadaşları ise Limoges Kriminal Soruşturma Bölümü Müdür Yardımcılığı görevini yapan Fredou’in intihar edecek kadar sorunu olmadığını, ölümünün şüpheli olduğunu belirttiler.
Edit
15.01.2015 17:03, world
Kanlı `Paris` saldırısıyla ilgili yanıt bulamayan sorular, akıllarda soru işaretleri bıraktı.
Sorular cevap bulduğunda `Paris` katliamının gerçek maksadı anlaşılacak!
Paris'teki `Charlie Hebdo` baskınının ardından ortaya çıkan `manzara,` soru işaretlerini beraberinde getirdi. Olayda öyle tesadüfler var ki, yaşananlar üçüncü sınıf `polisiye` filmlerini gölgede bırakıyor.
AKILLARDA BİR ÇOK SORU VAR
1- Kanlı baskın gerçekleştiği sırada çatıya çıkanlardan bazıları çelik yelekliydi. Neden? Yoksa baskına hazırlıklı olanlar mı vardı?
2-Saldırganların silahları tutuş biçimleri askerî eğitimden geçtikleri izlenimini uyandırıyordu. Ama zanlılardan biri kimliğini, terk ettikleri arabada unuttu. Peki bu kadar donanımlı ve profesyonel olan katiller, bu amatörlüğü nasıl yaptı. Maksat hedef saptırma mıydı?
3-Saldırının sebebi hâlâ belli değil. Bütün `dünya` derginin marjinal karikatürlerini gösteriyor. `Fransa` Cumhurbaşkanı Hollande “Şaşırmadım” dedi. Bu da saldırı yapılacağına dair istihbarat alındığını gösteriyor. 10 yıldır takip edilen kişilerin katliam yapması manidar değil mi?
4-Saldırganların olay sırasında “Allahü ekber” diye bağırdığı iddia ediliyor. Bu bir yanıltmaca mıydı? Nitekim Türkiye'de de Danıştay saldırısı sonrası failin “Allahü ekber” dediği ileri sürülmüş, olay dindarlara yıkılmaya çalışılmıştı. Ancak işin içinden hükümete baskı kurmak isteyen derin devlet çıktı. Burada da müslümanlar hedef alınmış olabilir mi?
5-Saldırganlar rahat tavırlarıyla dikkat çekti. Bunun nedeni neydi? Olay anında `sokaklar` neden bomboştu? Yılbaşından beri Paris'te kuş uçurulmuyordu. Bu kadar güvenliğe rağmen nasıl katliam yapılabildi?
6-O gün, çalışanların hepsinin de dergide yapılan toplantıya çağırıldığı, normalde binaya uğramayan yaşlı çizerlerin bile evlerinden alınıp getirildiği belirtiliyor. Birileri bu bilgiye sahip miydi?
7-Avrupa'da ırkçılık yükselişe geçti. Birçok ülkede İslamofobiye karşı eylemler tertiplendi. Saldırıyla bu desteğin önüne geçilmek istenmiş olabilir mi? Filistin'in tanınmasının gündemde olduğu bir dönemde, bu saldırı tesadüf mü?
8-Şerif Kuaşi'nin 10 yıl önce çekilen videoda “Dinle alakam yok, esrar satıyorum” deyip, bugün “Peygamberimizin karikatürünü yaptılar” diye katliama imza atması ne kadar inandırıcı?
9-Fransız polisi operasyon yapıp, olayın faili olduğu iddia edilen iki kardeşi canlı yayında öldürdü. Katliamın tek 'görgü şahitleri' de böylece yok edilmiş oldu. Arzu edilen sonuç bu muydu?
10-Yine Paris'te 9 Ocak 2013'te üç PKK'lı `kadın` infaz edilmişti. İki yıl geçmesine rağmen olay aydınlatılamadı. MİT'in üzerine yıkılmaya çalışılan eylemin, Türkiye'de terörün devam etmesine yönelik olduğu iddia edildi. `Charlie Hebdo` baskınının, infazın yıl dönümüne rastlaması bir mesaj mı?
Edit
15.01.2015 16:54, world
YER İSTANBUL....
Bir genç `deniz` kenarında, bankta yorgunluğunu atmak için oturmaktadır.
Bir müddet tek başına oturduktan sonra 20-22 yaşlarında bir genç yanına gelerek bankın diğer ucuna oturur.
2-3 dakika sonra bu gencin arkadaşları olduğu anlaşılan iki akranı daha gelir ellerinde 3 bardak çayla...ı
Gençler birer bardak kendileri alırlar ve 3. bardağı daha önceden gelip oturmakta olan diğer arkadaşlarına ikram ederler.. Fakat yoğun ısrarlara rağmen, arkadaşlarına çayı sevmediğini, zaten bildiklerini, bu yuzden de o çayı boşa aldıklarını söyleyerek reddeder... O zamana kadar hiç bir diyaloğa girmedikleri arkadaşıma dönerek: 'yaa hocam, bu çayı aldık ama arkadaş içmeyecek..bari sen iç de israf olmasın' derler..
İlk başta reddetse de ısrarlara dayanamayıp çayı alır ve içmeye başlar..
Bu arada 3'lü, ne kadar yan yana olsalar da, arkadaşımdan bağımsız olarak koyu bir sohbete dalmıştır.. Çayın sonlarına doğru baş dönmesi hissetmeye başlar.. Tabii o an anlar başına bir bela aldığını..
Ucu ise sohbetlerine bununla ilgilenmeden hala devam etmektedirler. .
Baş dönmesi ve halsizlikle olduğu yerde durmaktadır. .
Bir an kendine gelip bunlardan uzaklaşması gerektiğini düşünerek ayağa kalkar ve biraz ilerdeki `otobüs` durağına zor da olsa varır..
Fakat 3'lü de bununla birlikte harekete geçmiş ve durağa gelmiştir...
Otobüse binip koltuğa oturduğunda üçü de otobüse binip bunu rahatça görebilecekleri bir yere oturur..
Fakat bu arada artık neredeyse bilincini kaybetmek üzeredir..
Büyük bir gayretle cep telefonunu çıkarıp
(teknolojinin gözünü seveyim) arkadaşını arar, başına böyle bir `iş` geldiğini, o an otobüste olduğunu, falanca durakta ineceğini söyler..
Durağa geldiğinde iner ve arkadaşının kucağına bayılır. .
Arkadaşı ise bununla beraber inen 3'lüden şüphelenir.
O an orda devriyede bulunan polise durumu bildirir..
Birlikte hemen bir taksiye binip hastaneye giderler..
Acilde doktorlar imdada yetişir ve arkadaşın yanına gelerek:
İntihar mı etti?' diye sorar.
Neden böyle bir şey sorduğunu sorar doktora.
Doktor; aşırı dozda ilaç almış. Gecikseydiniz kurtaramayabilirdik ' diye cevap verir..
İşin daha ilginci ve can alıcı noktasıysa bunların yakalanamaması..
Bu 3'lünün ORGAN MAFYASI çetelerinden olduğu anlaşılır..
Yani hala ortalıklarda geziniyorlar. .
Adapazarı depreminde ölülere musallat olan organ mafyaları, işi daha da ileri götürerek canlı insanların peşine düşmektedir. . Bu yaşanmış bir olay.....
Herkesin çoluğu çoçuğu ve yakınları var, özellikle İstanbul' `Ankara\'` İzmir' dikkat etsin...
Savaş, `ekonomi,` Kıbrıs derken hayatın detayları çok `korkunç` olabiliyor. Sağlıklı ve kazasız belasız günler dilerim..
BU PAYLAŞIMI, TÜM SEVDİKLERİNİZE, TANIDIKLARINIZA İLETİN.
MAİL OKUYACAK DURUMDA OLMAYANLARA VE AİLELERİNİZE SÖZLÜ OLARAK ANLATIN...
LÜTFEN ÇOK DİKKATLİ OLUN...
Doç. Murat SEVENCAN
Gazi Üniversitesi `Tıp` Fakültesi
Edit
14.01.2015 21:27, world
Ebu Hureyre(ra)dan rivayet edildigine göre, Resulullah(sav): “Peygamberimiz Hicaz’ın doğusunu işaret ederek, iste buradan fitneler gelmistir(gelecektir)”
[Ali el-Mütekki,Kenzü’l-Ummal, No:30859,11/120]
Ibni Ömer(ra) dan rivayet edildigine göre, Cenabi Peygamber(sav):”Ey Allah’im! Şam’ımızı bize hayırlı ve uğurlu kıl. Allah’ım Yemen’imizi de bize hayırlı ve uğurlu kıl” buyurdu. Orada bulunan Ashab-i Kiram:”Necd’imizi de Ya Resulullah”dediler.
Hazreti Peygamber(sav)de tekrar: “Allah’im! Şam’ımızı ve Yemen’imizi bize hayırlı ve uğurlu kıl” dedi.
ücuncu defasinda da:”felaket ve müsibetler, fesat ve dinsizlik orada(Necid’de)dir. Ve orada Karnus-Seytan(seytanin boynuzu) dogacaktir
[Buhari, Istiska:26,No:990,1/351]
“son zamanlarda bütün araplara dokunacak ve her `arap` evine girecek büyük bir fitne olacaktir, bunlarin ölüleri cehennemdedir. Dil(le onlari yenmek) kılıç yarasindan daha tesirlidir”
[Ebu Davud, Fitne:3,No:4264,2/504]
“Necid’de bir seytan zuhur edecek, onun fitne ve fesadından bütün `arap` yarimadasi sarsılacaktır”
[Zeyni Dehlan, ed-Dürerü’s-Seniyye,Sh:54]
“son zamanlarda bir kavim türeyecek, sizing babalarınızın duymadıkları şeylerle sıze hitap edecekler, onlarin sizinle ilgilenmelerinden ve sizi sapıtmalarından sakının”
[Ahmed Ibni Hanbel, Müsned, No:8276,3/206]Vehhabiler Riyad adındaki bu şehri o kadar severler ki, Mekke ile Medine-i münevvereden o tarafa gidip o şehre vardıklarında (meazallâh) derler ki: "Şirk diyarından çıkarak Tevhid diyarına ulaştık"
Mekke ile Medine-i münevvere için şirk diyarı yani küfür diyarı demelerinin sebebi ise oradaki müslümanları ve dışarıdan gelen müslümanları Peygamber Efendimizin eserlerinden bereketlenmeye çalıştıkları için, tesbih kullandıkları için, Peygamber Efendimizin Kabrinin önünde onunla tevessül ederek elleri kaldırarak Allâh'a dua ettikleri için onları müşrik olarak suçlarlar.
Riyad şehri öyle bir şehirdir ki orada ikamet etmek kalbi katılaştırır.
Vehhabilere göre Peygamber Efendimizin namaz kıldığı yerleri bulup orada namaz kılmak (haşa) şirke düşüren bir vesiledir. Hatta ibni teymiyye bir kitabında bir sahabiyi, bunları yaptığı için kötüleyerek bunu yapmanın şirke bir vesile olduğunu iddia etmiştir.
Vehhabiler ise ibni teymiyyeyi şeyhulislam olarak adlandırdıkları için onun kitaplarının etkisi altında kalmışlardır ve yolunu yeni ilaveler yaparak izlemektedirler.
İbni teymiyye ile onun yolunu eklemeler yaparak izleyen vehhabilik zihniyetinden Allâh'a sığınırız.
Edit
13.01.2015 16:49, world
Davutoğlu'nun Paris'deki yürüyüşe katılması Ak Parti tabanından da bir hayli `tepki` çekti. Sosyal medyada `\'\'Biz` size demiştik'' şeklinde çıkış yapan ''akıllı'' solcular ve de cemaatin provokatörleri cirit atıyorlar! Hep bir ağızdan fırsat bu fırsat şeklinde bir duyguyla yine saldırıyorlar!
''Filistin'deki Müslümanlar için kimse yürüdü mü?" diyorlar! "Uygur Türkleri için kimse yürüdü mü?" diyorlar! "Peygamberimize laf atanların cezası bu olur, kafir öldüyse öldü bize ne! Bizi Müslümanlar ilgilendirir" diyorlar!
Bu tarz çıkışlar yapan herkes maalesef yangına benzin döküyor! Daha önemlisi ise oyunu tasarlayan `karanlık` `eller` tam olarak bu cümleleri duymak istiyor. Ve maalesef duygusal hareket eden tüm arkadaşlar an itibarı ile onların değirmenine su taşıyor!
Ahmet Davutoğlu'nun politik davranmak zorunda olduğunu tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek! Tüm `Dünya` bu olay Türkiye'nin üzerine yıkılsın istiyor iken, hatta bu olay sırf Türkiye için tasarlanmış iken, bizlerin bir satranç masasında oturduğumuzun farkında olmamız gerekmez mi?
Bu olay baştan sona senaryodur! Bir olay yaşandığında normalde bir kaç tane soru işareti olur! `Dergi` saldırısında 100'e yakın soru işareti var! Mesela yerde yatan polise saldırganın giderken bir daha `ateş` ederek öldürdüğü an. Bu `sahne` `Avrupa` halkına haberlerde flulaştırılmış bir şekilde gösteriliyor. Ancak yasaklanmış sitelerde o anı net izlediğinizde, Kaleşnikofla yakın mesafeden kafasına `ateş` etmesine rağmen, `Polis` kafasını yastığa koyar gibi yere bıraktığını görüyorsunuz. Ve bir damla kan yok! Yine aynı sitelerde Işid'in yakın mesafeden Kaleşnikofla yaptığı infazlara baktığınızda, kurbanın vurulduğu anda beyninin darmadağın olduğunu ve güçlü bir şekilde itilmiş gibi yere çarptığını müşehade edersiniz! Sadece bu detay bile oyunu tasarlayanlara karşı çok büyük bir kozdur ve daha niceleri var. Şu anda bir çok `Avrupa` sitelerinde dil bilenler bu delilleri Hristiyanlara anlatmaya çalışıyor!
Bu olayın bir senaryo olduğuna `Avrupa` milletlerini ikna ederek, `kendi` hükümetlerinin itibarlarını milletlerinin nezdinde beş kuruşa düşürmek var iken, gelecekte yapacakları olası senaryolara karşı girişimlerinin önünü kesmek var iken, kalkıpta ''kafir öldü iyi oldu'' demek öyle zannediyorum ki yapılacak en son şey! Böyle bir avantajı tüm `Dünya` müslümanlarının lehine kullanarak satranç masasında bir hamle daha öne geçmenin zamanıdır!
Bu konuyla ilgili şu anda her dilde yüzlerce video hazırlandığından kimsenin şüphesi olmasın! Çok büyük bir acemilik yaptılar! Delil delil serilecektir herkesin önüne...
Bakınız dostlar şu anda bu yazıyı yazan ben, istesem girerim `Filistin` cephesinde kör edilen Mehmetçik'ten, çıkarım Gazzeden. Girerim Irak'dan çıkarım Afganistan'dan. Çok hamasi, çok coşkun bir dil kullanabilirim. Oysaki işin gerçeğinde `\'\'ZAMAN` İTİBARI İLE'' provokasyondan başka hiç bir anlam taşımaz! Tam da Müslüman aleminden beklenen budur. Bir kez daha yineliyorum ki bu tuzağa düşülmemeli!
Hele hele Avrupa'da yaşayan 30 Milyona yakın Müslüman var iken, bunlardan 10 Milyonu Türkiye'li olmakla beraber hepsinin can ve mal güvenliği risk altında iken, provokatif her cümle, tahrik edici her kelime, fanatik Hristiyanlara: "GİDİN MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRÜN" ANLAMINI TAŞIYOR! BİR KEZ DAHA YİNELİYORUM KARANLIK `ELLER` BÖYLE CÜMLELERİ ÇOK AMA ÇOK İSTİYOR!!
Kimse aksini düşünmesin! Türkiye'den Myanmar'a gidipte oradaki Müslümanlarla oturup ağlayan, Filistinli `baba` ile kucaklaştığında ağlayan Ahmet Davutoğlu'nun bu yürüyüşe katılmasının nedeni Peygamberimize hakaret edenlerin ölümüne üzülmesi değildir! Ülkesi için uğraşan bir politikacının, Şer hesaplarını boşa çıkarmanın gereğini yapmasıdır!!
Edit
13.01.2015 14:49, world
Biliyor muydunuz?! Vehbi Koç kimdir ve BEKO neyi ifade ediyor..?
Vehbi Koc, Haim Nahum’un oğludur.
Haim Nahum, Osmanlı Bankasından çaldığı paraları İsviçre’ye aktardı.
Haim Nahum çaldığı paraların yarısını bir oğlu Bernar Nahum’a diğer yarısını da diğer oğlu Vehbi Koç’a verdi.
Bernar Nahum ve Vehbi Koç ortaklasa BEKO’yu kurdular.
Vehbi Koç’un serveti, Osmanlı Parasıdır.
“Koç ve Doğramacı ailesini yakın izlemeye almak gerek.. Vehbi Koç kimdir? Bakarsınız ipin ucu Bandırma vapuruna kadar gider.. Bernard Nahum da çok önemli bir isim ve tabii Haim Nahum Efendi de öyle.. Koç deyince bugün akla Mustafa Koç, Rahmi Koç gelse de, aslında Koç ailesinin asıl önemli isimleri Kıraçlar. İnan `Kıraç` da damat..!
Bu Hayim Nahum adı önemli.. Lozan’ın perde gerisindeki Siyonist o.. Türkiye’deki “Arap Düşmanı Kemalist Milliyetçilik”in sponsoru da O. Daha sonra gitti Nasır’a danışman oldu, `Arap` Yahudilerini örgütledi ve Türk düşmanı `Arap` milliyetçiliğinin liderliğini üslendi..!
Arap düşmanı Kemalist Türk milliyetçiliği fikrinin arkasında kimler vardı bakın bakalım. Kod adı Tekinalp olan Moiz Kohen ve daha sonra dinde reform bayraktarlığı yapan “Türk’ün Dini Kemalizmdir” diye kampanyalar yürüten Osman Nuri Çerman..
Mesela birçok ülkede Siyonistler, bizzat Anti-Siyonist hareketleri kendileri örgütlerler ve kontrol ederler.. Zaten Yahudileri göçe zorlayan `soykırım` meselesi de böyle bir şey değil mi idi? En azından biri bunu kullandı..
Baksanıza Lenin de Yahudi imiş. Hitler için de aynı şey söylenir.. Şimon Zwi oluyor Şemsi Efendi, Moiz Kohen oluyor Tekinalp! Türk Ocakları’nın kuruluşundaki en büyük maddi desteği kim sağlamıştı, hatırlayın: Lazaro Franco..!”
İşte Bediüzzaman Said Nursi’nin Emirdağ Lahikası’ndaki ilgili bölüm:
“Türklere dinlerini ve `din` temsilciliğini `feda` ettirmek şartıyla, sun’î istiklâl işinde gizli anlaşmanın müessiri, tek kelime ile, Yahudiliktir. Buna memur-u müşahhas kimse de, şimdi Mısır Hahambaşısı bulunan Hayim Naum’dur. Bu Hayim Naum, bu `korkunç` teşebbüse evvelâ Amerika’da Türkler lehinde bir seri konferans vermek ve emperyalizma şeflerine, Türkün maddesini serbest bırakmaları, buna mukabil ruhunu, tâ içinden ve `kendi` öz adamlarına yıktırmaları fikrini telkin etmek suretiyle başlamıştır. Yani, masonluk hasebiyle Kur’ân’ın ahkâmını kaldırmak, milleti dinsiz yapmak. Hayim Naum müthiş plânının zeminini Amerika’da hazırladıktan sonra İngiltere’ye geçmiş ve hâlis Yahudi olan Lord Gürzon ile `temas` ederek şu teklifte bulunmuştur:
“Siz Türkiye’nin mülkî tamamiyetini kabul ediniz. Onlara ben İslâmiyeti ve İslâmî temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum.”
KAYNAK : Kelamihal~ Alperenin Günlüğü
--------------------------------
DİĞER BİR KAYNAKTAN HAİM NAHUM
Haim Nahum Kimdir?
Bu ismi google’da arattığınız `zaman,` karşınıza klasik bir hayat öyküsü çıkacaktır. Haim Nahum (1873-1960) `Manisa` doğumlu, şurda okudu, burda büyüdü vs. Şimdi olayları biraz daha geniş bir şekilde ele alalım.
Nahum; siyasetçi, Kahire Hahambaşı ve İsmet Paşa’nın Lozan danışmanı…
Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında, ülke ha parçalandı ha parçalanacak derken, içerden ve dışardan taraflar amaçlarını tam manasıyla ifade etmeye başlamışlardır. Rengini belli eden `insan` evladlarından biri de Haim Nahum’dur. Neyse konuyu dağıtmadan; işgal altında ki devletin bütün `para` ve altınları İsviçre’ye kaçırıldı (o dönemde Osmanlı Bankası’nda zaten bir tane bile Türk hissedar yoktu). İsviçre’ye bu `para` ve altınları kaçıranda Haim Nahum’un ta kendisidir! Avrupalı abilerimizde ödül olarak; banknotların yarısını Nahum’a vermiştir.
Haim Nahum ölmeden önce mirasını iki yavrucağını paylaştırdı. Birisi Bernar Nahum, diğeri ise; VEHBİ KOÇ!
Sayın Koç Ailesi’nin sermayesi; Osmanlı Bankası’ından Avrupa’ya kaçırılan paradır! Koç’un sermayesi hakkında `basın` da dönen, `sosyal medya` da dönen muhabbetlerin alayı; Kara `para` aklamaktan başka bir şey değildir!
Haim Nahum sadece bir hahambaşı mı? Kendisi aynı zamanda bir Siyonist’tir. Peki bir siyonistin Lozan’da ne işi var? Memleketimden bir tane `insan` evladı çıkıp da orda konuşma yapamaz mı? Yapar elbette ama neden Nahum? sorusuyla sizleri başbaşa bırakmak istiyorum (işte bunlar hep sex).
Haim Nahum’dan `kendi` adamlarına ve masonlara inciler:’ Yanlış yapıyorsunuz; Anadolu’yu işgal etmekle Müslüman Türkleri sindireceğinizi sanıyorsunuz. Hayır, birkaç yıl içinde bu milletin yeniden dirileceğini, toparlanıp derleneceğini hesaba katmıyorsunuz! Öyleyse yapılacak şey; Lozan antlaşmasıyla bunlara bir fırsat tanıyıp, bu `zaman` içinde İslamiyet’ten uzaklaştıracak, `din` ve `tarih` şuurunu unutturacak bir iman ve ahlakı tahribat süreci geçirilmeli, ekonomileri çökertilmeli, siyasi partilerden gazetecilere, hepsi ele geçirilmeli… Ülkelerini parsel parsel satacak hale getirmeli, yumuşak ve kolay lokma yapıldıktan sonra, Türkiye parçalanıp büyük İsrail’e katılmalıdır.’
Ve ne kadar doğrudur bilinmez Nahum’un Atatürk’ün zehirlenmesinde parmağı olduğu iddaalar arasında…
Kaynak: Kadir Mısıroğlu.
Edit
13.01.2015 12:11, world
Thomas Edvard Lawrence 1888 de doðmuþtur. `Zengin` bir aileye mensuptur. Oxford Üniversitesi’nde Arkeoloji tahsil etmiþtir. Arabistan, `Suriye,` Mýsýr ve Filistin’de etütler yapmýþ; bir `Arap` kadar `Arap` dil ve adetlerini, Bir Müslüman kadar Müslümanlýðýn þartlarýný ve inceliklerini öðrenmiþ, her haliyle Þark’a intibak etmiþtir.
Bütün doğu lisanlarını şive farklarına kadar `kusursuz` öğrenen genç alim, Birinci `Dünya` Savaşı başladığı `Zaman,` Filistin’de bulunuyordu. `Silah` altına alınır alınmaz, bu hususiyetleri dikkate alarak Mısır’daki ordunun istihbarat şubesine tayin edilmiştir.
İşte Lawrence bu tayinden sonra, `dünya` çapındaki şöhretine erişecek faaliyetlerde bulunmuştur. O, beyaz bornoz ve abbasesi ile bir `Arap` şeyhi kılığına girmiş, heybesinin gözlerini çil çil İngiliz altınlarıyla doldurarak bitip tükenmeyen kum çöllerinde maceraya atılmıştır.
1915’de Mekke’de bulunan 80 yaşındaki Şerif Hüseyin’in doymayan menfaat hırsını vaatler ve altınlarla tatmin etmiş ve onun ardında adeta bütün Arapları birleştirmişti.
İhtiyar `emir,` Thomas Edward Lawrence’in elinde adeta bir `oyuncak` oldu. Kum çöllerinin kızgın güneşi altında parlayan çil çil İngiliz altınları ve İngiltere hükümeti namına Lawrence gibi ağzından bal akan bir insanın vaat ettiği “Büyük Arabistan Krallığı” ihtiyar şerifi büyülemiş gibiydi. Feri kaçmış gözleri artık başka şey görmüyor, Lawrence’in sözleriyle dolan kulakları, halifenin ilan ettiği cihadı uymuyordu.
Lawrence, arzularına göre dövüştürecek insanları bulmuştu. Şimdi bu kızgın çöllerde çalışacak gizli kuvvetleri de bulmak lazımdı. Lawrence’in zekası, Arabistan çöllerinin velud iklimi ile birleşince bu hususta sıkıntı çekmedi. “Büyük Arabistan” hayali nasıl, Mekke şerifini büyülemişse; “Arzı Mev’ut” hayali de İsrail oğullarına diz çöktürmüştü. İşte; kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla, çocuğuyla muazzam bir gizli `ordu. . .`
Anadolu yaylasının serazat gürbüz çocukları, Arabistan çöllerinde, `Filistin` ve Suriye’de hilali dalgalandırmak, kelime-i tevhidi yaşatmak azmiyle kavrulup düşmanla çarpışırken gizli bir el arkalarından onları mütemadiyen hançerliyordu.
Ülkelerinin `dünya` medeniyetinden nasibi Türk parası, Türk emeği ve Türk himmetiyle yapılmış demir yoluna inhisar eden insanlar, her gün bu demir yoluna bir bomba yerleştirmekten, binlerce Müslüman’ı havaya uçurmaktan çekinmiyorlardı ve bütün bu hıyanet ve mel’anetleri Lawrence’nin emriyle yapıyorlardı.
Askerin ikmal yolları vuruluyor, zayıf depolar ve karargahlar basılıyor, `din` devlet için Arabistan çöllerinde dövüşen `kahramanlar` müdafaa etmeye savaştıkları ülkenin sakinleri tarafından öldürülüyorlardı. Çünkü Lawrence böyle istiyordu.
Türk ordusu bir taraftan düşmanla dövüşürken bir taraftan da bunlarla uğraşmak zorunda kaldı. Hıyanetleri sabit olan Yahudiler hapsedildiler. Haklarında ölümü gerektiren kanuni muamele yapılırken bile onlar, Lawrence’ in kendilerini kurtaracağına inanıyorlardı. Hakikaten Arabistan ‘ ın taçsız kralı bol bol saçtığı altınlarla kurduğu `Arap` ordularının başına geçmiş, sadık ajanlarını kurtarmaya çalışıyordu. O, Kal’atülezrak çöllerinden Havran istikametinde yürümüş; bu mühim stratejik noktayı düşürmeye, Dürzileri de ayaklandırmaya çalışıyordu. Emelinde muvaffak olursa Türk ordusunun bu çöllerde mukavemeti büsbütün zorlaşacaktı. Fakat `talih` burada Lawrence’ e gülmedi. Çünkü Havran halkı Mutasarrıf Hacim Muhittin Bey’ i, ve Mutasarrıf Bey de vatanını seven insanlardandı.
Lawrence, mutasarrıfın aldığı tedbirler yüzünden, ilk defa olarak Kal’atülezrak Çölleri’nde arzusuna muvaffak olamamış, kurtarmaya çalıştığı sadık ajanları da adaletten yakalarını kurtaramamışlardı.
Bütün bunlara rağmen Lawrence gayesine ulaştı. `Filistin` ve Suriye’de hezimetimize sebep oldu. 1918 de `Arap` askerlerinin başında muzafferane Dimyat’a girdi. Harp müttefikler için zaferle bitmişti. İngiltere hükümeti Lawrence’in vaatlerini kısmen olsun yerine getirip Şerif Hüseyin’in oğullarından Faysal’ı Irak krallığına Abdullah’ı Ürdün emirliğine getirmişti. Fakat, ihtiyar şerif bunları kafi görmemiş, isyan etmişti. İngiltere `asi` şerifi Kıbrıs’a sürdüğü için Lawrence de devletin kendisine verdiği paye ve nişanları reddetti.
Harp bitmiş fakat, bu adamın işleri, bitmemişti. O, yıllarca Hind’i, Çin’i, Afgan’ı birbirlerine kattı. Afganistan kıralı Emanullah Han’ ın tahttan indirilmesiyle biten büyük isyan tamamen Thomas Edward Lawrence’in eseriydi.
1930 da `Ağrı` Dağı isyanında Kürt aşiretlerini baş kaldırmaya teşvik eden, hudut hadiseleriyle İran'la aramızı bozmaya çalışan gizli kuvvetlerin başında bulunan gene Lavrance’di
Bütün bu icraatına, 20 yıl `ateş` ve barutla oynamasına rağmen, o bir `manga` asker karşısında veya bir dar ağacında can vermeyen müstesna casuslardan biridir. Albay Thomas Edward Lawrence, maceracı ruhuna çok yaraşan bir şekilde bütün şuurunu kaybettiren bir motosiklet kazasından sonra 19 Mayıs 1935'te Londra’da öldü.
Edit
12.01.2015 21:36, world
Suudi Arabistan’da başlayıp, bilhassa `Avrupa` ve günümüzde Türkiye’ye kadar gelen Vehhabi akımı, bu ismin `tepki` çekmesi hasebi ile son yıllarda kendilerini Selefiler olarak tanıtarak, Ehli Sünnet Müslümanları kandırmaya devam ediyorlar. Peki Vehhabilik nedir? Kim tarafından kurulmuştur? Temel İnançları nelerdir? Bu makalemizde Vehhabiliğin tarihi ve temel inançlarına icazen değineceğiz.
Muhammed bin Abdülvehhab
İbn-i Teymiyye’in görüşlerini genişletip geliştirerek O’nun tenkid ettiği bazı fiilleri küfrü mucib hatta şirk addetmiş olan (İzmirli İsmail Hakkı – Yeni İlm-i Kelam eserinden) Abdulvehhab, 1703 tarihinde Necid bölgesinde küçük bir `kasaba` olan Uyeyne köyünde doğmuştur. (Eyüp Sabri – `Tarih` Vehhabiyan eserinde)
Ailesi Hanbeli fıkhı üzerinde pek çok alim yetiştirmiş ola Beni Temim kabilesine mensuptur. Babasının adı Muhammed olduğundan Muhammed bin Abdulvehhab diye anılır. İbni Teymiyye’nin görüşlerini `kendi` adıyla “Vehhabilik” suretinde anılmasına sebep olacak bir şekilde `siyaset` arenasına intikal ettirerek geliştirmiş olan Abdulvehhab, ilk dini bilgileri Uyeyne kadısı olan babasından almıştır. Daha sonra Mekke ve Medine’de de muhtelif hocalardan ders almış bulunan Abdülvehhab, Eyüp Sabri Bey (Paşa)’ya göre O, daha tahsilinin başlangıcında bilahare izhar edeceği zemin buluncaya kadar ketum davranmıştır. (Eyüp Sabri a.g.e 33)
kaffiyeh-wind-kendrick-731235-xlBu fırsatı tahsilini ikmal ettikten sonra gittiği Basra’da bulmuş, fakat gördüğü aksülamel üzerine buradan uzaklaştırılmıştır. Tekrar Necid’de babasının vazifeli bulunduğu Hureymila’ya döndü. O’nun ölümü üzerine bazı dini tavırları şirk olarak vasıflandırmaya başlamış bundan dolayı ölümle tehdid edilmesi üzerine `doğum` yeri olan Uyeyne’ye dönmüştür. Burada da aynı sapık fikirleri yaymaya başlamış hatta Müyselemetü’l Kezzab adıyla bilinen ve Hazreti Ebubekir’in hilafet devrinde peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmış bulunan sapıkla yapılmış olan muharabelerde vefat etmiş olan sahabelerin kabirlerini yıktırması üzerine halkın büyük ölçüde aksülameliyle karşılaşmış ve bu sebeple 1745 tarihinde Suud ailesinin hâkimiyetindeki Dir’iyye bölgesine gidip yerleşmiştir. Bu hareket O’nun hayatında büyük bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Zira sapık fikirleri için Suud ailesinden büyük bir desteğe mazhar olmuştur.
Bugünkü Suudi Arabistan Devleti’ni kuran Muhammed Bin Suud ile akrabalık tesis eden Abdülvehhab, onların sağladığı siyasi destekle büyük ölçüde fikirlerini yaymak fırsatı bulabilmiştir. Zira Suudlar, artık inkıraz alameti başlamış olan Osmanlı Devleti’nden ayrılarak müstakil `olmak` hususunda bir fikre meyletmiş bulunuyorlardı. Böyle bir zamanda Abdülvehhab’ın fikirleri Osmanlı’ya isyan için `mükemmel` bir kılıf olabilirdi. Zira bu fikirleri kabullenmek Osmanlı Devleti ve O’nun memurlarının “müşrik” addedilmesine müncer olacak ve bu da onlara itaatten vazgeçerek isyan için haklı bir sebep teşkil edecekti.
Tasavvuf Düşmanlığı ve Vehhabilerin Diğer Alameti Farikaları
Denilebilir ki, tasavvuf düşmanlığında bu güne kadar zuhur etmiş olan muhaliflerin en şiddetlisi Abdülvehhab’dır. Zira O, bu vadide İbn-i Teymiyye’nin fersah fersah önüne geçmiş ve Suudiler’den sağladığı siyasi destekle de hala bütün İslam Dünyası için “şia belası” gibi ve belki de ondan ziyade bir fitne kaynağı teşkil etmiştir.
O’nun fikirlerindeki sapıklığı Filibeli Ahmed Efendi’nin İslam Tarihi adlı eserine yaptığı değerli ilavelerle zenginleştirmiş olan merhum Ziya Nur Aksun şöyle hülasa etmektedir:
“Amel, imanda dahildir. Tevhid’den maksat, tevhid-i amelidir (amelde birliktir) Tevhid’de Kelime-i Şehadet yeterli değildir. Herhangi bir şeyi veli, vesile ve mürşid edinmek küfürdür.
Peygamberden şefaat umulamaz. Peygamber’in ve Kur’an’ın tebliğinden ayrı olarak, dine giren şeyler bidattir. Kabirler üzerine kubbe yapmak, adak adamak küfürdür; ziyaret sapıklıktır. Ameldeki dört mezhebe cevaz vardır; lakin itikaddaki mezhepler yasaklanmıştır. Tarikatlara girmek ise küfürdür.
Esaslardaki bu ayrılıklardan başka, furuatta da bazı ayrılıklar ve farklılıklar vardır. Bunları da şöyle özetlemek mümkündür. Vakıf müessesi batıldır. Bu anlayışa göre Vehhabiler, girdikleri İslam beldelerindeki bilhassa Mekke Ve Medine’deki, muazzam Osmanlı vakıflarını dağıtmışlar ve yağmalamışlardır. Fakat son zamanlarda, bu sert hükümden biraz döndükleri söylenmektedir. Namazın cemaatle kılınması farzdır ve her fert, beş vakit camiye gelmeye mecburdur. Sigara ve nargile içenlere, sarhoşluk için olduğu gibi, kırk değnek vurulur. Şimdi, bu husustaki tatbikat da gevşemiştir.
Tevhid-i ameli akidesine riayet etmeyenlerin kestikleri yenmez ve bu gibiler müşrik sayılıp, üzerlerine harp ilan olunur. `Kıyamet,` Kelamullah hakkındaki sorular bidattir. Namazlardan sonra tesbih çekmek, Allah’ın farz etmediği ve Peygamberin kılmadığı namazlar ihdas etmek, `din` vaz’ etmek kadar günahtır. Minare yapmak, el öpmek, boyun kesmek bidattir. Allah’tan başka her şeyi, bir mezarı, bir şeyhi, hatta Peygamberi vesile edinmek şirktir. Peygamberden yardım ve şefaat istenmez. Türbelere mum yakmak, kabirlere kubbe yapmak, evliyaya adak adamak, hamayil takınmak, muska taşımak, vefk ve azaim (muska) yapmak, Allah’tan başkasının `insan` üzerinde tesirini kabul etmektir ve tamamen şirktir. Bir ağacı, bir taşı mukaddes tanımak, “Ya pir, ya imam, ya li yetiş” gibi sözler, Allah’a şerik `koşmak` demektir.
Bazı şeylerden teşe’üm etmek (uğursuzluk görmek) sihir yapmak, Allah’tan başka bir şeyin kudretine inanmak demektir ve şirktir. Hırka-i Şerif ve Lıhye-i Saadet (Peygamberin hırkası ve sakalı) ziyaretleri de aynı hükme tabidir. Peygambere salâvat getirilebilir ancak “seyyidüna ve Mevlana” dememek şartıyla. “Delail-i Hayrat” `okumak` memnudur; zira bu, Peygamber’e ibadet mahiyetindedir.
Riya için namaz kılmak ve sofuluk yapmak da gizli şirktir. Çünkü Allah’tan başkasına gösteriş yapmaktadır. Necef’i ziyaret etmek, Kerbala toprağına secde etmek Mehdiye inanmak, Hızır ve İlyas’ın sağ olduğunu söylemek, şeyhlere rabıta yapmak, gavsa, kutuplara, abdalların varlığına, üçlere, yedilere, kırklara inanmak, ölülein diriler üzerinde tasarrufunu kabul etmek demektir ve şirktir.
Abdü’l-Vehhab’a göre, tasavvuf bir bidattir. Tarikat, ürşidin kendisini vesile edindirmesi demektir. Peygamber her türlü dini tebliğleri yapmıştır. Bundan dolayı, Ebubekir-i Sıddık’a ayrı bir zikir usulü, Hazreti Ali’ye hususi sırlar tevdi etmesi, O’na iftiradır “dininizi ikmal ettim” yollu `nasa` da aykırıdır.
Tasavvuf ehli olanların, mükaşefe (keşif yoluyla bilme) usulü ise asılsızdır. Bu sebeple tasavvuf yolunun yolcularını ve tarikatçıları, memleketlerinden çıkarmışlardır. Onlara göre, tarikatçıların en sapık olanları rabıtayı kabul edenlerdir. Rabıta açıkça şirktir. Rufai burhanları, kendilerinde tasarruf iddiasını ifade ettiği için şirktir. Ticanilerin, alem-i menam’da Peygamberden `emir` aldıklarını iddia etmeleri, ölünün tasarrufuna inanmaktır. Kadiriler’in, Bedeviler’in şeyhlerine secde etmeleri, Mecus rakslarını ihya etmeleri, diğer Tarıkların hazreti Ali ve evlatlarını masum kabul etmeleri, şirktir.
Görülüyor ki, ortada şirk sayılmayan ve tenkid edilmeyen bir dini hareket kalmamaktadır.
Halbuki ehl-i kıbleyi tekfir etmekten ictinab umumi bir İslami kaidedir. Bundan dolayı İmam-ı Eşari’nin:
“Şahid olunuz. Ben ehl-i kıbleden hiç kimseyi bir hata sebebiyle tekfir etmem.” (Haydarizade İbrahim – Mezahib ve Turük-i İslamiye Tarihi)
________________________________________
Abdülvehhab’ın şekillendirmesiyle müfrid bir mahiyet kazanan Vehhabilik hakkında çeşitli nakillerle çok mufassal bilgi vermiş olan merhum Hüseyin Hilmi Işık Bey’in şu sözleriyle bu bahse nihayet verelim:
Vehhabiler, mezarlar üzerine türbe, camilere minare yapmak, kaşık ile `yemek` bid’attir diyorlar.
Kerbela’daki Hazreti Hüseyin’in türbesini yıkıp, içindeki milyonlar değerinde kıymetli eşyayı yağma ettiler. Taif şehrini yakıp, yıkıp, `kadın` çocuk demeyip, Ehl-i Sünnei öldürdüler. Mallarını yağma ettiler. Buhari ve Müslim gibi en kıymetli `kitaplar,` birçok hadis, fıkıh ve her fenden binlerce `kitap,` ayaklar altında kaldı. İçlerinde Kur’an-ı Kerim de vardı. Korkudan bunları kimse kaldıramıyordu. Yerleri bile kazıp mal aradılar. Şehri yangın yerine çevirdiler. Mekke-i Mükerreme’deki türbeleri yıktılar. Mevlidinnebi olan evi Hazreti Ebubekir ile Hazreti Ömer’in ve hazreti Fatıma’nın mevlidleri olan mübarek yerleri yıktılar. Müezzinlerin ezandan sonra salat ve selam okumalarına şirk dediler.”
Edit
12.01.2015 20:46, world
Son dönemlerde özellikle Suriyede isimlerini sıklıkla duyduğumuz bir grup , Tasavvuf ehline kafir diyen tekfirci cemaat ….
Vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. Hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar.
Selef, önceki demektir. Istılahta Sahabe ve Tabiine Selef veya selef-i salihin denir. Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan tekfircilere Selefiye denir. Selefin mezhebi vardır,
Selefin , ehl-i sünnet vel cemaattir.Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur.
Hemen söyleyelim ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, Selefiye denilen bir isim ve Selefiye Mezhebi diye bir `yazı` yoktur. Bu `isimler` mezhepsizler tarafından sonradan uydurulmuş ve bazı `din` adamı geçinen zevat tarafından, mezhepsizlerin kitapları Arabiden Türkçeye tercüme edilirken, Türkler arasında da yayılmaya başlamıştır.
Selef-i salihin, hadis-i şerif ile meth ve sena buyurulmuş olan, ilk iki `asrın` müslümanlarıdır. Üçüncü ve dördüncü asırlarda gelen İslam âlimlerineHalef-i sadıkin denir. Bu şerefli insanların itikadına, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanış mezhebidir. Selef-i salihinin, yani Eshab-ı kiram ile Tabiin-i izamın imanları hep aynı idi. İnanışları arasında hiç fark yoktu. Şimdi yer yüzünde bulunan müslümanların çoğu, Ehl-i sünnet mezhebindedirler. Yetmişiki sapık bid’at fırkalarının hepsi ikinci asırdan sonra ortaya çıktı. Bunların bir kısmının kurucuları daha önceden yaşamış iseler de, kitaplarının yazılması ve toplu olarak ortaya çıkmaları ve Ehl-i sünnete karşı baş kaldırmaları Tabiin-i izamdan sonra oldu.
Selefilerin İmam-ı Gazzali yanılgısı ..
İmam El Gazzali hazretleri İlcam-ül-avam kitabında; “Bu kitapta itikad fırkalarından Selef mezhebinin hak olduğunu bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir…”buyurarak Selef mezhebi demenin, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu açıkça bildirmiştir.
İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin yazdığı, Fıkh-ul-ekber kitabı, Ehl-i sünnet mezhebini müdafaa etmektedir. Bu kitapta ve imam-ı Gazali hazretlerinin, İlcam-ül-avam-anil-kelam kitabında Selefiye kelimesi yoktur. Bu iki `kitap` ve Fıkh-ul-ekber kitabının şerhleri arasında Kavl-ül-fasl kitabı, Ehl-i sünnet fırkasını bildirmekte ve bid’at fırkaları ile felsefecilere cevaplar vermektedir.
Mısır’daki Ezher Üniversitesinden mezun üstad ibni Halife AliviAkıdet-üs-selefi vel-halef adlı kitabında şöyle yazmıştır:
ibn-i Teymiye’yi kendilerine imam bildiler.”
“Ebu Zehra Tarih-ül-mezahib-ül islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, Hanbeli mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine Selefiyin ismini verdiler. Hanbeli mezhebi âlimlerinden Ebu’l-Ferec ibni Cevzi ve diğer âlimler bu selefilerin, Selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid’at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını önlediler. Daha sonra yedinci asırda, ibni Teymiye el-Harrani bu fitneyi tekrar alevlendirdi. Kendilerine Selefiye ismini takanlar, ibni Teymiye’yi kendilerine imam bildiler.”
İbni Teymiye, Hanbeli mezhebinde olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat sonradan `kendi` aklına uyarak, Ehli sünnet itikadında olmayan görüşler ortaya attı. Ehl-i sünnet itikadından ve dolayısı ile Hanbeli mezhebinden ayrılıp uzaklaştı.
Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleridir.
Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleridir. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri, fıkıh bilgilerini toplayarak, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resulullahın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Talebesinden, ilm-i kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a’zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani’nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Cürcani dünyaca meşhur oldu. Bunun talebesinden de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Matüridi’yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a’zamdan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mücadele ederek, Ehl-i sünnet itikadını kuvvetlendirdi ve her tarafa yaydı.
Taşköprüzade şöyle yazmıştır:
“Ehl-i sünnet vel cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan biri Hanefi, diğeri Şafii’dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Matüridi, Şafii olanı ise Ebu’l Hasen el-Eşari’dir.
- See more at: http://selefilik.com/selefilik-vehhabiligin-kamufle-adidir/#sthash.C0ZQEcO3.dpuf
Edit
12.01.2015 20:33, world
AZRAİL (A.S) ÖLEN İNSANLARA NASIL GÖRÜNÜR..!
Azrail (as) melaikelerin büyüklerindendir ve diğer melekler gibi mümin ruhlara karşı çok şefkatli kafirlere karşı ise çok şiddetlidir
“İyilerin ruhu hamurdan kıl çekmek gibi, kötülerin ruhu ise diken ağacından tülbent çekmek gibi çekilir.”
Birinci olayda `ruh` yara almaz. İkinci olayda ise, yara alır ve delik deşik olmuş bir hale gelir.
Aldığı bu yaralar kabir hayatı boyunca da ona azap çektirirler.
Ruhu çekilmekte olan bir adam duyduğu acıyı şöyle terif etmiştir:
“Gökler üstüme çökmüştür. Vücudum iğne deliğinden geçiyor gibidir.”
Hz. Ka’b şöyle demiştir: “Ruhun çekilmesi olayında sanki her tarafı dikenli bir çubuk hastanın ağzından içine sokulur ve dikenli dallar onun damarlarına yayılırlar. Daha sonra da kuvvetli bir adam bu çubuğu çekip çıkarır.”
Ruhun çekilmesi sırasında ölüm meleği de görülür. Bu `melek,` ölenin itikat ve amellerine göre değişik surette gelir.
Mesela `elektrik` bir olduğu halde lambada ışık olarak görünür, elektrikli sobada `ateş` olarak görünür, buzdolabında `soğuk` olarak tezahür eder. Öylede Hz. Azrail (as) ruhun mahiyetine göre belirir. Tıpkı elektriğin girdiği alette değişik tezahür etmesi gibi.
Rivayete göre İbrahim (A.S.), ölüm meleğine; “Bana kötü insanların ruhunu aldığın surette görün.” dedi.
Melek: “Sen bu sureti görmeye dayanamazsın.” dedi ise de İbrahim (A.S.) ısrar ederek: “Dayanırım.” dedi
Azrail (A.S.) ; “Yönünü dön.” buyurdu.
İbrahim (A.S.) döndü ve Azrail (A.S.) ‘i görünce, onu kapkara, saçı sakalı karışmış, pis pis kokar, siyah elbiseli, ağız ve burun deliklerinden `ateş` ve dumanlar fışkırır vaziyette gördü.
Buna dayanamayarak düşüp bayıldı.
Ayılınca Azrail (A.S.) ‘i `eski` suretinde gördü ve ona
“Bir günahkara, senin suratını görmek yeter. Başka bir azap ile karşılaşmasa da senin o suratın azap bakımından onun için yeterlidir.” dedi.
ibrahim (A.S.) bu sefer: “Bana iyilerin ruhlarını aldığın surette görün.” dedi ve meleği güzel bir surette görünce de: “İyiler için mükafat olarak seni bu surette görmeleri yeterlidir.” demiştir
İşte asilerin karşılaşacağı ve itaat edenlerin kurtuldukları zorluklar bunlardır.
Amel defterlerinin kapatıldığı son anda, ölenin amelini yazan iki `melek` de ona görünürler.
Ölen iyi kimse ise melekler ona: “Allah-u Zülcelal seni hayırla mükafatlandırsın. Sen bizi salih ameller yazmakla meşgul ve mutlu ettin.” derler.
O kötü kimse ise, melekler ona: “Allah-u Zülcelal seni şerle cezalandırsın. Sen bizi kötü şeyler ve günahlar yazmakla meşgul ve mutsuz ettin.” derler.
Hz. Peygamber (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Biriniz ni’met ve azap göreceğini öğrenmedikçe ve cennet ya da cehennemdeki yerini seyretmedikçe ölmez.” (İbn Ebi’d-Dünya)
Bir kimsenin kendisini ölüm sekeratından selametli bir şekilde muhafaza edebilmesi için, o vakit gelip çatmadan önce, Allah-u Zülcelal’in `emir` ve nehylerini yerine getirmeye gayret ederse, inşallah rahat ve güzel bir şekilde bu dünyadan ayrılır.
Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “O kimseler ki, melekler onların ruhunu rahat ve hoş bir şekilde alırlar.” (Nahl; 32)
Hasan-ı Basri şöyle demiştir: “Mü’minin rahatlığı, ancak Allah-u Teala’ya mülaki (kavuşacağı) olacağı zamandır.”
Demek ki, mü’minin emin olduğu, neşeli ve en sevinçli günü, öldüğü günüdür…!
Edit
11.01.2015 16:48, world
Trabzon'un Çaykara ilçesi Karaçam Mahallesi Kavlatan bölgesinde bulunan Balkodu-2 HES santralinde öğle saatlerinde çığ düştü. 1 kişinin cesedi işçiler tarafından çıkartıldı, 4 kişi kurtarılmayı bekliyor
Çığ altında kalan işçilerin isimleri belli oldu
Trabzon’un Çaykara ilçesindeki HES inşaatında çığ altında kalan işçilerin isimleri belli oldu.Çığ felaketine yakalanan işçilerin isimlerinin; Muhammet Işıklı, Lokman Çelik, Nusret Er, Erhan Arslan ve Can Özyürek olduğu öğrenildi....
HES İŞÇİLERİ ELEKTRİK ARIZASINI GİDERMEK İSTERKEN ÇIĞA YAKALANMIŞ
Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, çığ altında kalan işçilerin `elektrik` ve jeneratör sisteminde meydana gelen sıkıntıları çözmek isterken, hazırlık aşamasında çığ altında kaldığını belirtti.
Edit
10.01.2015 20:46, world
Edit
08.01.2015 21:29, world
Fransız Basını: `Paris` saldırısıyla ilgili 7 kişi gözaltına alındı. Paris'in dış mahallelerindeki silahlı çatışmada 1 `polis` yaralandı.
CAMİ YAKININDA PATLAMA! BİR DİĞER CAMİYE EL BOMBASI ATILDI!
Fransa'nın kuzeydoğusunda bir caminin yakınında bulunan kebap restoranı önünde sabah saatlerinde patlama meydana geldiği bildirildi.
Fransız basını, Rhone bölgesinde yer alan Villefranche-sur-Saone'daki patlamada ölen ya da
yaralanan olmadığını duyurdu. Patlama sonrasında restoranda maddi hasar meydana geldiği kaydedildi. Polisin patlama ile ilgili soruşturma başlattığı açıklandı.
RT Ruptly, Villefranche Belediye Başkanı'nın Paris'te meydana gelen `Charlie Hebdo` saldırısıyla bağlantılı olduğunu söylediğini bildirdi.
Paris'in batısında Le Mans'da ise bir camiye el bombası atıldığı iddia edildi. Caminin bahçesine atılan 4 el bombasından 1'i patladı. `Polis` olay yerini kontrol altına aldı. Olayla ilgili henüz bir tutuklama yapılmadı.
Bu olayda da ölen ya da yaralanan olmadı.
POLİSE SALDIRI: 1 KADIN POLİS HAYATINI KAYBETTİ
Bu sabah Paris'in Malakoff semtinde vurulan `polis` ile ilgili olarak Fransız medyasından gelen haberler netleşmeye başladı.
France İnfo radyosundan gelen açıklamalara göre olay şu şekilde gelişti: Dün yaşanan saldırı sebebi ile maksimum düzeye çıkartılan anti-terör alarmı sonrası Fransa'daki tüm `eğitim` kurumları `polis` tarafından korumaya alındı. Bir okulun yakınında bir `araba` çalındı, hırsız çaldığı `araç` ile kaçmak isterken `kaza` yaptı. `Kaza` yaptığı diğer aracın sürücüsü ile hırsız arasında çıkan `tartışma` yakında olan polisin olay yerine gelmesine sebep oldu. Gelen polisleri görünce üzerindeki silahı çekerek polisi ağır şekilde yaralayan hırsız, kısa bir müddet sonra yakalandı.
Saldırıda vurulan `kadın` polisini hayatını kaybettiği belirtildi.
10:30 SARKOZY ELYSEE SARAYI'NDA
`Eski` `Fransa` Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, François Hollande ile görüşmek için Elysée Sarayı'na giriş yaptı.
7 KİŞİYE GÖZALTI
Fransa'nın başkenti Paris'teki `Charlie Hebdo` dergisine saldırı düzenleyen şüphelilerden 18 yaşındaki Hamyd Mourad'ın polise teslim olduğu iddia edildi. 7 kişi de gözaltına alındı.
Fransız basını; Charlie Hedbo dergisine yapılan ve 12 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili olarak 7 kişi gözaltına alındığını yazdı. Kanlı saldırıyı düzenleyen şüphelilerden 18 yaşındaki Hamyd Mourad'ın da polise teslim olduğu öne sürüldü.
Fransız polisi, `Charlie Hebdo` dergisine silahlı saldırıyı düzenleyen saldırganların kimliklerini açıkladı. Fransız polisi `internet` sitesinden yaptığı açıklamada saldırıyı Said Kouachi(34), Cherif Kouachi (32) ile Hamyd Mourad'ın (18) düzenlediğini duyurdu. Said Kouachi ile Cherif Kouachi'nin kardeş olduğu belirtildi.
Edit
08.01.2015 12:47, world
ÖNCE KASIRGA
TRABZON’DA 07.1.2015 akşam saatlerinden beri etkili olan yağmur, `gece` de sert esen rüzgarla birlikte devam etti. Trabzon’un ilçelerine bağlı iç kesimlerinde bulunan mahallelerinde bazı evlerin çatıları uçarken, Araklı Yüceyurt mahallesindeki caminin minaresi yıkıldı.
Son derece `soğuk` bir havanın etkisi altına giren Trabzon’da vatandaşlar rüzgar ve yağmur nedeniyle zor anlar yaşarken, hızı 80 ile 120 km/saate ulaşan `fırtına` bazı evlere ve `iş` yerlerine zarar verdi. Herhangi bir can kaybı yaşanmazken iç kesimlerde bulunan bazı mahallelerde evlerin çatıları uçtu. Trabzon’un Araklı ilçesi Yüceyurt mahallesindeki caminin minaresi ise `fırtına` nedeniyle yıkıldı.
ÇAYKARA VE KÖPRÜBAŞI ETKİLENDİ
Trabzon’un Çaykara ve Köprübaşı ilçelerinde şiddetli `fırtına` nedeniyle `ev` ve devlet dairelerinin çatıları uçtu. Kentte öğle saatlerinden itibaren etkili olan şiddetli `fırtına` nedeniyle Çaykara ilçesinde bulunan Çok Programlı Lisesi, Anaokulu, belediye lojmanı, ilçe emniyet müdürlüğü ve bazı evlerin çatıları uçtu. Köprübaşı ilçesinin Beşköy mahallesinde ise bazı evlerin çatılarının uçtuğu öğrenilirken,Trabzon İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü vatandaşları dikkatli olmaları konusunda uyardı
KASIRGANIN ARDINDAN
Kasirganin Ardindan Yogun `kar` yagisi Tarbzoda hayati olumsuz etkiliyor Köprübasina bagli besköy Mahlesinde Bağlantı Kesilmesi durumunda.Yüksek kesimlerde `kar` kalinligi 1 metreye yaklasmis Eletrikler kesilmis,Köy yollarinin hepsi kapali anliyacaginiz hayat durmus durumda hastalari olanlar Doktora Gidemiyor ACILEN Köy yollarinin acilmasi icin KöylülerYetkilileri göreve bekliyor.
Kasirganin yikmis oldugu evlerde mevcut bu kardeslerimizinde acilen Yartima ihtiyaclari oldugunuda belirtmek istiyoruz.Devletin bu isler icin seferber olmasini istiyoruz Lütfen duyarli olalim..
Edit
08.01.2015 10:32, world
Sultanahmet'teki saldırı ile ilgili canlı bomba bilmecesi yaşanıyor. Şimdi de ortaya ''Karadul'' iddiası atıldı.İstanbul Sultanahmet'te dün düzenlenen canlı bomba saldırısında `polis` memuru Kenan Kumaş hayatını kaybetmişti. Patlamada `kadın` terörist de öldü.
DHKP-C ÜSTLENDİ
Olay sonrası bir açıklama yapan `terör` örgütü DHKP-C, saldırıyı üstlendi. Açıklamada "Feda eylemini gerçekleştiren savaşçımız Elif Sultan Kalsen’dir. Şehidimize ilişkin açıklamayı yarın yapacağız" denildi.
KAFALARI KARIŞTIRAN GELİŞMELER
Ancak kafaları karıştıran gelişmeler bundan sonra başladı...
Bombalı eylemi gerçekleştiren kişinin Elif Sultan Kalsen olduğu haberi üzerine cenazeyi teşhis etmek için Adli `Tıp` Kurumu’na Kalsen’in annesi ve babası geldi. Mehmet ve Şirin Kalsen çifti avukatlarıyla birlikte Adli `Tıp` Kurumu’ndaki güvenlik görevlileri tarafından içeriye alındı.
"CESET ELİF SULTAN KALSEN’E AİT DEĞİL"
Yaklaşık yarım saat sonra Adli `Tıp` Kurumu’ndan çıkan `aile` adına gazetecilerin sorularını yanıtlayan avukat Ebru Timtik, bombalı saldırıyı gerçekleştiren kişinin cesedinin Elif Sultan Kalsen’e ait olmadığını belirterek, "İçeride savcı beyin nezaretinde bize bir `kadın` cesedi gösterildi. Beyaz tenli, 163 cm boylarında bir `kadın` cenazesiydi gördüğümüz. Elif Sultan Kalsen’in annesi ve babası geldiler. O kadının cesedine baktılar. Ancak o kadının cesedi Elif Sultan Kalsen’e ait değil" dedi.
"AİLESİ İRTİBAT KURAMAMIŞ"
’Elif Sultan Kalsen’in nerede olduğunu biliyor musunuz’ sorusuna Ebru Timtik, "Bu konu hakkında bir bilgim yok. Ailesi kısa bir `zaman` önce irtibat kuramamış. O yüzden emin olamadılar. Basında oluşan haberlerden ötürü emin olamadılar. Bu sebeple `biz` de gelip emin `olmak` istedik" diye konuştu.
'ELİF SULTAN KALSEN DEĞİL' İDDİASI
Emniyet yetkilileri, saldırganın kimliğine ilişkin basına yansıyan iddiaların doğru olmadığını duyurdu, canlı bomba eylemcisinin kimliğinin daha sonra açıklanacağını duyurdu.
KARADUL İDDİASI
Tüm bu gelişmelerin üzerine bu seferde ortaya ''Karadul'' iddiası atıldı. Fox TV `Haber` Müdürü Ercan Gün, saldırıyı gerçekleştiren canlı bombanın Moskova'da 38 kişinin öldüğü bombalı saldırıları gerçekleştiren Karadul örgütünün üyesi olduğunu ileri sürdü.
KİM BU KARADULLAR?
Rusya'nın başkenti Moskova'da 2010 yılında gerçekleştirilen saldırılarda 38 kişi ölmüştü. Bombalı saldırılar, 'Kara Dul' olarak bilinen Çeçen `kadın` intihar bombacıları tarafından gerçekleştirilmişti.
Rusya'ya yönelik bugüne kadar düzenlenen intihar saldırılarının çok büyük bir kısmında da Kara Dullar rol almıştı. Kara Dullar, ilk olarak 2002 yılında Moskova tiyatro baskınında ortaya çıktı. Çeçen militanlar, 2002 yılında bir tiyatroyu kuşatarak, yaklaşık 850 kişiyi rehin aldı.
DNA TESTİ İLE BELLİ OLACAK
Saldırganın kimliğinin DNA testi ile belirlenecek. Bugün bir açıklama yapılması bekleniyor.
Edit
08.01.2015 10:24, world
İspanyol aktör Guillermo Toledo Fransa'nın başkenti Paris'teki `\'Charlie Hebdo\'` saldırısının arkasında günde milyonlarca kişiyi öldüren batının olduğunu savundu.
İspanya’nın en ünlü aktörlerinden Guillermo Toledo’nun Fransa’nın başkenti Paris’te radikal dincilerin gerçekleştirdiği katliam sonrası yaptığı açıklamalar ülkede büyük polemik yarattı.
DHA'nın haberine göre, İspanyol aktör Toledo sosyal medyada paylaştığı mesajlarında “Charlie Hebdo” saldırısının arkasında günde milyonlarca kişiyi öldüren batının olduğunu savundu.
Toledo mesajında “Siz hiç gürültü çıkartmadan günde milyonlarca kişiyi öldürüyorsunuz, onların bu olaylar karşısında sessiz mi kalacağını düşündünüz?” dedi. Pentagon ve NATO’nun bombalı saldırılarının ülkeleri bile yok edecek düzeye geldiğine dikkat çeken ünlü aktör, “Bu olaylara karşı eleştirilerimi dile getireceğim, amacım sadece sizin de hafızanızı tazelemektir” açıklaması yaptı. Paris’deki saldırıyı lanetlediğini, şiddetle kınadığını da hatırlatan İspanyol aktör bu katliam ile herkesin başına önünü koyarak iyi düşünmesi gerektiğini ifade etti.
Guillermo Toledo bir süre önce de Avustralya’da bir cafeye düzenlenen saldırı sonrasında attığı bir twitte, ”Adamın biri bara giriyor, içerdekileri rehin alıyor, hiçbir zarar yok, ardından `polis` baskın düzenliyor 3 ölü. Sonuç dünyada İslam’a karşı alarma geçelim sesleri yükseliyor” demişti.
Edit
07.01.2015 22:29, world
İstanbul Okmeydanı'nda piknik tüpüne bağlı pankart polisi alarma geçirdi.
stanbul Okmeydanı'nda E-5 Karayolu'na piknik tüpüne bağlanmış bir pankart bırakıldı. Tüp fünye ile patlatıldı, yol trafiğe açıldı.
Yol kenarına bırakılan bomba süsü verilmiş pankartın dün akşam Sultanahmet'de bombalı saldırı düzenleyen DHKP-C'ye ait olduğu öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, D-100 Karayolu Okmeydanı sapağında bariyerlere asılı pankart bulundu. Olay yerine gelen `polis` ekipleri, pankartın bir piknik tüpüne bağlı olduğunu görünce bomba imha uzmanı ekiplerine `haber` verdi.
Geniş güvenlik önlemi alınması ve yolun trafiğe kapatılmasının ardından piknik tüpü, bomba imha uzmanı ekiplerince fünyeyle patlatıldı.Piknik tüpünün boş olduğu, pankartın sökülmemesi için bomba düzeneği görüntüsü verildiği bildirildi. Olay yeri inceleme ekiplerinin yaptığı çalışmanın ardından yol trafiğe açıldı.
Edit
07.01.2015 17:19, world
Sedat Peker bugün `sosyal medya` hesabı üzerinden çarpıcı açıklamalar yaptı.Sedat Peker yazısında ayrıca diğer muhalefet partilerini de eleştirdi. Peker "Muhalefet partileri sadece hükümeti zorda bırakmak için çıkarılan güvenlik yasalarına karşı durarak, teröristlerin şımarmasını sağlıyorlar. Bir taraftan polisin eli kolu bağlı deyip oy devşirmeye çalışırken, diğer taraftan bu tip örgütlere karşı çıkarılan maddeleri, Anayasa Mahkemesi'ne götürerek kendilerince kurnazlık yapıyorlar" dedi.
İşte Peker'in yazısının tamamı.
Kıymetli Dostlarım,
Ülkemizde birçok şey normale dönmeye başlamışken, son günlerde sokakların karışması, cinayetlerin olması, polislerin Dhkp-c örgütü tarafından şehit edilmesi sadece peş peşe tesadüfen gelişen olaylar diye bizler tarafından algılanırsa bence büyük bir yanılgıya düşmüş oluruz.
Saldırıyı üstlenen Dhkp-c örgütünün, `Suriye` tarafından yönlendirildiğini, sokaktaki çocuklar dahi bilmekteyken, uluslararası dengeler yüzünden oraya müdahale edemiyoruz. Ancak Dhkp-c örgütünün Okmeydanı, Gülsuyu ve de Gazi mahallesinin bir bölümünde yerleşik düzende olduğunu `televizyon` seyreden, `gazete` okuyan bütün herkes zaten bilmektedir. Belki de sorulması gereken doğru soru bu insanlara biraz fazla demokratik davranılarak acaba şımarmaları mı sağlanmaktadır? Berkin Elvan isimli genç bir arkadaş, kafasına gaz kapsülü çarptığı için vefat etti. Aradan bunca `zaman` geçmesine rağmen halen daha bütün `medya` kuruluşlarında ismi anılarak, bazıları tarafından sembol hale getirildi. Genç ölümler her `zaman` gönüllerde acı bırakır.Bu kardeşimize de Yüce ALLAH rahmet eylesin.
Oysaki Burak Can Karamanoğlu isimli genç kardeşimiz, 19 yaşındayken Okmeydanı'nda yine bu örgüt üyelerince şehit edilmiştir. Bu olay ilk birkaç gün basında yer bulmuş ancak daha sonra unutulmuştur. Okmeydanı'nda yaşayan şehit kardeşimizin cenazesine çelenk gönderdim. Daha sonra da ailesine `haber` göndererek taziye ziyareti yapmak istediğimi söyledim. Saygıdeğer babasıyla telefonla konuştum. Kendileri de çok mutlu olacaklarını söylediler. Hazırlığımızı yapıp ziyarete gideceğimiz `zaman` birkaç devlet görevlisi tarafından şahsıma `haber` gönderildi. Onların istediği ortalığı karıştırmak, lütfen bu oyuna alet olmayın dendi. Devletimizin isteği bizim için her şeyden önemli olduğundan bu ziyareti iptal ettim. Ziyarete kardeşlerimi gönderdim. Burak Can kardeşimizin `Facebook` sayfasında Milliyetçi `dünya` görüşünün sembollerinin olmasından dolayı ayrıca da cenazesine katılan on binlerce insanın çoğu, elleriyle Bozkurt işareti yaptıkları için gazeteler Burak Can kardeşimiz için ülkücü olduğunu yazmışlardı. Bunun akabinde `MHP` üst yönetimi de açıklama yaparak, bu şahsın parti teşkilatımızla hiçbir ilgisi yoktur (Yani bizden değildir açıklaması yapmışlardır).Yani her zamanki gibi ne ölüye, ne diriye, ne de cezaevindekilere sahip çıkmama geleneğini devam ettirmişlerdir. Bunun üzerine AK Parti, şehit Burak Can kardeşimize sahip çıkıp, ismini basında devamlı dillendirince, hem şehitin ailesinin hem arkadaşlarının hem de hemşerilerinin bir anda sempatilerini kazandılar. Şimdi bunu yazarak stratejik hatalarını yüzlerine vurduğum için yine beni AK Partiye çalışmakla suçlayacaklar. Ancak bu kadar basit stratejik hataları neden yaptıklarıyla ilgili kendileriyle yüzleşmeye yine gitmeyecekler.
Burak Can kardeşimizin hayali ailesine bir daire almakmış.Bunu semtindeki arkadaşlarından öğrenmiştim. Şehit kardeşimiz, `Facebook` sayfasına şehit edilmeden önce bana olan sevgisini belirten bir `yazı` da yazmış. Kardeşimin şahsıma duymuş olduğu sevgiden dolayı son isteğini gerçekleştirmenin bana düşeceğine inandığım için saygıdeğer babasını tekrardan arayarak, eğer kabul ederseniz şehit kardeşimiz Burak Can'ın adına size bir `ev` almak isterim, bizde sizin evladınız sayılırız dediğim için ve de ısrarlı bir şekilde üstelemem sonucu saygıdeğer babası bu isteğimi kabul etti.
Hiç değilse şehit kardeşimizin hayalini gerçekleştirebildim.Ailesine `ev` alınmasını sağladım diye sevinirken, aynı örgüt tarafından şehit edilen vatan evlatlarını bugün televizyondan öğrenince ne yapacağımızı bilmez halde üzüntülere gömüldüm. Şehitlerimize Yüce ALLAH’tan rahmet, kederli ailesine, meslektaşlarına, Türk milletine başsağlığı diliyorum.
Muhalefet partileri sadece hükümeti zorda bırakmak için çıkarılan güvenlik yasalarına karşı durarak, teröristlerin şımarmasını sağlıyorlar. Bir taraftan polisin eli kolu bağlı deyip oy devşirmeye çalışırken, diğer taraftan bu tip örgütlere karşı çıkarılan maddeleri,Anayasa Mahkemesi'ne götürerek kendilerince kurnazlık yapıyorlar.
Ülke güvenliğini ilgilendiren konularda bence muhalif olunmaz. Bu tür yasalara destek olunur. Destek olunursa bu davranışın mükâfatını halk seçimde mutlaka verir. Ancak oy devşirmek için bu tip hileleri yapanlara ise halk sandıkta cezasını mutlaka verecektir.
Edit
07.01.2015 15:32, world
Fransa'nın başkenti Paris'te yayınlanan ve yaptığı Hz. Muhammed karikatürüyle büyük `tepki` çeken "Charlie Hebdo" dergisine saldırı düzenlendi. Saldırıda 2 `polis` 10 Fransız gazeteci hayatını kaybetti.Paris'te şok saldırı... İlk bilgilere göre mizah dergisi Charli Hebdo'nun binasına giren kapişonlu 2 kişi kalaşnikof ile çalışanların üzerine `ateş` açtı. Saldırıda 2'si `polis` 12 kişinin öldüğü, 4 kişinin ise yaralandığı belirtiliyor.
HOLLANDE'DAN SERT TEPKİ
Fransa cumhurbaşkanı François Hollande'ın saldırının yapıldığı `dergi` binasına gelerek açıklama yaptı. Hollande olay yerinde yaptığı açıklamada saldırıda yaralananlardan 4 kişinin durumunun ağır olduğunu açıkladı. Öğleden sonraki Elysee Sarayı’ndaki güvenlik toplantısından önce saldırının gerçekleştiği bölgeye giden Hollande burada yaptığı açıklamada saldırganın yakalanacağını, olayı takip ettiklerini ve mutlaka gereğinin yapılacağını söyledi.
Hollande, olay yerinde yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Teröristler bu dergiye karşı saldırı gerçekleştirmiştir. Daha önce de bir takım saldırılara maruz kaldı. Koruma altındaydı. ama bu korumanın artırılması gerekiyor. Bu ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır. Sert bir biçimde duracağız. `Ulusal` bütünlüğümüzü koruyacağız. Kararlı biçimde davranacağız önümüzdeki günlerde. İlerleyen saatlerde Fransız halkına da sesleneceğim. Çok zorlu bir zamandan geçiyoruz. Bu saldırganların bir an önce yakalanması gerekmekte. `Biz` özgürlük ülkesiyiz. Dolayısıyla bir takım tehditlerle karşılaşıyoruz. Ama en önemlisi saldırganların bulunması. Kimse saldırıda bu şekilde davranamaz. Kimse bu ülkenin ruhuna zarar veremez. Bugün 11 kişiyi kaybettik. Ve yaralılar da var."
SALDIRI GÖRÜNTÜLERİ KAMERADA
'PEYGAMBERİN İNTİKAMINI ALIYORUZ'
Fransa’nın başkenti Paris’te yayınlanan ve Hz. Muhammed’in karikatürünü yayınlayınca büyük `tepki` çeken ’Charlie Hebdo’ dergisinin Paris’in 11’inci Bölgesi’nde bulunan binaya saat 11.30 sıralarında giren 3 kişinin Kalaşnikof silahlarla çalışanların üzerine `ateş` açtı. Saldırganların ’Peygamberin intikamını alıyoruz’ diye bağırdıkları öne sürüldü. 2’si `polis` 11 kişiyi öldüren saldırganların ele geçirilebilmesi için kapsamlı araştırma başlattığı belirtildi.
SON TWEET BAĞDADİ İLE İLGİLİ
Saldırı sırasında bazı gazetecilerin üst katlara kaçıp kurtulduğu öğrenildi. Charlie Hebdo'nun `twitter` hesabından saldırıdan kısa bir sürece önce `terör` örgütü IŞİD lideri Bağdadi ile ilgili bir `karikatür` paylaşılmıştı.
Edit
07.01.2015 14:46, world
PKK’nın Kandil Dağı’ndaki ana karargahında bulunan ‘tıp doktoru’ örgüt üyelerinden birine, bir süre önce özel bir araştırma görevi verildi.
Örgütün Kandil’deki hastanesinin de sorumlularından biri olan bu `doktor,` doğrudan Murat Karayılan’ın talimatıyla, Irak’ın kuzeyindeki PKK kamplarını bir bir dolaştı.
Doktorun `kamp` ziyaretleri, dağdaki PKK’lılara ‘genel bir `sağlık` kontrolü’ görüntüsünde gerçekleşti. Ancak bu kontrollerin amacı aslında öncelikli ‘canlı bomba adayları’nın tespit etmekti.
Kuzey Irak kamplarında, örgüt mensuplarını muayene eden ve `kamp` sorumlularıyla görüşmeler yapan `doktor,` ‘potansiyel intihar eylemcileri’ni belirledi.
***
Doktor tarafından listeye alınan PKK’lılara önce el yapımı patlayıcı ve düzenek kurma eğitimi verildi. Ardından ‘bu çok özel ve ayrıcalıklı göreve seçilme onurunu kazandıkları’ (!) şeklindeki psikolojik yönlendirme ve birer ‘ölümsüz kahraman’ (!) olacakları vaadiyle Türkiye sınırları içindeki kamplara gönderildiler. Oralardan da, metropollere...
İntihar saldırıların büyük çoğunluğunu işte ‘o doktor’un Kuzey Irak’taki kamplardan topladığı, `ruh` sağlığı yerinde olmayan bu teröristler gerçekleştiriyor.
Kimi şizofren, kimi de - normal insanlardan ayırt edilmesi çok zor olan - paranoyak şizofren eğilimlere sahip olan ve aslında tedaviye ihtiyacı olan bu kişiler, `terör` örgütünün bu `korkunç` planının sonunda birer ölüm makinesine dönüştürülüyor. Vücutlarına bağladıkları patlayıcıların pimini çekip hem `kendi` hayatlarından oluyorlar hem birçok masum insanın canına kıyıyorlar.
Örgütün, ‘canlı bomba’ eylemleri için öncelikle psikolojik rahatsızlığı bulunan mensuplarını seçmesinin nedeni açık: Özellikle şizofreni hastaları ya da şizofren eğilimleri bulunanların, bu saldırı yöntemine ikna edilmesi, sağlıklı beyinlere oranla çok daha kolay.
***
PKK, intihar saldırısı yapmakla görevlendirdiği mensuplarının çoğunu bir `tıp` doktoru eliyle işte bu şekilde tespit etti.
Bu örgüt mensuplarından büyük kentlere kadar ulaşan bazıları, `eylem` hazırlığı içindeyken yakalandı.
Bazıları ise halen aranıyor. Arananlar arasında eşgali belirlenmiş olanlar da var, kimliği kesin olarak tespit edilmiş olanlar da.
Son söz olarak, maalesef... Özellikle büyük şehirlerde ‘canlı bomba’ tehlikesi hala sürüyor.
Acaba diyorum...
İstihbarat kaynaklarının rapor ettiği, “PKK, ‘intihar saldırıları’nda ‘ruh sağlığı bozuk’ mensuplarına yöneldi” bilgisi, örgüt açısından önemli bir duruma da işaret ediyor olabilir mi?
Acaba, `terör` örgütü artık, bu tür bir eyleme, salt ‘davaya olan mutlak inancı’ dolayısıyla girişecek militan bulmakta zorlanıyor mu?
Canlı bomba olarak, ancak ‘şizofreni’ seviyesindeki psikolojik bozukluklara sahip örgüt üyelerinin kullanılabilmesi; özellikle büyük kentlerde, masum sivilleri hedef alan bu canice `eylem` türünün örgüt mensupları arasında bile kabul görmediği anlamına geliyor olabilir mi?
‘İntihar saldırısı’, dünyada farklı ideolojilere sahip birçok `terör` örgütünün uyguladığı bir yöntem.
Örgüt üyesi açısından ölümle birlikte, aynı zamanda ‘kahramanlığa‘ (!) atılan bir adım.
Ancak PKK için durum biraz farklı. Çünkü “Kürt halkı adına” patlattığını söylediği bombayla, temsilcisi olduğunu iddia ettiği o kökene sahip insanları da, yani Kürt kökenli vatandaşları da öldürüyor.
İşte bu nedenle, “Acaba” diyorum, bu durum şimdilerde örgüt içinde de sorgulanıyor olabilir mi?..
Edit
07.01.2015 13:27, world
Şehit `Polis` Kenan Kumaş Trabzon'da defnedilecek
İstanbul Sultanahmet'teki `Turizm` Polisi Şube Müdürlüğü'ne canlı bombalı saldırı gerçekleşti. `Kadın` canlı bomba öldü, biri ağır iki `polis` memuru yaralandı. Ağır yaralı `polis` memuru yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.Saldırı bugün 17:20 sıralarında Sultanahmet'teki `Turizm` Şube Müdürlüğü'nde gerçekleşti. İngilizce 'cüzdanımı kaybettim' diyerek şubeye gelen `kadın` canlı bomba üzerindeki bombayı patlattı. `Polis` memuru Kenan Kumaş ağır yaralanırken, ismi açıklanmayan bir `polis` de hafif yaralandı. `Kadın` canlı bomba olay yerinde öldü.
Elde edilen bilgilere göre Şehit `polis` memuru Kenan Kumaş 1983 `Trabzon` doğumlu´ve bir cocuk babasi olduğu öğrenildi.
Şehidimiz için yarın saat 10.00 da Emniyet müdürlüğü önünde yapılacak resmi tören sonrası Trabzon'a gelecek.
Öğleden sonra `Trabzon` havalimanımda devlet erkanının katılacağı tören ile `baba` ocağı olan Tonya İlçesi İskenderli Mahallesi'nde vakit yeterse ikindi namazına müteakip yetmez ise Perşembe günü Öğlen namazına müteakip Cennete uğurlanacak.
Tonya Belediye Başkanı Osman Beşel acı `haber` ile yıkıldıklarını belirterek" Başımız sağolsun. Çok üzgünüz. Allah bu büyük beladan hepimizi muhafaza eylesin' dedi
Edit
06.01.2015 23:12, world
`Yılbaşı` kutlamaları iki ülkede kana bulandı. Çin ve Tayland'da meydana gelen olaylarda 93 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.ılbaşı kutlamaları iki ülkede kana bulandı. Çin ve Tayland'da meydana gelen olaylarda 93 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı. `Tayland` bir kaç saat önce 2015'e coşkuyla girdi ve `eğlence` mekanları hınca hınç doluydu. Gökyüzünü de havaifişekler `saatler` öncesinden itibaren süslemeye başladı. Ancak bu yıl ki eğlenceler `trafik` kazalarındaki ölümler ve yaralanmalarla gölgelendi.
Tayland'da `yılbaşı` eğlenceleri için içkinin dozunu kaçıran halk yüzlerce `kaza` yaptı. `Yılbaşı` bilançosu 58 ölü ve 517 yaralı.En çok `kaza` meydana gelen şehirler 23 `kaza` rekoruyla Chiang Mai ve Surat Thani oldu.
Polis `trafik` kurallarını ihlal eden toplam 71,168 kişi hakkında hukuki işlem başlattı. Kazaların yüzde 36,61'inin `alkol,` yüzde 23,82'sinin de aşırı hız sebebiyle meydana geldiği öğrenildi.
Tüm kazalara rağmen `eğlence` hayatı hala devam ediyor.
ŞANGHAY’DA YENİ YIL KUTLAMALARINDA İZDİHAM: 35 ÖLÜ, 42 YARALI
Şanghay’da `yeni yıl` kutlamaları sırasında yaşanan izdihamda 35 kişi hayatını kaybetti, 42 kişi yaralandı.
Konuyla ilgili açıklama yapan yetkililer yeni yılın ilk dakikalarıyla birlikte gerçekleşen kutlamalar sırasında izdiham yaşandığını ifade etti. Yetkililer olayda 35 kişinin öldüğünü, 42 kişinin de yaralandığını kaydetti.
Edit
01.01.2015 01:46, world
Yargıtay’ın ‘aboneden kayıp-kaçak parası alınamaz’ kararının ardından 36 milyon abonenin beklentisi, bu paraların topluca iade edilmesiydi. Ancak Enerji Bakanı Taner Yıldız’dan aksi yönde bir açıklama geldi. Hükümet ocakta kanun çıkarıp TRT payı gibi kayıp kaçak da yasal düzenlemeye büründürülecek.argıtay 17 Aralık 2014 tarihli nihai kararıyla tüketiciden kayıp-kaçak `elektrik` bedeli alınamayacağına karar verdi. Bu gelişmenin ardından vatandaşın hükümetten beklentisi, `elektrik` abonesi 36 milyon tüketicinin tek tek bireysel başvuru yapması yerine geneli kapsayan kanuni bir düzenleme yapılmasıydı. Ancak Enerji Bakanı Taner Yıldız’dan aksi yönde bir açıklama geldi.
Ocak ayında kayıp-kaçak bedelleriyle ilgili yeni bir kanuni düzenleme yapacaklarını söyleyen `Yıldız,` kişisel başvuru dışında kayıp-kaçak bedeli ödenmeyeceğini kaydetti. Buna göre bireysel başvurularla mahkemeye başvurup davayı kazanma dışında kayıp-kaçak bedeli ödenmeyeceği gibi, TRT payında olduğu gibi kayıp-kaçak tutarı yasal bir düzenlemeye büründürülecek.
Ankara’da 2014 yılını değerlendirdiği `basın` toplantısında Enerji Bakanı Taner Yıldız’a, elektrikteki kayıp-kaçak bedelleri soruldu.
Yıldız, Yargıtay’ın tüketici lehine verdiği kararı için ‘olumsuz ifadeler’ kullandı: “Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu 2008’deki özelleştirmelerden sonra muhasebe ayrıştırmasını hedefleyen bir çalışma yaptı. Vatandaşın 100 liralık faturasında herhangi bir değişiklik söz konusu olmadı. Yalnızca muhasebe ayrıştırmasının böyle bir davaya konu olmasını açıkçası doğru bulmuyorum. Önceki uygulama neyse o devam ediyor. Mahkemenin verdiği kararlar esastır. Verilmiş yargı ve tüketici hakem heyeti kararları var.”
Yıldız bu konuda faturadaki kayıp-kaçak bedelinin kaldırılması bir yana, TRT payında olduğu gibi bu tutarı yasal zemine oturtacak bir düzenleme yapacaklarının da sinyalini verdi. Ocak ayında kayıp-kaçak bedeliyle ilgili bir kanun çıkaracaklarını belirten `Yıldız` şöyle dedi: “Kayıp-kaçakla alakalı bireysel başvuruları değerlendiren tüketici hakem heyetleri ve tüketici mahkemeleri ve ondan sonraki bütün Danıştay ve Yargıtay süreçleri bireysel başvurularla beraber oluşmuştur. O yüzden ancak bireysel başvuru ve `mahkeme` kararları nihayetlenenlerle alakalı fiili durum söz konusudur. Bunun kurumsal bir yapı içerisinde söz konusu olamadığını bilmek lazım. Bununla alakalı kanuni düzenlemelerimiz hem yargıyı rahatlatmak adına hem daha stabil yapıyı oluşturmak adına son derece faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bununla alakalı düzenlemeyi de ocak ayı içerisinde yapacağımızı söylemem lazım.”
Bakan Yıldız’ın açıklamasına göre Türkiye’de 21 `elektrik` dağıtım şirketi bölgesi var. Kayıp kaçağın yarısı Şanlıurfa, `Diyarbakır` ve `Van` dağıtım bölgelerinde. Rusya’nın doğalgazda yapacağını açıkladığı yüzde 6’lık indirimin ardından doğalgaz fiyatlarında indirim beklentisi oluşmuştu.
Doğalgaz ve `elektrik` fiyatlarında bir değişiklik olup olmayacağıyla ilgili olarak `Yıldız` şunları söyledi: “Elektrik ve doğalgazda herhangi bir fiyat düzenlemesi düşünmüyoruz. 1 Ocak’tan itibaren aralık ayında kullandığımız fiyatlardan kullanılmaya devam edecek. Ocak ayında yeni bir fiyat düzenlemesi bulunmamakta.”
Doğalgaz fiyatında Rusya’dan yüzde 6’dan fazla indirim istediklerini de açıklayan `Yıldız,` “Türkiye şu ana kadar doğalgazla alakalı herhangi bir rakam belirtmedi. Kamuoyuyla da paylaşmadık. Yüzde 6’nın daha üzerinde bir talebimiz oldu. Petrol ve doğalgaz fiyatının düştüğü ortamda kendilerini daha iyi anlamamızı istediler. Bir müzakere daha yapacağız. Bir noktada buluşmamız lazım.” dedi.
Soma’nın Yırca köyünde hükümete yakın Kolin şirketinin kuracağı termik santral için şirket tarafından köylülerin 6 bin zeytin ağacı söküldü. Ağaçların söküldüğü gün Danıştay köylülere ait zeytinliklerinin ‘acele kamulaştırma’ kararını iptal etti.
Yıldız’ın bu konudaki açıklamasıyla termik santralde ısrarlı olacaklarını gösterdi: “Orada 153 milyon ton kömür var. Bunun piyasa değeri 7,5 milyar dolar. Santralden yılda 150 milyon TL civarında `biz` oradan gelir elde edeceğiz.” 2015 yılı için özelleştirilecek santrallere de karar verdiklerini açıklayan Bakan `Yıldız,` 2 sene içinde tüm doğalgaz santrallerini de özel sektöre satacaklarını kaydetti.
Bir başka çarpıcı itirafta daha bulunan `Yıldız,` Türkiye’nin 2014 yılında en yüksek fiyatla doğalgaz alımını İran’dan yaptığını söyledi.
Edit
31.12.2014 12:34, world
Endonezya Ulaştırma Bakanlığının açıklamasında, uçağın Kalimantan ile Java Adası arasında bulunan Java Denizi üzerinde düştüğünün tahmin edildiği, arama çalışmalarının Singapur, Avustralya ve Malezya ile ortak yürütüldüğü bildirildi.
Ulusal Arama ve Kurtarma Kurumu Başkanı F. Henry Bambang Sulistyo'nun yaptığı açıklamada da havanın kararması nedeniyle durdurulan arama çalışmalarına tekrar başlanacağı kaydedildi.
Öte yandan haberin duyulmasının ardından Surabaya Havaalanı'na gelen uçaktaki yolcuların yakınlarının bekleyişi sürüyor155 YOLCU VE 7 MÜRETTEBAT VARDI
Saatlerdir havaalanında bulunan yolcu yakınları gözyaşları içinde ilgililerden `haber` bekliyor.
Asya'da ekonomik fiyatıyla en çok tercih edilen havayolu şirketlerinden olan Airasia ile ilgili şimdiye kadar herhangi bir `kaza` rapor edilmediği belirtiliyor.
Surabaya Adası'ndan Singapur'a giden yolcu uçağıyla yerel saatle 07.24'te irtibat kesilmişti. Uçakta 155 yolcu ve 7 kişilik mürettebat bulunuyordu.ŞÜPHELİ NESNELER GÖRÜLDÜ
Son gelen bilgilere göre ise Endonezya'da bulunan Cakarta'daki Hava Kuvvetleri üssünün komutanı Mareşal Dwi Putranto, Avustralya'ya ait Orion uçağının, yolcu uçağıyla irtibatın kesildiği bölgeden bin 120 kilometre uzaklıkta, Pangkalan Bun'ın 160 kilometre güneybatısındaki Nangka adası civarında şüpheli nesneler tespit ettiğini açıkladı.
Putranto, sözkonusu nesnelerin ne olduğunun anlaşılması için arama-kurtarma ekiplerinin bu bölgeye yöneldiğini söyledi.
Edit
30.12.2014 22:00, world
İtalya'nın kuzeydoğusundaki Ravenna limanı açıklarında Türk bandıralı bir yük gemisi, başka bir gemiyle çarpışarak battı. 11 mürettebat taşıyan Türk gemisindeki kayıpları arama çalışmaları sürüyor.
İtalyan kaynaklardan alınan bilgilere göre bu sabah yerel saatle 09.30 civarında 'Gökbel' adlı olduğu belirtilen Türk ticari yük gemisi, Ravenna limanı girişine yaklaşık 1 `deniz` mili kala Belize bandıralı 'Lady Aziza' isimli bir yük gemisiyle çarpıştı. Olayın, gemilerden biri limandan çıkıp diğeri limana girmeye çalışırken meydana geldiği belirtildi.
Çarpışmanın, sis nedeniyle görüş şartlarının kısıtlı olmasından kaynaklanmış olabileceği bildiriliyor. Radar sisteminde bir arıza yaşanıp yaşanmadığı da araştırılıyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı `Lütfi Elvan,` tamamı Türk vatandaşı olan 11 kişilik mürettebatın 8'inin kurtarıldığını, diğerleri için kurtarma çalışmasının devam ettiğini söyledi.
Kurtarılanların sayısı hakkında teyit edilemeyen bilgiler geliyor.
İtalyan kaynakları Türk gemisinin 11 mürettebatından 5'inin kurtarıldığını, 1 kişinin cesedine ulaşıldığını ve kayıp 5 kişiyi arama çalışmalarının sürdüğünü bildiriyor.
Ravenna Belediye Başkanı Fabrizio Matteucci ise Twitter'a yazdığı mesajda 2 kişinin öldüğünü, 5 kişinin kurtarıldığını, 4 kişinin bulunması için de çabaların devam ettiğini ifade etti.
AFP de sahil güvenlik yetkililerine dayandırdığı haberinde iki kişinin öldüğünü duyurdu.
Renzi'den mesaj
Türk bandıralı yük gemisi Ravenna limanı açıklarında başka bir gemiyle çarpıştı.
İtalya Başbakanı Matteo Renzi de `Twitter` hesabından yazdığı mesajda, olayla ilgili düzenli olarak bilgilendirme yapılacağını söyledi.
Ravenna Belediye Başkanı Fabrizio Matteucci ise olayın çevresel bir risk yaratmadığını açıkladı. Matteucci, çarpışan gemilerin çevreye zararlı malzeme taşımadığını ve yakıt sızıntısı olduğuna dair belirti de bulunmadığını belirtti.
Edit
28.12.2014 22:35, world
Öncelikle Fehmi Koru kimdir?
Gazeteciliğe `Zaman` gazetesinde başladı. Zaman'dan ayrıldıktan sonra bir müddet Turkish Daily News gazetesinde yazdı. ABD'nin önde gelen üniversitelerinden Harvard Üniversitesi'nde yüksek lisans ve doktora eğitimi almıştır. Taha Kıvanç müstear adıyla da yazılar kaleme almaktadır.
Fehmi Koru iyi derecede Arapça ve İngilizce bilir. Uzun `zaman` pek çok yazısında eleştirdiği[1] Bilderberg Toplantıları'na davet edilmiş ve katılmıştır. Yeni Şafak gazetesinde uzun yıllar yazan Koru, halen yazılarını Star'da yazmaktadır. Kanal 7'de `haber` saati programında yorum yapmakta ve TV kanallarında düzenli olarak programlara katılmaktadır.
Gelelim asil konumuza Twitter'da fenomen haline gelen ve asıl kimliği merak edilen @Fuatavni hesabının kim olabilecegi.
Twitter'da uzun süredir kim olduğu merak edilen @fuatavni hesabıyla ilgili dün `gece` `ilginç` bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre @fuatavni Star gazetesi yazari ve Kanal 7'de `haber` saati programında yorum yapan Fehmi Korunun oldugu söyleniyor olmasi.
Bu iddia Türkiyeyi karıştırdı! İddiayı ilk ortaya atan, İstihbarat sefi hakan fidan olmasi. gerekli istihbarat bilgilerini Cumhur Baskani ve Basbakanla paylasan Hakan Fidan @fuatavni'nin, Fehmi Koru olduğunu Belirtmiş. Halla Fehmi Koru hakkinda yasal bir islem yapılmaması sizcede Manidar..Degilmi?
Bunun Sırrı Bilderberg üyesi olmasimi sizce !!!
Bilderberg nedir, Bilderberg'ciler ne yapar?
Dünya üzerindeki karar vericiler her yıl Bilderberg toplantılarında bir araya gelip önlerindeki 12 ay için gezegenin geleceğini belirler.Bilderberg; hakkında çok az şey duyduğumuz, bildiğimiz bir topluluk.Bilderberg’in nihai amacının totaliter, faşist, şeytani bir `dünya` hükümeti yaratmak olduğunu söyleyebiliriz,
Bu yıl haziran ayında yapılan toplantının katılımcılar listesine baktığımda Türkiye’den beş isim görüyorum. Başbakan Yardımcısı `Ali Babacan,` işadamı Mustafa Koç, Star Gazetesi Yazari Fehmi koru , Vodafone Türkiye CEO’su Serpil Timuray ve Sabancı Üniversitesi’nden Akademisyen Fuat Keyman. Bu insanların Bilderberg toplantılarında yer almak için ne gibi ortak özelliklerinin olması gerekiyor?
Edit
25.12.2014 12:29, world
Operasyon üzerine operasyon var! Her taraf karışık!
Yeni bir `oyun` sahneye konuluyor!
Herkes işin içinde! Kimi zarar görecek, kimi köşeyi dönecek! Her devletin yapması ve yapmaması gerekenler var! Satrançtan daha hassas ve akıl dolu bir oyunun içindeyiz!
Napolyon'un dediği gibi YAVAŞ YAVAŞ HIZLI GİTMELİYİZ! Giderken bir de sahaya sürülen EKONOMİK TETİKÇİLERE göz atmalıyız! Çünkü bu adamları takip ettiğinizde büyük oyunu kuranların kalesine girmiş oluyorsunuz! "Kaleye girmek" demek ELİ BOŞ ÇIKMAMAK demek! Bunu da bölgede TÜRKİYE'den başka kolayca yapacak bir ülke yok! Ama bizim en zayıf yanımız İÇERİSİ! Sıkıntı burada! Bunu da aşacağız! Ama akıl ve sabır şart!
SİSİ ile başlayan bölgesel türbülans Esad'la başka bir kulvara girdi!
Putin'i çembere alma operasyonu Suudlar'ın petrol fiyatlarını düşürme kararıyla başladı! Bu, hemen sonunu göreceğimiz bir `film` değildi! Mücadele yeni başlıyordu! Daha doğrusu uzun zamandır usulca saldıranlar şimdi bir ÜST PERDEDEN ilerliyordu!
İşte tam bu arada kıskaca alındığını anlayan PUTİN ne kadar `RUS` OLİGARK varsa topladı!
İktidara geldiğinde ROTHSCHILDLER'in adamlarını alıp içeri atan, yurtdışına çıkışa zorlayan, kontrol eden PUTİN şimdi kendisine yakın OLİGARKLARI kurtuluşları için masanın etrafına topluyordu!
Putin KREMLİN'de 40 oligarkı bir araya getirdi! Belki de `Rus` tarihinin en önemli toplantılarından biriydi! `Rus` lider kesin ve net konuştu...
"Bu zor dönemde ekonominin yeniden yapılanması görevini size veriyorum. Dünyanın bize baskısını görüyorsunuz. Ancak ben size güveniyorum. El ele vererek ekonomideki zorlukların üstesinden gelmemiz lazım. `Biz` yönetim olarak önceki yıllarda yaptığımız gibi şimdi de `iş` çevreleriyle çalışmaya, sizin görüşlerinizi dikkate almaya hazırız. Enerji fiyatlarının dibe vurduğu ve birçok olumsuz dış faktörü göz önünde bulundurarak son 15-20 yılda bir türlü başlatamadığımız ekonominin yeniden yapılandırılması için size önemli görevler düşüyor. Rusya'nın petrol ve doğalgaz gibi enerji narkoz iğnesinden ülkemizi yeni faaliyetlerle sizlerin kurtarması gerekiyor..."
Peki, Putin'in bu sözlerine OLİGARKLAR ne cevap verdi dersiniz!
Çok ilginçti!
"Siz yeter ki talep edin. Hepimiz `Rusya` için her şeyi yapmaya hazırız.
Rusya'nın gücünü bilmeyenler bir kez daha öğrenmeli..."
Devlet `kendi` patronlarıyla BİR olup YABANCILARA karşı direnme kararı aldı. Parasını ülkeden kazananlar ülkesi için yumruğu masaya vurmaya hazırdı! Chelsea'nın sahibi Abramovic, "Şirketlerime, yüzde 20'lik bir işçi alımı yapacağım. Hem de bir hafta içinde" diyerek ilk adımı atıyordu!
Peki, Beyaz Masanın etrafındaki toplantıya kimler katılmıştı? Hangi `isimler` davet edilmişti?
İsimler her şeyi açıklıyordu...
Rusya Devleti Başkanı Putin, Kremlin Kançılarya Şefi Sergey İvanov, Başbakan Yardımcısı İgor Şuvalov, `Rusya` Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiulina ve Putin'in danışmanı Andrey Belousov... Oligark cephesinde ise `Roman` Abramoviç, Vladimir Potanin, Vagit Alekperov, Pyotr Aven, Viktor Vekselberg, Oleg Deripaska, Süleyman Kerimov, Mihail Prohorov, Aleksander Mamut ve Putin'in yakın dostu Genadiy Timçenko.
Petrolden gaza, çelikten bankacılığa kadar her sektörün devleri topa giriyordu artık! Putin HAMMADDE ile sonuç alınamayacağını gördü! Elindeki en önemli kartın fiyatı başka merkezlerde belirleniyordu! Acı bir tecrübeydi!
Yeni bir modelle ilerlemek zorundaydı!
Hiç kolay değildi! Hem cebindeki `para` eriyecek, hem sattığı gaz ve petrolün fiyatı düşecek, hem de insanların evlerine `ekmek` götürmesi sağlanacaktı!
Putin'in emrinde olan PATRONLAR da her gün 1 milyar doları piyasaya sunacak ve RUBLE'yi ayakta tutacaktı! Acımasız bir savaştı yaşanan!
Bir yanda ülkesi için kenetlenen 40 OLİGARK, diğer yanda ise alınan kararları sonuçlandırmak için ortaya çıkan EKONOMİK TETİKÇİLER...
Putin, gaz ve petrolün fiyatı düşürülerek vuruldu! 2000'lerin başından beri ARTI `PARA` olarak tuttuğu DOLAR hızla erimeye başladı! Buna karşın Rusya'nın etindensütünden faydalanan işadamları bir çağrı karşısında hiç düşünmeden ülkesinin yanında oldu!
Oysa `biz` de `iş` başkaydı! `Ankara` hiç ARTI PARASI olmayan ülkeye `finans` oluşturabilmek için İNŞAAT SEKTÖRÜNE hız verdi!
Büyük şehirlerde inşaat aldı başını gitti! Niyet çok iyiydi! Hem arsalar değerlenecek, hem de inşaatla birlikte hareket etmek zorunda olan onlarca sektör canlanacak, hatta şahlanacaktı!
Putin'e fiyat darbesi yapıldı! Bize ise 17-25 Aralık! Orada hedef enerji, `biz` de ise evler, köprüler, kanallar ve kulelerdi!
Kendi başına ayakta kalmak için `PARA` TOPLAMAYA başladığın anda hedef olurdun!
Dünya basını Putin ve Erdoğan'ı hedefe koyarken `Rus` işadamları devletinin yanında siper kazar, bizimkiler ise GEZİ'ye çıkardı!
Bizimkilerin yönettiği `MEDYA` dışarıdakilerden aldığı emirle saldırdıkça saldırırdı! THE ECONOMIST işareti verir New York Times'ten Bild'e, Wall Street Journal'dan `Aydın` Bey'in gazetelerine kadar herkes aynı işleve soyunurdu!
Bizim BARON GEZİ'de Erdoğan düşmeyince UÇAĞINA atladığı gibi ülkeyi `sinir` içinde terk ederdi!
FORBES'taki 33 işadamı "Evet! Artık Erdoğan gitsin!" derdi! Hiç biri ülkesini, milletini, devletini düşünmezdi!
Bizde "BİZ" yoktu!
Borsa'ya baktığınızda ilk 100 büyük TÜRK şirketi içinde ezici çoğunluğun AK PARTİ ile yakından uzaktan ilgisi yoktu! "DİKTATÖR!" Erdoğan ne hikmetse sermayeye dokunamıyor, paranın el değiştirmesini sağlayamıyordu!
Ama yabancılar dediği için DİKTATÖR'dü!
Türkiye'de pastanın hakça ve kardeşçe bölünmesini istemeyenler paralel, üçgen ya da kare ne varsa birlikte `iş` tutuyorlardı! Londra'nın yeşerttiği SERMAYE gücünü kaptırmamak için `kendi` diktatörlüğünü saldırarak gizliyordu!
Medya bunun için vardı! Kavganın nedeni buydu! Putin'i fiyatla vuranlar bizde içerideki adamlarını gönderiyordu!
Erdoğan, Putin gibi şanslı değildi! `Rusya` `kendi` devleti ve işadamıyla birlikte mücadele kararı alıyordu! Oysa Erdoğan'ın arkasında inanan samimi insanlardan başka kimse yoktu!
Rusya'da ne olur bilinmez ama Türkiye'de İNANÇ, PARAYI yendi!
Buna da hiç alışık değillerdi!
Edit
24.12.2014 19:10, world
Putin çok büyük bir hataya düşüyor. Uzmanlara göre; yaşanan krizin faturası orta sınıfı yıkabilir, Putin'in ise koltuğu sallanabilirGeçtiğimiz haftalarda tarihi düşüşler yaşayarak 57 dolar seviyelerine kadar düşen petrolde özellikle geçiminin büyük bir bölümünü buradan sağlayan ve çok büyük bir krizin içine giren `Rusya` 120 dolar seviyelerinin özlemini yaşıyor.
ACİL ÖNLEM PAKETİ
Rus yönetimi yaşanan düşüşler sonrasında ortaya çıkan 100 milyar doların üzerindeki kaybı telafi etmek ve piyasalardaki olumsuz havayı dağıtmak üzere harekete geçti. `Ekonomi` yönetimi bankalara, `finans` şirketlerine ve ülkede `iş` yapan enerji şirketlerine yönelik bir `dizi` acil önlem paketini hayata geçirdi. Öte yandan faiz artırımına da giden `ekonomi` yönetimi dışarıdaki `Rus` sermayesini kaynağının sorgulanmayacağı belirtilerek ülkeye de geri çağırdı.
500 MİLYAR DOLARLIK YUVARLAK MASA
Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin ise geçtiğimiz günlerde ekibiyle birlikte Kremlin Sarayı’nda toplam servetleri 500 milyar doları aşan 40 `Rus` Oligark ile yuvarlak masa etrafında buluştu. Oligarklarla yapılan toplantıda ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatan ve el ele verilip ülkenin bu girdaptan çıkartılması gerektiği yönünde mesaj veren Putin, `Rus` ekonomisini yeniden yapılandırmaya yönelik farklı alanlara yatırım yapılması yönünde de çağrıda bulundu.
DOLARIN ATEŞİ DÜŞTÜ
Üst üste alınan önlemler ve Oligarklar ile yapılan toplantı etkisini çok kısa bir `zaman` içinde de göstermeye başladı. Putin'den işareti alan Oligarklar’ın piyasaya dövizli müdahalesi sonrasında 1 hafta öncesine kadar 70 Rubleye kadar çıkan Dolar/Ruble kuru dün itibariyle tekrardan 56 Ruble seviyelerine kadar geriledi ve `Rus` piyasaları derin bir nefes aldı.
GÜVENiLEN DAĞLARDA KARLAR ERİYEBİLİR
Rusya'nın içinde bulunduğu durumu haber7 için yorumlayan uzmanlar Rusya'nın içine düştüğü en büyük hataya işaret edip güvendiği dağlardaki karın her an eriyebileceğine dikkat çekerken söz konusu riskin ise bitmediğini yaşanan kayıpların faturasının çok yakında ciddi yıkımlara yol açabileceğine vurgu yapıyor.
PUTİN’İN 2 YIL ÖNGÖRÜSÜ RİSKLİ
Doların bugün geldiği noktada biraz dizginlenmiş gibi göründüğünü ancak Putin’in söylediği ‘’Kriz 2 yıl sürecek’’ sözünün unutulmaması gerektiğine vurgu yapan `Rusya` Uzmanı Habibe Özdal, söz konusu konuşmada 2 yıl sonra ekonominin kontrol altına alınacağına yönelik yapılan tespitin `dünya` ekonomisinin büyüyeceğine yönelik beklenti çerçevesinde öngörüldüğünü bunun ise dışa bağlı riskli bir analiz olduğunu söyledi.
EN BÜYÜK HATA!
Rusya'nın enerji fiyatları yüksek olduğunda son derece uluslararası güçlü bir aktör olduğunu ancak bunun yanı sıra fiyatlarda düşüş yaşanması halinde ise son derece kırılgan bir ekonomiye sahip olduğunu ifade eden Özdal, Rusya’da ekonominin bu zamana kadar çeşitlendirilmediğini bunun da `Rusya` gibi enerji zengini ülkelerinin en büyük hatası olduğunu söyledi. Enerji fiyatları yüksek ve işler yolunda iken bu zorunluluğun çok hissedilmediğinin görüldüğünü söyleyen Özdal, bu kırılganlığın bazen siyasi bazen de konjoktürel olarak ortaya çıktığını dile getirdi.
419 MİLYAR DOLARA GÜVENİYOR
Putin’in 419 milyar dolarlık rezervine güvendiğini ve bunu da kullanacağını açık açık dile getirdiğini ifade eden Özdal, 2014’ün başında 550 milyar dolar olan rezervlerde bu zamana kadar yaklaşık 130 milyar dolarlık bir kayıp olduğunu belirterek Putinin güvendiği rezervlerin hızla eridiğine dikkat çekti.
ORTA SINIF YIKILABİLİR
Putin’in mevcut rezervlerini 2000’li yılların başından beri halka bir başarı politikası olarak sunduğunu ve `Ukrayna` ile `Suriye` politikası yüzünden bu rezervleri eriterek var olma mücadelesini sürdürmesi halinde Putin'in başarısının halk tarafından sorgulanmaya başlayacağını da söyleyen Özdal, ‘’Putin içeride halkına yaşanan süreci 'Dış aktörlerin Rusya’yı bitirme planı' olarak aktarıyor. O yüzden Batı karşıtlığı artarken Putin’e destek ise çoğalıyor. Ancak bir süre sonra yaşanan kayıpların topluma yansıması gerçekleşecek ve zaten yeni yeni ortaya çıkmış olan orta sınıf üzerinde yıkıcı bir etki yaşanacak. O zamanda işin rengi değişecek.’’ dedi.
PUTİN'İN GÜVENDİĞİ 3 ÜLKE!
Rusya’nın tüm yaşanan gelişmeler arasında bir çıkış yolu aradığını da söyleyen Özdal, bu çıkış yolları içerisinde Çin, `Hindistan` ve `Kuzey Kore` şeklinde 3 ülkenin bulunduğunu söyledi. Özdal, Çin ile Rusya’nın 400 milyar dolarlık bir enerji anlaşması imzalandığını, `Hindistan` ile ise önemli `silah` anlaşmaları olduğunu belirterek, Rusya’nın pozisyonunu güçlendirmek için Batı dışındaki uluslararası aktörler ile ilişkilerini de güçlendireceğini söyledi.
YAPISAL REFORMLAR ZARURİ
Putin’in Oligarklarla yaptığı toplantıda dile getirdiği ekonomide yapısal reformları bir an önce hayata geçirin ve yeni üretim alanları oluşturun çağrısına da değinen Özdal, Rusya’nın yapısal reformları devlet destekli teşvikler ile hayata geçirmeye çalışacağını söyleyerek, bunun bir başlangıç olacağını ve ciddi bir şekilde hukuk sisteminin de elden geçirilmesi gerekeceğini söyledi. Özdal, bu reformlarıb bir an önce hayata geçirilmesinin ise `Rusya` için zaruri olduğunu söyledi.
RUSYA, `ABD` VE `AVRUPA` İLE ARASINI DÜZELTMELİ
Konuşmanın sonunda tüm bunların `Rusya` için geçici çözümler olduğunu da söyleyen Özdal, Rusya’nın bir an önce hem `ABD` hem de `Avrupa` ilişkilerini düzeltmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
Edit
24.12.2014 19:07, world
Kudüs’te her gün dükkan basan İsrail yönetimi, Filistinli esnafa binlerce dolar `ceza` kesmeye başladı.
İsrail’de Mart ayındaki seçim öncesi en çok konuşulan konu ekonomik kriz. Bir yıl önce 1 Amerikan Doları 3,2 İsrail Şekel’i ederken şu an 100 Amerikan Dolarına tam 400 Şekel alınabiliyor.
Dün açıklanan son rakamlara göre 8 milyonluk İsrail nüfusunun 2 milyon 546 bini `açlık` sınırının altında yaşıyor.
Erken seçim kararında da ekonomik krizin payı büyüktü. Her ne kadar Başbakan Netanyahu’nun ırkçı yasa tasarısına muhalefet eden iki Bakan Livni ile Lapid koalisyonun çökmesinde son sözü söylemiş olsa da hükümetin dağılmasında bütçe tartışmaları başlıca nedendi.
Peki Filistin’e gidelim. Orada da `manzara` farksız zaten Kudüs ve Batı Şeria’da aynı `para` birimi kullanılıyor. Ramallah, Tel Aviv kadar pahalı olmasa da alım gücü açısından durum İsrail’den beter.
Filistin nüfusunun tam yüzde 75’i `açlık` sınırının altında. Durum vahim. Filistinlinin ekonomik krize bir çaresi yok ama İsrail kendince bir yöntem bulmuş.
Kudüs’te Mescid-i Aksa’ya çıkan surlarla çevrili `eski` şehir yani Filistinlilerin bir numaralı `yaşam` merkezi, buradaki dükkanlar haraca bağlanmış durumda.
Gelen haberler ürkütücü. Pazartesi gününden itibaren İsrail yönetimi, `eski` şehirdeki Filistinlilere ait dükkanlara baskın kararı aldı. Asker ve `polis` çok sayıda işyerini bastı.
Bazı lokantaların içerisine gaz bombaları atıldı. Uygulama keyfiydi çünkü Filistinlilerin ifadelerine göre ortada sebep yokken `para` cezaları kesildi.
Salih el Saviş adlı Filistinlinin lokantası basıldı, işyeri sahibine hiçbir gerekçe göstermeden 1278 Dolar `ceza` kesildi.
Musa Siyam adlı cafe işletmecisinin dükkanını basan askerler, işyerini dağıtmakla tehdit etti sonra da yine bir gerekçe göstermeden Siyam’a tam 4600 Dolar `ceza` kesti. Ayrıca dükkandaki `televizyon` ile uydu alıcısına da el konuldu.
Bir başka işyeri sahibi ise ucuz kurtuldu ona 255 Dolarlık bir makbuz kesildi.
Sonra Filistinli esnaf `tepki` için kepenk kapattı, Jafa Kapısında gösteri yaptı, İsrail askerleri bu kez haraç kestiği Filistinlilere gaz bombalarıyla saldırı düzenledi.
Edit
24.12.2014 19:01, world
İntihar denilen ancak suikast olduğu şüpheleri giderek artan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in ölümüyle ilgili fotoğraflar ortaya çıktı... ASELSAN mühendislerinin şüpheli ölümleri hep tartışıla gelmiş, suikast iddiaları gündemi uzun süre meşgul etmişti. ÖLÜMÜ TARTIŞMA YARATMIŞTI Milli `tank` projesinin sahibi olan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen’in 2006’da gerçekleşen ölümünde de benzer tartışmalar yaşanmıştı. Başbilen’in ölümü ailesinin açıklamaları ve basında çıkan yüzlerce “suikast” haberine rağmen aydınlatılamayarak resmi kayıtlara “intihar” olarak geçmişti. 29 87 0 0 İntihar denilen ancak suikast olduğu şüpheleri giderek artan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in ölümüyle ilgili fotoğraflar ortaya çıktı... ASELSAN mühendislerinin şüpheli ölümleri hep tartışıla gelmiş, suikast iddiaları gündemi uzun süre meşgul etmişti. ÖLÜMÜ TARTIŞMA YARATMIŞTI Milli `tank` projesinin sahibi olan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen’in 2006’da gerçekleşen ölümünde de benzer tartışmalar yaşanmıştı. Başbilen’in ölümü ailesinin açıklamaları ve basında çıkan yüzlerce “suikast” haberine rağmen aydınlatılamayarak resmi kayıtlara “intihar” olarak geçmişti. MİLLİ `TANK` PROJESİNDE ÇALIŞIYORDU Milli Tank’ın yanı sıra, suikast silahı Kanas, `gece` görüş dürbünleri ve F-16 projelerinde çalışan ASELSAN mühendisi Başbilen, 5 Ağustos 2006’da aracında boğazı ve bilekleri kesilmiş halde bulunmuştu. PROJEYİ SUNACAĞI GÜN ÖLDÜ Hüseyin Başbilen'in ölümü, Milli `Tank` projesini tanıtacağı güne denk geldi. Bu tesadüf de ölümü üzerindeki `cinayet` şüphesini kuvvetlendirdi. BOĞAZI DA BİLEĞİ DE KESİK Vahdet gazetesinin ortaya çıkardığı görüntüler, olayın “intihar” olma ihtimalini iyice zayıflatıyor. Fotoğraflarda, ASELSAN mühendisi Başbilen aracında boğazı ve bilekleri kesilmiş halde görülüyor. Resmi kayıtlara “intihar” olarak geçen olayla ilgili bu şok fotoğraflar, “Bir kişi hem boğazını hem bileklerini nasıl kesebilir” sorusunu akla getiriyor. BABASI: İNANÇLI BİR İNSANDI `Sır` dolu ölümü aydınlatılamayan ASELSAN mühendisi Başbilen’in babası Vehbi Başbilen, daha önce basında çıkan açıklamalarında, dosyaya bakan ilk savcının `ilginç` bir tavır takınarak, kendisini makamından kovduğunu söylemişti. Oğlunun intihar edecek bir durumunun olmadığını kaydeden Vehbi Başbilen, “İnançlı, yardım sever, Allah korkusu olan, hiçbir kötü alışkanlığı olmayan bir insandı. Hayat doluydu. Yaşamı seven birisiydi. İntiharın büyük bir vebal olduğunun farkındaydı” demişti.
Edit
24.12.2014 18:37, world